Yazar: Valentine M. Moghadam
Çeviren: Nuray Turan
2006’da Taliban’ın yeniden dirilişi, yakın zamanda da IŞİD’in ülkeye girişinden beri Afganistan kaos içinde. Afgan polis birimlerinin ve ABD askeri hedeflerinin yanı sıra ülke çapında hapishanelere, okullara, cenazelere, kadın doğum kliniklerine yönelik saldırılar düzenlendi. 2017’nin başlarında Birleşmiş Milletler, yalnızca 2015 yılından o yıla tahminen yaklaşık 18.000 sivilin öldürüldüğünü söyledi.
Taliban militanları Ocak 2018’de Kabil’deki Intercontinental Otele saldırdı. IŞİD uluslararası sivil toplum kuruluşların ofisleri ile çalışanlarına yönelik saldırılarda bulundu. Ayrıca çalışanların bir kısmı “gece mektuplarıyla”* tehdit edildi ve bir kısmına da suikast düzenlendi.
2020'nin başlarında Birleşmiş Milletler son on yılda tahminen 100.000’e yakın sivilin militanların yanı sıra Afgan ve ABD Ordularının harekâtları sırasında öldürüldüğünü bildirdi.[1] Trump yönetiminin ABD askerlerinin Afganistan’dan çekileceğini söylemesinden ve Biden yönetiminin 11 Eylül 2021’e kadar tamamen çekilmiş olacaklarını doğrulamasından sonra daha çok saldırı meydana geldi.
Mayıs 2020’de Kabil’deki bir kadın doğum kliniğine korkunç bir saldırı düzenlendi. 10 Aralık 2020 sabahı Nangarhar vilayetindeki Enikass TV’de ilk kadın televizyon sunucusu olarak çalışan Malala Maiwand; Celalabad yakınlarında silahlı kişiler tarafından açılan ateş sonucunda şoförüyle birlikte arabasında öldürüldü. Afgan Yüksek Mahkemesinde çalışan iki kadın hâkim Ocak 2021’de vurularak öldürüldü.
Mart’ın başında silahlı kişiler Enikass TV’nin üç kadın çalışanını vurularak öldürdü. Şii Hazara** yedi işçi Celalabad’daki bir plastik fabrikasında öldürüldü.
Nisan’da Afganistan’ın Logar ilinde bir intihar saldırısı meydana geldi ve 20’den fazla sivil öldü. Kabil’in Çoğunluğu Şii Hazara olan bir mahallesindeki kız okuluna Mayıs’ta saldırı düzenlendi ve en az 30 kişi öldü.
MÜDAHALENİN MALİYETİ
Afganistan’daki trajediler ve cinayetler nakaratı, yabancı askeri müdahalelerin sonuçlarını hatırlamamızı sağlar. Özellikle 1978’den beri olayları takip eden bizler için. Afganistan ülkeler arasında insani gelişim sıralamasında en sonlarda, en güvensiz bölgeler sıralamasında en başlardadır.
Pek çok genç Afgan ailenin yanı sıra binlerce genç Afgan erkeğin Avrupa’ya sığınmaya çalışması veya ABD’ye sığınma talebinde bulunan meslek sahibi Afgan kadınları temsilen ücretsiz hukuk hizmeti sunan avukatlara yıllarca yeminli ifadeler hazırlamış olmam şaşırtıcı mı?
Burası Afganistan! 11 Eylül sonrasında Bush rejiminin Usama bin Ladin’i saklayan Taliban’ı cezalandırmak amacıyla askeri bir saldırı başlatmasından 20 yıl, Obama yönetiminin asker sayısının artırılması ve insansız hava araçlarıyla saldırı düzenlenmesi emrini vermesinden ise yıllar sonra!
Afganistan’ın güvenli olmayışının, istikrarsızlığının kökleri; Carter Yönetiminin 1978-80 yılları arası ve Reagan Yönetimin 1980’lerdeki Sovyetler Birliği’nin desteklediği modernleşmeci solcu hükûmeti baltalayan ve İslamcı kabile ayaklanmasını destekleyen meş’um kararına kadar gider. Soğuk Savaş’ın son zamanlarında ABD politikacıları, uzmanlar hatta insan hakları savunucuları İran İslam Cumhuriyeti’nde olan şeyleri görmelerine rağmen komünizmi politik İslam’dan daha büyük tehdit olarak gördüler.
Son Sovyet birlikleri Afganistan’dan ayrılırken Ocak-Şubat 1989 arası Kabil’de Intercontinental Hotel’de kaldığımdan oraya yapılan saldırı evime yapılmış gibi geldi bana. Başta okur yazarlık, kız çocuklarının eğitimi ve kadın eşitliği olmak üzere hükûmetin sosyal politikaya dair vaatlerini araştırmak için gelmiştim.
