‘Agent Orange’ davası: Kimyasal devlere karşı tek başına

‘Agent Orange’ davası: Kimyasal devlere karşı tek başına

Agent Orange ile olan ilk temasını hala çok iyi hatırlıyor. Aralık 1966'da savaşta hala deneyimsizdi ve birçok uçağın alçak uçuşta beyazımsı pudra püskürttükleri esnada, merak ettiği için sığınağından ayrılmıştı...

Yazar: Petra Truckendanner

Çeviri: Naci Pektaş

Vietnam Savaşı sırasında Tran To Nga, ‘Agent Orange’ ismiyle anılan yağmur bulutlarına yakalandı. O şimdi 78 yaşında ve Fransa'da yüksek derecede zehirli dioksin üreticilerine dava açtı. Bu davanın mağdurlar için olduğu kadar şirketler için de geniş ölçüde sonuçları olabilir.

78 yaşındaki kadın Tran To Nga, Paris'in güney banliyölerinden biri olan Évry'deki mütevazı bir dairede yaşıyor. Cumartesi günü, yağmur bardaktan boşalırcasına yağarken, kendisine çay koyuyor ve ellerini yakınına çektiği tekerlekli elektrikli ısıtıcıda ısıtıyor. Raftaki Buda figürleri ve hasır bir şapka ona doğduğu memleketi olan Vietnam'ı hatırlatıyor. Yıllardır uğruna savaştığı gün gelip çattığı için heyecanlı ve sabırsız.

25 Ocak Pazartesi günü sabah 09.00'dan itibaren, Évry Bölge Mahkemesi’nin büyük salonunda, şu anda Alman Bayer AG'ye ait olan Monsanto ve Dow Chemical da dâhil olmak üzere 14 Amerikan kimya şirketinden avukatlarla karşı karşıya geldi.* Davayı altı yıl önce açmıştı. Savunmalar pazartesi günü başladı ve tüm gün sürdü. Tran To Nga, şirketleri Vietnam Savaşı sırasında ABD ordusuna milyonlarca litre herbisit Agent Orange satmaktan sorumlu tutmak istiyor.

Toprak üzerinde yetişen tüm yeşil bitkileri öldüren bu ilaç, Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından ilk olarak Başkan John F. Kennedy'nin emriyle, Vietnam Savaşı sırasında 1962'den itibaren "Çiftlik Eli Operasyonunun” bir parçası olarak yaygın bir şekilde kullanıldı. Bu ilaç ormanların yeşil örtüsünü yok etmeye sebep oldu, böylece Viet-Kong gerillalarının saklanma kabiliyeti ellerinden alındı ve mahsuller imha edildi.

Kullanılan miktarlarla ilgili farklı söylemler bulunuyor. İki milyon hektardan fazla araziye en az 46 milyon litre Agent Orange dâhil olmak üzere toplamda yaklaşık 80 milyon litre yaprak döktürücü ilaç püskürtüldüğü söyleniyor. Agent Orange ismi, bu zehrin koyulduğu varilleri işaretlemek için kullanılan turunca şeritlerden geliyor. Daha sonrasında bu ilacın, dioksinlerin en toksik temsilcisi olan tetraklorodibenzodioksin (TCDD) içerdiği anlaşıldı.

Bu dioksin türüne uzun süreli maruz kalma, birçok kanser türleriyle ilişkilendirilmiştir. Yüzünde ve vücudunda tümör bulunan, uzuvları eksik ya da deforme olmuş çocukların görüntüleri tüm dünyaya ulaştı ve buna katlanmak oldukça zor. Milyonlarca Vietnamlı bugüne kadar uzun vadeli yan etkilerden mustarip. Yerli halkın yanı sıra binlerce ABD askeri de bu ilaçtan etkilenmiş ve bunlar 1980'li yıllarda açtıkları toplu davalar ile üretici firmalarla mahkemeye gitmeden anlaşarak yüklü tazminatlar almışlardır.

‘BU GÜN İÇİN ZATEN UZUN BİR SÜRE BEKLEDİM’

Yaşlı kadının kimya devlerine karşı açtığı bu dava şimdiden Fransız medyası ve avukatları tarafından tarihi olay olarak tanımlanıyor. Bu eşitsiz mücadelenin sonucu belirsizdir. Mahkeme firmaları suçlu bulursa, tarihte ilk defa Vietnamlı bir mağdura tazminat ödenmiş olacak.

Tran, "Bu gün için zaten uzun bir süre bekledim" diyor. 2014 yılında şikâyette bulunmuştu ve o zamandan beri şirketler bu davayı erteletti. Yazar ve sanatçı André Bouny, daha 2009 yılında bir Fransız olarak onun yabancı bir şirkete dava açabileceği konusunda dikkatini çekmiş ve Tran ile avukat William Bourdon'u bir araya getirmişti.

O zamandan beri ortak amaç için "üç silahşör” gibi savaştılar. Üçlü dayanışma bugün hala sürüyor, ancak artık uzun zamandır destekçileri var: Üç avukat, Tran To Nga'yı yıllarca ücretsiz olarak temsil ediyor. Ayrıca kendisine umut bağlayan Vietnamlı mağdur dernekleri tarafından da destekleniyor.

