1 milyon oy ya da betonda yeşeren çiçeğin düşündürdükleri

1 milyon oy ya da betonda yeşeren çiçeğin düşündürdükleri

Türkiye İşçi Partisi, dosdoğru bir biçimde patronlara karşı emekçilerin iktidarını, sermayeye karşı emeğin üstünlüğünü, toplumsal cinsiyet eşitliğini, herkesin inancını ya da inançsızlığını özgürce yaşayabileceği ancak bunun siyasallaşmasının önünde devlet aygıtının engel teşkil edeceği bir laiklik anlayışını savunmayı sürdürmelidir.

Berat Çelikoğlu

Geçtiğimiz seçimlerin olumlu/olumsuz pek çok sonucu oldu. Olumsuz sonuçlar tartışılıyor ve bu sürdürülmelidir, seçimler muhalefet açısından her yönüyle değerlendirilmeye müsait ve muhtaçtır.

Ancak bu değerlendirmeler, betonların arasında yeşeren çiçeği görmeye engel oluşturmasın. Türkiye İşçi Partisi’nin elde ettiği en az 1 milyon oydan söz ediyorum.

Tüm olumsuzluklara ve TİP’in de bu süreçteki hatalarına rağmen, sayısız yönlü ve kuvvetli vektör içerisinde Türkiye İşçi Partisi’nin kısacık siyasi ömründe yarattığı bileşke ileri doğru belirmiştir.

Seçimlerin memleket açısından genel sonuçlarının kötü olması başta olmak üzere hiçbir olumsuz sonuç, bu başarıyı gizleyemez ve önemsizleştiremez. Türkiye İşçi Partisi, Metin Çulhaoğlu’nun deyimiyle “iddialı bir mütevaziliğe” sahip olarak girdiği seçimlerden alnının akıyla ve sosyalist hareketimizin en az 1 milyon oyluk rekor sonucuyla çıkmıştır. Bazı tartışmalar sona ermiştir. Türkiye’nin gerçek bir işçi partisi vardır artık. AKP bile bunu görmezden gelerek siyaset yapamaz.

1 milyon oyu “en az” ibaresiyle birlikte kullanmamın iki sebebi var.

En az, çünkü TİP 87 seçim bölgesinde birden seçimlere girmedi. 1 milyon oyu, 52 seçim bölgesinde seçimlere girerek elde etti.

En az, çünkü bunu herkes kabul edecektir ki TİP’in oyları, araştırmacılıktan ziyade operasyonculukla evine ekmek götürenlerin “stratejik oy” adını verdiği garabet tarafından tahribata uğramıştır. Yurttaşlar, gönlünden geçmesine rağmen AKP’nin değirmenine su taşımakla korkutularak kendi partisine oy vermekten çekinmiştir. Bu noktada TİP de bu garabete gereken sertlikte cevap verememiştir.

Devam edelim.

Bu tablo, matematiksel bazı anlamların ötesinde de bir şeyler söylemektedir kuşkusuz. Bazılarını maddeler halinde sıralayalım:

  • Türkiye’de en az 1 milyon kişi, Türkiye İşçi Partisi’nin emekçi, emekli, engelli, kadın, genç, LGBTİ+, hayvan ve doğa düşmanı Saray Rejimi’ne karşı hesaplaşma iradesine güvenmiştir.
  • En az 1 milyon kişi, Türkiye’yi olası bir iktidar değişiminde emekçiler aleyhine atılabilecek adımlara karşı halkın sigortası olarak görevlendirmek üzere oy vermiştir.
  • En az 1 milyon kişi kendisini olduğu gibi tanıtan, daha geniş kitlelere ulaşabilmek adına ideolojik/siyasal bütünlüğünden taviz vermeyen, neoliberalizmin düzen partilerini her açıdan birbirine benzettiği bir siyasi atmosferde “Biz başka alem isteriz!” deme cesaretini gösterebilen bir sosyalist partiye temsil yetkisi tanımıştır.

Bunların ötesinde, bu yazının da kaleme alınma amacını oluşturan bir başka madde mevcut.