İran’da doğduğumdan Afganlar ile sohbet edebildim. Otel çalışanlarından, esnaflara, iktidardaki Afganistan Demokratik Halk Partisi (PDPK) üyelerinden, ziyaret ettiğim çeşitli kurum ve organizasyon çalışanlarına kadar. Görüştüklerimin çoğu neredeyse on yıl süren uluslararası sivil çatışmalara rağmen o güne kadarki başarılarından gurur duyuyorlardı. Fakat esas müttefiklerinin çekildiğini göz önünde tuttuklarında gelecekten de emin değillerdi aynı zamanda.
Bütün bunlar olurken Afganistan Demokratik Cumhuriyeti (DRA) ve ordu üç yıl daha iktidarda kaldı. Başka ülkelerden gelen İslamcı savaşçılarla birlikte yeniden güçlenmesi, Pakistan vasıtasıyla ABD’nin verdiği silahlar ve Suudi Arabistan’ın parasal desteğiyle sonunda mücahit ayaklanmasına 1992 Nisan’da yenik düştü.
Hemen akabinde mücahit komutanlar birbirleriyle savaşmaya başladılar ve Taliban ortalığı yıkarak sahneye girene kadar ülkeyi daha da kaosa sürüklediler. 1996’da nihayetinde mücahitleri ülkeden atıp kendi korkunç istikrar modelini yarattı. Son ABD ve NATO güçlerinin Eylül’de ayrılmasından sonra da aynısı mı olacak?
DEVRİMCİ AFGANİSTAN’I ANIMSAMA
1978-79 arası önce Kanada’da sonra ABD’de öğrenci iken solcuların demokratik sosyalist bir İran umutlarından dolayı İran’a dönmeye kararlıydım. Komşu Afganistan’daki devrimin farkındaydım fakat tamamen İran devrimine odaklanmıştım.
Pehlevi dönemi yetkililerinin ve Ağustos 1979’da solcuların ilk grubunun idam edilmesi, ABD büyükelçiliği rehine olayı, zorunlu başörtü dayatması, 1980’lerde Irak ile savaş, onlarca muhalifin tutuklanması ve öldürülmesi ve diğer muhaliflerin kendiliğinden sürgüne gitmesi gibi olayların sonucunda İran’da durum gittikçe kötüye gitti. Dikkatimi Afganistan’daki olaylara ve gelişmelere çevirdim.
1980’lerin ortalarına kadar Afgan deneyiminin kuşatma altında olduğu açık olmasına karşın İran’da aradığımız sol alternatif buradaydı. Afgan hükûmeti ve Sovyet yayınları, akademik çalışmalar ve gazete haberleri dahil olmak üzere ne bulursam okumaya başladım. ABD’deki haberler, bilimsel ve “insan hakları” raporları İslamcı asilere sempati duyulmasına yol açan bir tür tepkisel antikomünist tavır sergiliyorlardı. Genç Afganların Sovyetler Birliği’ndeki okul ve üniversitelere gönderilmesi “Sovyetleşme” olarak nitelendirilerek kötüleniyordu. [2]
İran ile Afganistan’daki cinsiyet politikalarını karşılaştırmak amacıyla doktora sonrası burs almak üzereyken Kabil’deki irtibat kişilerini talep etmek için New York’taki Birleşmiş Milletler Afgan Misyonuna gitmeye karar verdim. O dönemler Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nda (UNDP) çalışan ve iki yılını Kabil’de geçiren Inge Kaul ile de görüştüm. Kaul, Başkan Babrak Karmal yönetimindeki Afgan hükûmetinin başarmaya çalıştığı şeyler hakkında olumlu bir değerlendirmede bulundu.
Afgan hükûmetinin Nisan 1978’de iktidara gelişinden sonraki yıllarda kurmaya çalıştığı şeylere bahsetmek önemlidir. Bunlar; Toprak reformu ve yeniden dağıtımı, ücretsiz ve zorunlu eğitim, kadın hakları, (baskı altındaki Şii Hazaraların da dahil olduğu) [3] bütün etnik gruplar arasında eşitliktir. Afganistan Demokratik Cumhuriyetinin programının, her ne kadar kendisinden daha güçlü ve merkezi bir devlet sistemi ile yönetilmiş de olsa İran’da çok daha önceden uygulanmış olan unsurları içerdiği dikkate alınmalıdır.
