Akkuyu NGS, Akdeniz'i tehdit ediyor

Şirket üzerini örtüyor, Akdeniz'i büyük tehlike bekliyor.

Ayşenur Önal

Ülkeler, ‘Paris Anlaşması’ ile küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmayı, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmayı hedefliyor. Bilim insanları, 1,5 derece eşiğinin aşılmasının insanlar, vahşi yaşam ve ekosistemler üzerinde çok daha şiddetli iklim krizi etkilerine yol açacağını söyledi. Bu uyarılara rağmen Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) yapımını üstlenen Rusya’ya ait Rosatom Devlet Nükleer Enerji Şirketi, Akdeniz’i 0,5 derece ısıtacak olan santralin deniz yaşamına hiçbir etki etmeyeceğini iddia etti.

Mersin’in Gülnar ilçesi Büyükeceli Mahallesi’nde yapımı devam eden Akkuyu şirketi; sık sık işçi ölümleri, beton çatlakları, patlamalar ve çevreye şimdiden verilen zararlarla gündemden düşmüyordu. Ayrıca inşaat sahasını gezmek isteyen bilim insanları ve siyasetçilere de üst düzey güvenlik bahanesi ile açmıyordu.

Yapılan eleştirilerin ardından bilim insanlarına ve siyasetçilere hala kapılar açılmazken Akkuyu Nükleer A.Ş., ‘Açık Kapı Günü’ etkinliğini çevrimiçi olarak gerçekleştirdi. Etkinliğe katılanlar, Akkuyu Nükleer Güç Santralindeki (NGS) çalışmaların son durumu hakkında bilgilendirilirken, santralin inşaat sahasını da sanal turla gezdi.

‘BU ETKİNLİK ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ BİR SENARYO’

Etkinliğe katılan Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP) dönem sözcüsü ve Elektrik-Elektronik ve Haberleşme Mühendisi Uğur Tulay, etkinlik hakkında görüşlerini aktardı. Tulay, bu etkinliğin önceden hazırlanmış senaryo olduğunu vurgulayarak, birçok sorunun yanıtsız kaldığını vurguladı.

‘NGS YÖREMİZDE İKLİM KOŞULLARINI NASIL ETKİLEYECEK?’

“NGS yöremizde İklim Koşullarını nasıl etkileyecek?” sorusunun yanıtı aktaran Tulay, “Proje sürecinde dünyanın her yerinde her şartta NGS’ler var ve bu NGS bulunduğunuz iklim ve coğrafyaya hiç zarar vermeyecek sebze ve meyvelerinizi rahatlıkla yiyebileceksiniz bizlerde yiyeceğiz, örneğin; okyanuslarda bile NGS var herhangi bir sorun yok” diye söyledi. Ayrıca balıklarla ilgili de gelen sorunun yanıtını söyleyen Tulay, “NGS balıkçılığa ve deniz suyuna etki etmeyecek sadece deniz suyunun 0,5 santigrat derece artacağını bununda deniz florasına etki etmeyeceği için rahatlıkla deniz ürünleri ve balıklarının yenebileceğini aktardılar” dedi.

FAY HATTI SORUSU YANITSIZ KALDI

Diğer 2 sorusunun yanıtsız kaldığını belirten Tulay; NGS’ye kadar ulaşan Ecemiş Fay Hattının aktif olması ile oluşabilecek olumsuzlukları ve NKP bileşenlerinin neden Akkuyu’ya sokulmadığını sordu. Sorularının yanıtsız kalmasının zaman kısıtı bahanesi ile yanıtlanmadığını vurgulayan Tulay, yapılan online etkinliğin tamamen göz boyayarak sevimli görünmek olduğunu kaydetti.

‘AKKUYU BİLİMSEL OLMAYAN DÜŞÜNCELERLE YANIT VERDİ’

Nükleer santrallerin önemli miktarda soğutma suyuna ihtiya duyduğunu kaydeden Tulay, bu ihtiyacın çoğunlukla deniz suyu ile karşılandığını belirtti. Akkuyu NGS’nin deniz suyunun 0,5 santigrat derece artacağını belirterek deniz ekosistemine ve florasına etki etmeyeceği ile ilgili açıklamasına yanıt veren Tulay, şu sözlere yer verdi:

“NGS’nin balıkçılığa ve deniz suyuna etki edebilecek noktasını değerlendirirken sadece deniz suyu sıcaklığının belirli oranlarda artacağını belirtip ve bununda deniz florasına etki etmeyeceğinin bilimsel olmayan düşüncelerle vurgulanması Nükleer güç santrallerinin deniz ekolojisi açısından değerlendirmenin sığ olacağını belirtebiliriz.

