Amerikan gazeteciliğini sonsuza kadar değiştiren kadın
"Kariyeri boyunca canlılığını sürdüren yürekliliğini ve cesaretini ortaya çıkardı; yolsuzlukların halka ifşa olmasına yardım etti. O dönemki büyük sosyal reformdan sorumluydu..."
Yazar: M. Nithursan
Çeviren: Kübra Aslanhan
Altı yaşında babasını kaybetmesinin ardından saldırgan, gözü pek ve özgüvenli biri hâline geldi. Çok küçük yaşlarda, kadınlara karşı yapılan eşitsizliğin bilincindeydi. Ancak bunun kendi gerçekliği olmasına izin vermedi. Amerika’da gazeteciliği sonsuza kadar değiştirdi.
Elizabeth Jane Cochran, kariyerine “Orphan girl” (Yetim kız) mahlasıyla Pittsburg Dispatch gazetesinde başladı. Gazetenin editörü, saldırıya uğrayan emekçi kadınlar hakkındaki bir köşe yazısına verdiği öfkeli cevabın ardından onu işe aldı. Daha sonra mahlasını “Nellie Bly” olarak değiştirdi.
Çalışma hayatı boyunca, çoğu zaman büyük bir risk alarak çeşitli toplumsal sorunlara ve yolsuzluğa dikkat çekti.
Kariyerinin dönüm noktası, New York’a gittiğinde gerçekleşti. Gazetenin sahibi Joseph Pulitzer’in kendisi için bazı riskli görevler ayarlamasıyla New York World gazetesindeki pozisyonunu sağlama aldı.
İlk hikâyesi, Blackwell Adası’ndaki (şimdilerde Roosevelt Adası) New York City Lunatic Asylum’daki yolsuzluğu rapor etmekti. Pulitzer, Bly’a akıl hastanesine girmesi için deli rolü yapmasını tavsiye etti. Bly, “Beni nasıl çıkaracaklar?” diye ona sorduğunda “Önce içeri gir” cevabını verdi.
Bly, “Nellie Brown” adlı Kübalı bir göçmen kılığında bir pansiyona taşındı ve bir delinin yapacağı şeyleri yaptı: Bağırdı, söylendi ve diğerlerinin dikkatini çekti. Polise haber verildi ve doktorlar onun delirdiğini onayladı. Blackwell Adası’ndaki koğuşlara götürüldü.
Bly, orada birçok zalimliği gözlemledi. Birçoğu, sağlıklı olmasına rağmen akıl hastanesine kabul edilmişti. Bazıları, yakın zamanda gelen, yasal sistemin kapanına kısılmış ve iletişim kuramayan göçmenlerken bazıları ise fakir olduğu için oradaydı. Bly’a burası bir talihsizler ambarı gibi gelmişti.
1000 hasta için inşa edilmiş hastanede, sadece 16 doktor, acımasız, kötü eğitimli personel ve 1600 hasta vardı. Beslenme ve hijyen koşulları korkunçtu. Ve hiçbir kadına deli olmadığını ispatlama şansı verilmemişti. Bununla ilgili şöyle yazdı Bly:
“Bunu, masumiyetini kanıtlaması için her fırsatın verildiği bir suçluyla karşılaştırın.”
10 gün sonra gazetenin avukatı sayesinde akıl hastanesinden çıktı. Deneyimleri ve gözlemleri, 1887 yılının ekim ayında iki parça halinde yayımlandı. Bu durum yalnızca halkı şoke etmekle kalmadı, psikiyatri servislerinde yatan hastalar için ödeneklerin artmasına ve koşullarının iyileştirilmesine de neden olan büyük jüri soruşturmasını tetikledi.
Bu, Amerikan gazeteciliğinin ilk casusluk araştırmasıdır.
Nellie Bly üne kavuşmaya başlamıştı. New York World gazetesi, Bly’ın adını reklam amaçlı kullanmaya başladı. Örneğin; bir kutu fabrikasındaki düşük ücretle çalışan emekçi kadınlar hakkında “Nellie Bly, beyaz köle olmanın nasıl hissettirdiğini anlatıyor” başlığının kullanılması gibi.
Kariyeri boyunca canlılığını sürdüren yürekliliğini ve cesaretini ortaya çıkardı; yolsuzlukların halka ifşa olmasına yardım etti. O dönemki büyük sosyal reformdan sorumluydu.
1889 yılında Nellie, en ünlü romanı Seksen Günde Devri Alem’inde Phileas Fogg’un kurgusal rekorundan daha kısa bir sürede dünyayı gezmek için Jules Verne’e meydan okudu ve bunu başardı. Seyahatini tam 72 günde tamamladı.
1922 yılının ocak ayında, New York’ta zatürreden öldüğünde 57 yaşındaydı. Ölümünü takip eden on yılda, araştırmacı gazetecilik ve muhabirlik büyük ölçüde değişti. Bly’ın bu ısrarı ile öncülüğü, haberler ve bunu bildiren insanlar için yeni alanlar açtı.
Kaynak: Medium