1978’de Afganistan Demokratik Cumhuriyeti ülkenin modernleşmesi amacına bağlı ve kendisine sadık bir ordusu ve iktidar partisi olmasının verdiği avantajlara sahipti. Hükûmetin çabalarını zayıflatan parti içi düşmanlıklar ve Maocular ile kırsal kesimdeki toprak sahiplerinin muhalefeti ise dezavantajlarıydı.[4] ABD ve Pakistan’ın düşmanlıkları ülkenin içindeki krizi derinleştiriyordu ve iktidar partisi içindeki unsurlar birkaç kez Sovyetler Birliği’nden yardım istedi ve nihayetinde 1979 Aralık geldi.***
“Sovyet işgalini” kınayan Carter yönetimi örtülü istikrarsızlaştırma programını açıktan açığa uygulamaya koydu. Reagan yönetimi bunu daha ileriye götürüp, yoğunlaştırarak Sovyet askeri varlığını ve Afganların çektiği acıları uzattı.[5]
Yine de 1989’un başlarında Kabil ziyaretimde; parti üyeleri ve hükûmet çalışanlarıyla görüştüm ve röportaj yaptım, kentte okur yazarlık programını tanıtan, barış ve uzlaşma çağrısı yapan afişler gördüm, fabrika gezdim, çarşıda alışveriş yaptım, kadın örgütü toplantısı gözlemledim, Cumhurbaşkanı Necibullah’ın bir basın toplantısına katıldım (Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’nin üçüncü ve son başkanı); kadın okuryazarlık ve eğitim merkezini ziyaret ettim.
ABD’ye döndüğümde Afganistan ziyaretim hakkında bir makale yayımlamaya çalıştım fakat Salman Rüşdi meselesi öne çıktı. Ayetullah Humeyni’nin korkunç fetvası [“mürted” olduğu iddiasıyla Rüşdi hakkında verdiği ölüm fetvası” — ÇN.] ana akım medyada Afganistan’ı farklı bir pencereden sunma çabalarımı sona erdirdi. Akademik yazılarım buna rağmen devam etti. [6]
Carter/Brzezinski yönetimi Nisan 1978’de askeri bir darbe ile iktidara gelen Afgan hükûmetini istikrarsızlaştırma girişimlerinden kaçınmış; Reagan yönetimi hükûmetin talebi üzerine Afgan ordusuna destek olmak amacıyla asker gönderen Sovyetler Birliği için bir “Vietnam bataklığı” yaratmamış olsaydı [7] Afganistan’ın bugün ne durumda olabileceğini tasavvur etmek önemlidir.
Afganistan Demokratik Cumhuriyeti hükûmeti muhtemelen İslamcı kabile ayaklanmasını yenilgiye uğratabilir ve toplumsal reform programını uygulamaya devam edebilirdi; özellikle ikinci Cumhurbaşkanı Babrak Karmal’in yönetiminde Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’nin daha ılımlı “ikinci aşamasından” (marhaleh dovvom) sonra. Devlet kurumları güçlendirilecek, okur yazarlık, eğitim ve sağlık hizmetleri artırılacak, yollar ve demiryolu sistemi yapılacak, iş, tarım ve sanayide kalkınma teşvik edilecekti.
Pek çok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi neoliberal ekonomik modele küresel geçiş bu tür girişimleri zayıflatacaktı elbette. Fakat en azından iyi yönetim görüntüsü ve altyapısal gelişim hâkim olacaktı, Taliban saldırıları ülkenin başına bela olmayacaktı.
SIRADA NE VAR
ABD’nin Afganistan’daki “yatırımının” tamamıyla başarısızlığa uğramış olduğu inkâr edilemez. En son Afganistan Çalışma Grubu Raporu çekilme tarihinin uzatılması çağrısında bulunmasına karşın finansal ve insan maliyetine işaret etti. Birleşmiş Milletler Afganistan Yardım Misyonu (UNAMA) 1783 sivil zayiatı (öldürülen 573, yaralanan 1210 kişi) belgeleyen “Afganistan Silahlı Çatışmalarda Sivilleri Koruma 2021 İlk 4 Aylık Dönem Raporu” çalışmasını yayımladı.
UNAMA; “2020 yılının ilk dört aylık dönemi ile karşılaştırıldığında ölen ve yaralanan kadın sayısında %37, çocuk kayıplarında %23 artış özellikle endişe vericidir” diye belirtti. Birleşmiş Milletler Misyonu 28 Nisan’da bir tweet attı: “Birleşmiş Milletler kalıcı barış için kadın ve gençlerin anlamlı katılımıyla kapsayıcı barış sürecini desteklemekte kararlıdır.” Devam eden şiddet göz önünde tutulduğunda, bu nasıl gerçekleşebilir?
UNAM’ın kadın ve gençlerin katılımına dair vurgusu gibi Çalışma Grubu’nun “uzun vadede bölgesel diplomatik stratejinin yerine getirilmesi “ tavsiyesi akıllıcadır. Bunun gerçekleşmesi için ABD’nin dürüst bir arabulucu olması, İran, Rusya, Çin, Hindistan ve Pakistan’ın da (ve mümkünse Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi Orta Asya devletleri) içinde bulunması gereken bölgesel bir stratejiyi baltalamaktan kaçınması icap etmektedir.
