Recep Tayyip Erdoğan’ın gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ün serbest bırakılmasını sağlayan Anayasa Mahkemesi kararı için “Tanımıyorum, saygı duymuyorum” şeklindeki sözleri kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışıldı. Konuyu Adalet için Hukukçular platformu üyesi Av. Onur Güneş’e sorduk.
BU SÖZLER YARGI MAKAMLARINNI ETKİLEMEK İÇİN SÖYLENDİ
Erdoğan'ın Dündar-Gül hakkında Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin "tanımıyorum, saygı duymuyorum" demesi, yalnızca bir eleştiri olarak değerlendirilebilir mi?
Öncelikle Cumhurbaşkanı'nın sıfatı gereği devleti, halkı ve devletin kurumlarını temsil ettiğini unutmamak gerekir. Dolayısıyla soruyu şöyle de düzeltebiliriz: Eğer bu ifadeler yalnızca bir eleştiri bile olsa Cumhurbaşkanı'nın AYM kararlarını veya herhangi bir mahkeme kararını eleştirme lüksü var mıdır?
Bilindiği gibi ülkemizde teorik olarak güçler ayrılığı sistemi sürmektedir. Güçler ayrılığı sistemi Yasama ve Yürütme erklerinin bağımsızlığından ziyade, Yargı erkinin diğer iki yapıdan bağımsız ve ayrı olmasının teminatıdır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı hem bir siyasi kişilik olarak hem de “Devletin Başı” sıfatı ile herhangi bir mahkeme kararını eleştiremez. Ayrıca “makam” sahipleri olarak genelleyebileceğimiz kamu gücünü kullanan hiçbir kişi veya kurumun da mahkeme kararlarını eleştirme hakkı yoktur. Elbette konu Tayyip Erdoğan ve AKP rejimi olduğu için bu söylediklerim ütopik gelebilir, fakat mevcut Anayasal düzlem bunu gerektiriyor.
Soruya dönersek elbette başlı başına bir eleştiri değil doğrudan yargı makamlarını etkilemek amacıyla ifade edilmiş sözler olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca Anayasa'nın 153. Maddesine de aykırılık sergilemektedir. 1982 Anayasa'sının 153/son maddesi "Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar" şeklindedir. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan bu ifadelerle, aslında Anayasal bir suç işlemiştir.
ERDOĞAN KENDİNE DAHA SAĞLAM SOPALAR İSTİYOR
Erdoğan'ın bugünkü yetkilerini kullanarak AYM kararlarını yok sayması neye neden olabilir. "AYM kayyumu" için bir yol zorlanabilir mi? Dahası, Saray Rejimi'nin önemli kurucu unsurlarından biri olarak yasama-yürütme ve yargı bütünleşmesinin hedeflendiği anlaşılıyor. Bu demecin Erdoğan'ın hayalindeki Başkanlığa dayalı Saray rejiminin bir yansıması olduğu söylenebilir mi?
Sondan başlarsak her ne kadar daha önümüze herhangi bir metin gelmemiş olsa da Erdoğan'ın hayalindeki "Türk Tipi" diye ifade edilen Başkanlık modeli kesinlikle Başkan'a sınırsız bir sorumsuzluk yetkisi verecektir. Sorumsuzluk yetkisi bugün Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 105. Maddesinde düzenlenmiş olup bu madde hem siyasi hem de cezai anlamda Cumhurbaşkanı'na ciddi bir sorumsuzluk hali getirmektedir. Cumhurbaşkanı yalnız ve ancak “Vatana İhanet” suçundan yargılanabilmektedir. Bunun için de Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği karar gerekmektedir.
Elbette ki “Vatana İhanet” suçlaması ile Başkan'ın yargılanması noktasında yeni Anayasal düzenlemede ne yapılmak isteneceği herkes için merak konusudur. Fakat ilgili düzenlemenin de yargılanma anlamında daha sıkı şartlara bağlanacağı kanaatindeyim.
Bununla beraber asıl hedef tüm kurumların üzerinde bir Başkanlık modeli tasarlamaktır. Yani Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay gibi kurumların tepelerine hem üye ataması hem de verilen kararlar ile ilgili olarak çok daha etkin bir biçimde etki sahibi olacak bir Başkan tipi hayal edilmektedir. Sözde "istikrar" dedikleri durum aslında Başkan'ın yani kendi hayali ile Erdoğan'ın eline daha sağlam ve vurduğunda kafa kıracak bir sopa vermekten ibarettir. Aksi durum Can Dündar kararı meselesinde olduğu gibi Erdoğan'ı küplere bindirmektedir.
Erdoğan'ın AYM kararlarını yok sayması ise hukuken bir şey ifade etmemekle birlikte yerel mahkeme ve yüksek mahkeme yargıçlarını korkutmak amaçlı olduğu açıktır. Hukuksuzluğu eline almış bir siyasetçi olarak bu yargıçların üzerinde daha ciddi bir baskı mekanizması yaratmayı planlayan Erdoğan'ın, "AYM'ye kayyum" gibi kendisini uluslararası arenada olduğundan daha da zor bir duruma düşürecek bir projeden ziyade bu tip kurumları kökten değiştirmeyi planladığı düşüncesindeyim. Çünkü Erdoğan sistemin kendisi açısından söküklerini ne zaman dikmeye çalışsa sistem başka bir yerden yine sökülmektedir. Teker teker bu durumlarla uğraşmak hem yıpratıcıdır hem de çözümsüzlük halini beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla Erdoğan bunun yerine sistemi tümden kendi tekeline almayı tasarlamaktadır.
Yeni Anayasa konusunda bu sebeple Türkiye'nin tüm ilerici güçlerine büyük bir görev düşmektedir. Zira sadece yeni bir Anayasa metni değil Rejim değişikliği referanduma götürülmeye çalışılacaktır.