‘SICAKLIK ARTIŞLARI DENİZ BİYOÇEŞİTLİLİK VE EKOSİSTEM DAYANIKLILIĞINI AZALTIYOR’

Alıcı ortama bırakılan soğutma suyu ile birlikte deniz sıcaklığındaki artışın yayılım gösterdiği alan, zamansal uzunluk, yoğunluk ve tabaka kalınlığı gibi faktörler deniz canlılarının etkilene bilirliğini ve deniz ekolojisinin tahribatının boyutunu ortaya koyacak etmenlerdir. Diğer yandan uzmanlar tarafından yapılan açıklamaya göre ‘Küresel ısınma nedeniyle Akdeniz'de deniz yüzeyi sıcaklığı 1,4 derece arttığı ve son 20 yılda su seviyesi 6 santimetre yükseldiği’ belirtilmiştir. Bu durumun bazı deniz canlılarını, kabuklu canlılarını etkilediğini görüyoruz. Akdeniz'de biyoçeşitlilik üzerinde de bir baskı var. Özellikle istilacı türler, sıcaklık ve kirlilik öne çıkıyor. Önlem alınmadığı takdirde hem karasal hem de deniz ekolojisini ortadan kaldıracak etki edebilmesi muhtemeldir. Nihayetinde deniz suyundaki muhtemel sıcaklık artışları deniz biyoçeşitlilik ve ekosistem üzerindeki dayanıklılığın azaltılmasına neden olmaktadır.”

‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SADECE SERA GAZI SALINIMI İLE MEYDANA GELMİYOR’

Nükleer enerjinin sera gazı salınımı konusunda en temiz enerji olarak sunulmasının doğru olmadığını kaydeden Tulay, “Çünkü, uzmanlarında belirttiği gibi iklim değişikliği sadece sera gazlarının salınımları sonucunda meydana gelen bir meteorolojik değişiklik olmadığı bilinmektedir. İklim değişikliği enerji üretim tesislerinin hammadde olarak kullandığı enerji kaynakları, endüstriyel/sanayi süreçleri, tarımsal ve hayvansal faaliyetler, ürün kullanımı, su kaynaklarımızın tahrip edilmesi veya su ekolojisini bozacak etkilerin olması ve buna bağlı olarak kuraklık sorunu, atık ve atıksu yönetimi, arazi kullanımı değişiklikleri ve ormansızlaşma gibi çeşitli insan etkinlikleri sonucunda oluştuğu bilinmektedir” sözlerine yer verdi.

Tulay iklim değişikliğini değerlendirirken şu maddelere de dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı:

-Enerji ve İklim Değişikliği politikalarının küresel iklim değişikliği üzerindeki analizi,

-Enerji üretimi alanlarının güncel sürdürülebilirlik sorunları,

-Türkiye tarımı ve turizm faaliyetleri üzerindeki sosyal, kültürel ve çevresel etkileşimi,

-Enerji üretim tesislerinin yaşam döngüsü analizi,

-İklim krizi ile mücadelenin makroekonomik yüzü kapsamında enerji faturalarına yansıyan enerji birim fiyatları

‘NGS’LERİN TAHRİBATI ÇOK DAHA FAZLA’

Tulay açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı:

“Nükleer güç santrallerinin: ürün kullanımı, su kaynaklarımızın tahrip edilmesi veya su ekolojisini bozacak etkilerin olması ve buna bağlı olarak kuraklık sorunu, atık ve atıksu yönetimi, arazi kullanımı değişiklikleri ve orman ve bitki örtüsünün tahrip edilmesi gibi etkileri ile iklim değişikliğine neden olan faaliyetler içerisinde olduğunu belirtmek gerekmektedir.”

DAHA FAZLA