Bölgesel bir barış gücünü tamamlayabilmek için geniş tabanlı geçici bir hükûmet olmalı, ABD müttefiki Pakistan’ın artık hükûmet karşıtı aşırı uçlara destek vermemesini garanti altına almalıdır. Ayrıca aşağıdaki adımların atılması gereklidir:
1) Barış görüşmelerinde Afgan kadın hakları gruplarının bulunması ve uluslararası feminist barış hareketine katılımları. Kadınların ve kız çocukların, fiziksel güvenlik ve eğitim programları ile politikaların müzakere ve sonuç belgelerine dahil edilmesinin sağlanması,
2) Afganistan’ın yeniden inşası ve toplumsal kalkınması için Birleşmiş Milletlerin ilgili kuruluşunun yöneteceği özel bir fon,
3) Barış inşası, insani ve yönetişim faaliyetlerine devam edebilmesi için UNAMA’ya Eylül 2021’den sonrasına da uzatılmış daha geniş yetki verilmesi. [8]
Afganistan’ın istikrarsızlaşmasında ve onlarca yıl süren askeri çatışmalarda büyük rol oynayan devletlerin; bütün programların, projelerin ve politikaların merkezinde olması gereken kadınların, kız çocukların haklarına, onların katılımlarıyla barışı, uzlaşmayı, yeniden inşayı, kalkınmayı teşvik etmeye ve finanse etmeye yardımcı olma sorumlulukları vardır.
* (Ç.N.) Gece broşürleri (Night LetterS); Taliban ile Afganistan’daki aşırı uç gruplarının imzasız, gizlice dağıttıkları broşür
** (Ç.N.) Hazara; Afganistan nüfusunun %9’unu oluşturan çoğunluğu Şii olan etnik grup
*** Özet zaman çizelgesi: 24 Aralık 1979’da başlayan Sovyet askeri müdahalesini, ABD’nin istikrarsızlaştırma çabaları ile Afganistan Demokratik Halk Partisinin Khalq (Halk) ve Parcham (Bayrak) fraksiyonları arasında ve fraksiyonların kendi içindeki hizipleşmelerinin yoğunlaştığı bir dönem takip etti. Parti’nin Genel Sekreteri Nur Muhammed Taraki’nin Eylül 1979’da öldürülmesine ön ayak olan Hafızullah Amin Sovyet birlikleri ülkeye girdiğinde öldürüldü ve Parcham kanadından Babrak Karmal yerine geçti. Sonraki on yılda ABD, Pakistan ve Suudi Arabistan; Afganistan, ABD ve dünya için bütün trajik sonuçlarıyla birlikte rejime karşı özellikle aralarında Usama bin Ladin’in de bulunduğu kökten dinci savaşçıları finanse etti.
KAYNAKÇA
1. https://www.pbs.org/newshour/world/un-100000-civilians-casualties-in-afghanistan-in-10-years, Erişim 9 Mayıs 2021.
2. Bu tür tepkisel anti komünizmin önemli bir örneği, Jeri Laber’dir. “Afghanistan’s Other War,” The New York Review, Dec. 18, 1986. Tek taraflı ve yanıltıcı basın haberlerinin mükemmel bir incelemesi için Erwin Knoll, “Journalistic Jihad: Holes in the coverage of a holy war,” The Progressive (May 1990): 17-22.
3. Fred Halliday, “Revolution in Afghanistan,” New Left Review 112 (Nov.-Dec. 1978).
4. Fred Halliday, “War in Afghanistan, New Left Review 119 (Jan.-Feb. 1980).
5. Bu senaryo 2011 protestolarından sonra Suriye’de yeniden oynandı.
6. Sosyal reform programını şu kitapta ele aldım: Modernizing Women: Gender and Social Change in the Middle East (Boulder, CO: Lynne Rienner Publishers, 1993, first ed., ch. 7); and “Revolution, Religion, and Gender Politics: Iran and Afghanistan Compared,” Journal of Women’s History (vol. 10, no. 4, Winter 1999): 172-195. 1980’lerde Afganistan’da uygulanan anti komünizm ve kültürel görecelik eleştirim için: “Globalizing the Local: Transnational Feminism and Afghan Women’s Rights,” Peuples & Monde (2003): https://peuplesmonde.net/2003/09/25/globalizing-the-local-transnational-feminism-and-afghan-womens-rights/
7. ABD ve Sovyet planları David Gibbs, “Reassessing Soviet Motives for Invading Afghanistan: A Declassified History,” Critical Asian Studies, 38:2 (2006): 239-263, https://dgibbs.faculty.arizona.edu/sites/dgibbs.faculty.arizona.edu/files/Afghan-coldwar.pdf
8. Code Pink ve Massachusetts Peace Action açıklamaları