Akıllı makineler ve sosyalistler
Konu açıktır, sosyalistler bu kritik dönemeçte en önde olmak zorundadırlar. Eğer kapitalizm, kendinden her zaman beklendiği gibi, konuyu muhteşem bir ustalıkla geçiştirip yeni bir gerçeklik oluşturmaya çalışırken, sosyalistler halkın tepkiselliğini makine sahiplerine yöneltemezlerse, bir daha bu kadar büyük bir soruna yol açabilecek teknolojik bir gelişmenin ortaya çıkması oldukça zor görünüyor.
Berk Demir
Ercan Gündoğan Hocamızın 14 Temmuz 2018'de İleri'de yayınlanan "Sistem-yapı-özne ve sosyalist politika" yazı serisinin 2. bölümü çok hayati bir konuya değiniyor. Yazı serisini şiddetle tavsiye etmekle beraber, kısaca özetlersek: Kapitalizm bünyesinde ortaya çıkan teknolojik gelişmelere, bölüşüm değişimine, sermayeci politikalara karşı sosyalistlerin tutumu genellikle tepkisel olmuştur. Ancak bu tepkisellikten kurtulmak ve gelişmeleri, sosyalist devrimi akılda tutarak yeniden değerlendirmek gerekmektedir. Ercan Hoca, çoğuna katıldığım örneklerle konuyu açıklıyor. Neo-liberal ekonomik küreselleşmeye toptan karşı çıkmak yerine (tepkisel davranış); sosyalist küreselleşme çerçevesinde yeniden yorumlanması gerektiğini belirtiyor. Bu yazıyla aynı zamanda David Harvey de Jacobin'e verdiği bir röportajda, globalleşmeyi Marx'ın "potansiyel olarak özgürleştirici" gördüğünü ve geleceği düşünerek, bu globalleşme içerisinde, zenginliği nasıl halka yayabileceğimizi tartışmamız gerektiğini söylediğini belirtiyor.
Diğer bir örnek ise, kanaatimce sosyalistler arasında gereğinden daha az tartışılan, ve hatta olmamız gerekenden daha az hazır olduğumuz bir konu olan yapay zeka ve otomasyon. Önümüzde, çok keskin bir dönemeç var. Yapay zeka ve otomasyon, Marx'ın tahayyül ettiği kendi kendine işleyen ve sadece kontrol, bakım gibi konularda insan emeğini gerektiren makinelerden çok daha gelişmiş bir teknoloji. Peki, sosyalistlerin bu konudaki tavrı ne olacak? Keskin dönemeç burada başlıyor.
Çünkü, yapay zeka ve otomasyon (veya "Sanayi 4.0") makineleşmeyle ortaya çıkandan çok daha büyük bir işsizliğe sebep olacak. Bu konu sosyalistleri ilgilendirdiği kadar, kapitalistler için de büyük bir baş ağrısı. Metayı üretmek için insan emeğine ihtiyaç kalmadığında, metanın sahibi kim olacak? Akıllı makinelerin sahibi. Emeğine ihtiyaç kalmayan maaşlı çalışanlar ne yapacaklar? Bu konuyla ilgili birkaç tahayyül var. En yaygını evrensel gelir - universal basic income. Şu an hala bu konuyla ilgili pilot çalışmalar yapan Silikon Vadisi şirketleri mevcut, ABD Demokrat Partisi de konuyu cevval bir şekilde sahipleniyor. Evrensel gelirin devletler tarafından vergiler, özelleştirme veya devlet şirketlerinin kârları ile fonlanması en yaygın görüş. Vergileri ödeyenlerin akıllı makine sahipleri olduğu değerlendirildiğinde, aslında, yapay zeka ve otomasyon sonrası evrensel gelir sistemi bir tür sermayenin yeniden dağıtımı için yarışma olduğu görülebilir. Paranın sahipleri, parayı bir grup insana dağıtarak, "haydi şimdi parayı tekrar bize geri verin," diyerek, paranın mobilizasyonunu sağlayacaklar. Yapay zeka ile küreselleşmeyi beraber düşündüğümüzde ise ortaya çıkan sorun çok daha ürkütücü. Akıllı makine sahibi ülkeler ile teknoloji yarışında geri kalmış ülkeler arasındaki durum ne olacak? İşte akıllı makine sahibi ülkelerdeki mülkiyetsiz kesimler, şirketlerin geri kalmış ülkelere yaptıkları ihracatla yaşayacaklar - şu anki durumdan çok farklı değil. Evrensel gelirin tartışılmadığı durumlarda ise gelecek çok daha iç karartıcı.
Şimdi, gelecekle ilgili tahminleri -hepsinin yanlış olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak- geride bırakalım. Kapitalizm, bulunduğu kabın şeklini alabilen bir olgu. Sosyalistler bu durumda ne yapacaklar? 19. yüzyılın makine kırıcılarıyla aynı kaderi paylaşmak, bir Marksist için olabilecek en sorunlu davranış olacaktır. Şu anda sessizce ilerleyen yapay zeka ve otomasyon, gelecekte de ani bir dalgayla yükselmeyecektir, bizi bekleyen en büyük tehlike budur. Makine sahiplerinin ürünün de sahibi olmaları, çalışan kesim arasında geçtiğimiz 200 sene içerisinde nasıl kanıksandıysa, akıllı makine sahipleri de bu geliri aynı şekilde kendilerinin doğal kazanımları olarak göstermek için ellerindeki tüm araçları kullanacaklardır ve ellerindeki araçlar tarihte hiç olmadığı kadar fazladır, daha da artacaktır. İşsizlik oranlarının artması halen ekonominin kötü gitmesine bağlanırken, ekonomi ile işsizlik kavramlarının birbirinden tamamen ayrıldığı noktalar gelecek, ve hatta bu iki olgu birbirinin karşısında olacaktır. İşsizlik oranı artan bir ülke, otomasyonu üretim sistemine her geçen gün daha artan miktarda adapte ediyor demektir. Ancak, işsizlik oranının ve ekonomik büyümenin artışının aynı anda kutlanabileceği tek sistem, sosyalist düzendir. Karşımızda, gereklilikler alanını minimize edebilecek, ve hatta yok edebilecek bir teknoloji bulunmaktadır. Bu muhteşem teknolojinin mülkiyetini şirketlere teslim edemeyiz.
Konu açıktır, sosyalistler bu kritik dönemeçte en önde olmak zorundadırlar. Eğer kapitalizm, kendinden her zaman beklendiği gibi, konuyu muhteşem bir ustalıkla geçiştirip yeni bir gerçeklik oluşturmaya çalışırken, sosyalistler halkın tepkiselliğini makine sahiplerine yöneltemezlerse, bir daha bu kadar büyük bir soruna yol açabilecek teknolojik bir gelişmenin ortaya çıkması oldukça zor görünüyor. Oluşabilecek sorunlar daha çok tartışılmalı, her muhtemel senaryo sosyalistler tarafından tartışılmalıdır, Marx ve diğerleri bizi bekleyen sorunlara göre yeniden yorumlanmalıdır.
Önümüzdeki 50 yıl, bu gelişmelerin katmerlendiği zamanlar olacak, o yüzden sigarayı bırakın, alkolü azaltın, sağlığınıza dikkat edin, bu muhteşem dönemeci hepimizin görmesi gerek.