O madde şu: Türkiye’de en az 1 milyonu doğrudan olmak üzere milyonlarca kişi, artık sosyalizm hakkında daha fazlasını duymaya hazır ve isteklidir. Türkiye İşçi Partisi’nin oyu sosyalist hareketimizin tarihi açısından açık ara bir rekordur, doğru; ancak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek için siyaset yapılmaz, alınan oyla bunun için “övünülmez”. 1 milyon oyun asıl sorumluluğu, size dönerek “daha fazlasını dinlemek istiyorum” diyenlere karşı dosdoğru ve samimi bir anlatı kurabilmektir.

Dosdoğruluk; başka kuvvetlerle buluşabilmek adına esnemeyi, seyrelmeyi ya da köşeleri törpülemeyi reddetmek anlamındadır. Samimiyet ise tüm bunları yaparken aşamadığın engellerde suçu başkalarına atmadan önce dönüp özeleştiri yapmaktır. Örgütlü gücünü oluşturan yurttaşların parti ile konuşabileceği kanalları tıkamamak, parti yönetimi ile “tabanı arasında” bakışımsız bir ortam kurmamaktır.

Türkiye İşçi Partisi, dosdoğru bir biçimde patronlara karşı emekçilerin iktidarını, sermayeye karşı emeğin üstünlüğünü, toplumsal cinsiyet eşitliğini, herkesin inancını ya da inançsızlığını özgürce yaşayabileceği ancak bunun siyasallaşmasının önünde devlet aygıtının engel teşkil edeceği bir laiklik anlayışını savunmayı sürdürmelidir. İçerisinde “ama” bağlacının bulunmayacağı cümlelerle konuşmaya devam etmelidir.

TİP’in belki de herkesçe kabul edilen özelliklerinin artık ne kadar eşine az rastlanır olduğunun farkında değiliz. Çünkü Neoliberalizmde siyaset kurumu, cebindekilerle (oy) çarşıya kadar gidip (seçimler) üstüne başına bir şeyler aldığın (belediyeler, milletvekillikleri, makamlar) bir yere dönüştürülmüştür. Bu atmosferde bir partinin eksilerini de artıları kadar rahatça konuşabilmesi, bir taban baskısı yokken dahi değişimi gündem edebilmesi maalesef nadirdir. Ancak potansiyelin büyüklüğü de burada yatar.

Buraya belki daha sonra dönmek üzere ufak bir parantez açıyorum: Milyonlarca gencin düzen muhalefetine duyduğu derin güvensizlik, Saray Rejimi’nin halka yoksulluktan ve geleceksizlikten başka bir şey vadetmeyen karakteri, Türkiye’nin içeride ve dışarıda biriken çelişkileri… Düzenin krizlerini oluşturabilecek tüm bu başlıklar, sosyalistler açısından tarihsel birer fırsattan başka bir şey değildir.

Dolayısıyla bu yazının bir değil, birkaç önermesi var. Az önce maddelerden yararlanmıştık, yine deneyelim ve öyle bitirelim:

  • Türkiye İşçi Partisi, “sorumlu oyunun” bilincine vararak önümüzdeki dönemi sosyalizmin fikir ve ideallerinin, Türkiye’ye ilişkin çözüm önerilerinin en geniş kitlelerle buluşturulacağı bir dönem olarak geçirmenin planlarını yapmalıdır.
  • Yukarıda sözü edilen çözüm önerilerinden kimileri hakkında emekçi halkın karşısına ivedilikle radikal ve anlaşılır bir eylem ve anlatı bütünlüğüyle çıkılmalıdır: İnsanca koşullarda çalışma ve barınma, mülteci sorunu, eğitim, Kürt sorunu, kadın sorunu, kent sorunu ve ekolojik yıkım.
  • Yerel seçimler tüm bu başlıkların “Yaşanabilir kent ve yaşanabilir ülke” çatısı altında halkın takdirine sunulacağı biçimde değerlendirilmelidir.

Üzerine basılmasına izin verilmezse, çiçeğin serpilerek beton meydanları doğanın yemyeşil kudretine kavuşturacağından hiç şüpheniz olmasın…

DAHA FAZLA