Spiegel ile yaptığı röportajda André Bouny, Tran To Nga'nın kimya devlerine açtığı davayla kendi omuzlarına ağır bir yük bindirdiğini söylüyor. İlk bakışta sağlıklı görünüyor, yaşadığı sağlık sorunları dışarıdan görünmüyor. Fakat bu arada kadın yıllardır ciddi şekilde hasta, kan hastalığı alfa talasemi, klorakne ve kalp malformasyonu olan Fallot tetralojisinden mustarip. Derisinin altında iç organlarında da hızla büyüyen şişkinlikler oluşmuş.

Şirketlere karşı deliller topladı. Zira hastalıklarının Agent Orange ile illiyedini kanıtlaması gerekiyor. Bugün hala kanında yüksek oranda dioksin var. 1971 ve 1974 doğumlu kızları da zehrin etkilerinden mustarip. İki torunu gibi kan hastalığına sahip olan büyük kızı da ağır astım hastası.

Tran To Nga daha çocukken direniş için yetiştirildiğini söylüyor. Ebeveynleri, büyükanne ve büyükbabası Çinhindi Savaşı'nda Fransızlara karşı isyan etmişti. Vietnam Savaşı sırasında ABD’lilere karşı mücadeleye genç bir kadın olarak katıldı. Dört ayını, komünist direniş savaşçıları için silah ve yiyeceklerin taşındığı Ho Chi Minh Patikası'nda geçirdi. Tran, hiç silah taşımadığını, öğretmen ve gazeteci olarak çalıştığını söylüyor.

‘BEYAZ PUDRA VÜCUDUMU SARAN YAPIŞKAN BİR SIVIYA DÖNÜŞTÜ’

Agent Orange ile olan ilk temasını hala çok iyi hatırlıyor. Aralık 1966'da savaşta hala deneyimsizdi ve birçok uçağın alçak uçuşta beyazımsı pudra püskürttükleri esnada, merak ettiği için sığınağından ayrılmıştı: “Pudra vücudumu saran yapışkan bir sıvıya dönüştü. Öksürdüm ve boğuluyormuş hissine kapıldım.” Bunun ot öldürücü bir ilaç olduğunu anlamış, hemen yıkayarak temizlenmiş ama o zamanlar insanlar için bunun ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyormuş.

Haziran 1968’de ilk kızları Viêt Hai doğdu ve birkaç ay sonra öldü. Çok güzel bir bebekti ve doğduğunda üç kilogram ağırlığındaydı. Ancak daha sonra neredeyse hiç kilo almamıştı. Tran, kızını nefes almakta zorlandığı için bağrına basamadı; kıyafetlerini ve bezini değiştirirken derisi yapışıp kalkıyordu. Anne, uzun bir süre boyunca çocuğunun ormandaki zor yaşam koşullarından öldüğünü düşündü. Yıllar sonra ilk defa bununla Agent Orange arasında bir bağlantı kurdu.

André Bouny, Tran To Nga'nın güçlü rakiplere karşı zor ve karmaşık bir dava olacağını başından beri bildiğini söylüyor ve ekliyor "Bu şirketlerin her birinin, Vietnam'ın gayri safi yurt içi hasılasını aşan yıllık cirosu var."

Davacılar mahkeme hâkimlerine 1965 tarihli Dow Chemical'ın dâhili belgesini sunabilirler. “Bu belge, şirketin Agent Orange’ın insan organizması için ne kadar tehlikeli olduğunu bildiğinin kanıtıdır” diyor yazar. Şirket, kazançlı askeri sözleşmeleri güvence altına almak için bilerek bilgileri saklamış.

‘BU ŞİRKETLER İÇİN BENİM BİR KUM TANESİ KADAR BİLE AĞIRLIĞIM YOK’

Bouny'nin görüşüne göre üretici firmaların Fransa'da mahkûmiyetleri de siyaseten hassas olacaktır, çünkü bu dava Tran To Nga için herhangi bir tazminatın ödenmesinin çok ötesine geçiyor. Zira onu takiben diğer milyonlarca mağdur aynı yoldan gidecektir.

Tran To Nga, "Bu şirketler için bir kum tanesi kadar bile ağırlığım yok" diyor. Pazartesi günkü savunmalardan sonra mücadelesinin sona ermeyeceğini biliyor. Yargıçların bir karara varması haftalar veya aylar sürebilir ve karar mahkûmiyetle sonuçlansa bile her halükarda bunu bir itiraz süreci takip edecektir. Daha sonra sağlık raporlarını belirlenen süre içinde yeniden sunması gerekecek ki, bunların tekrar her iki tarafın uzmanları tarafından tetkik edilmesi gerekecektir. Cesur ve yaşlı bu kadın her şeye hazır.

* Tran To Nga, duruşma sonrası basına verdiği bir demeçte "Amerikalı kimya şirketleri Agent Orange şikayetine asla bir tepki vermediler. Ama benim gibi yaşlı bir kadının şikayetine yanıt verdiler ve mahkemede hâkim önüne çıktılar" dedi.  Tran To Nga, bunun "ilk zafer" olduğunu ve gücü yettiği kadar savaşa devam edeceğini bildirdi.

 

Kaynak: Spiegel

 

 

DAHA FAZLA