Bakanlıktan bütün projelere: ÇED gerekli değil

Bakanlıktan bütün projelere: ÇED gerekli değil

Çevre Bakanlığı yeni yılın ilk 23 gününde 198 projeye ÇED gerekli değildir kararı verirken ‘ÇED olumsuz’ dediği tek bir proje dahi yok.

Yeni yılın ilk 23 gününde verilen çevresel etki değerlendirme (ÇED) kararları Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın sermayeye onay merceği haline geldiğini bir kez daha ortaya koydu. 1-23 Ocak tarihleri arasında 198 projeye ÇED gerekli değildir karar verildi. Buna karşın Bakanlık sıfır ÇED olumsuz kararı vererek, tüm ‘yatırım’ların çevreye zarar vermeyeceğini iddia etti.

Sermaye yatırımlarının çevreye zarar vermesini engelleme görevi olan ÇED mevzuatı işlevsizleşti. ÇED, bir değerlendirme sürecinden ziyade prosedür haline dönüştü. Bakanlık ormanları yok eden, ekosistemi tahrip eden, ekolojik dengeyi bozan; maden, enerji santralı gibi binlerce projeye onay verdi. Çevreyi korumakta fidan dikme şovunun ötesine geçemeyen AKP iktidarı, doğayı sermayeye peşkeş çekti.

2021 yılının son aylarında adına iklim değişikliği ibaresi ekleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, iklim krizin tetikleyen onlarca projenin 2022 yılında da önünü açtı. ÇED süreci başlatılan tüm projelere onay veren Bakanlık, 198 ÇED gerekli değildir, 29 ÇED olumlu, 9 ÇED gerekli değildir kararı verirken ÇED olumsuz dediği proje sayısı sıfır. 23 günde ÇED süreci başlatılan proje sayısı 450.

ÇED yönetmeliğini ve verilen ÇED kararlarını değerlendiren çevre avukatları Cem Altıparmak ve Mehmet Horuş, yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekti.

ÇEVREYİ KORUMAK İÇİN 1983’TE YÜRÜRLÜĞE GİRDİ

BirGün’den Gökay Başcan’ın haberine göre; Çevre Kanunu ve ÇED süreçlerinin tarihsel sürecine değinen Avukat Altıparmak, “Türkiye’de mevcut çevre koruma mevzuatının başında 1983 yılında yürürlüğe giren Çevre Kanunu gelmektedir. Çevre Kanunu’nun 10. maddesi, gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmelerin, ÇED raporu almasını şart koşmuş ve bu sürecin bakanlıkça çıkartılacak bir yönetmelikle düzenleneceğini ifade etmiştir” dedi.

16 KEZ DEĞİŞTİRİLEREK YAPBOZA DÖNDÜ

ÇED yönetmeliği çıkarıldıktan sonra yürürlüğe girmesinin 10 yıl geciktiğini hatırlatan Avukat Altıparmak, “1993 yılında çıkarılan ilk yönetmelikten bu zamana kadar geçen yaklaşık 29 yıllık süre içinde ÇED Yönetmeliği’nin maddelerinde 16 kez değişiklik yapıldı. 6 kez de yönetmelik tamamen değiştirilmiş, yeni yönetmelikler yürürlüğe girmiştir” ifadelerini kullandı.

KARAR VERME SÜRECİNDE HALKIN SÖZ HAKKI YOK

ÇED istatistiklerini değerlendiren Altıparmak, “ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan 1993-2020 yılları arasındaki ÇED istatistiklerine göre, 27 yıllık dönem içinde Bakanlığa sunulan 73 bin 247 projeden sadece 61 proje için ‘ÇED olumsuz’ kararı verilmiştir. Bu süreçte ÇED Gerekli Değildir kararı verilen proje sayısı ise 65 bin 934’tür. Bakanlık, önüne gelen her on projeden dokuzuna ÇED gerekli değildir kararı vererek, daha en başta projeler hakkında karar verme süreçlerinde halkın katılımına engel olmaktadır” diye konuştu.

Altıparmak sözlerini şöyle sonlandırdı: "Bunların yanında ÇED gerekli değildir kararı verilen projelerin toplam proje sayısının neredeyse yüzde 50’sine karşılık gelmesi ise bizi bir başka soruna götürmektedir. O da yakın bir tarihte ismine iklim değişikliği ibaresini ekleyen Bakanlığın, insan eliyle yaratılan iklim değişikliğinin en önemli iki sektörel faili olan petrol ve madencilik faaliyetlerini ÇED süreçlerin dışında bırakarak, iklim krizinin ağırlaşmasına yol açmasıdır."

HUKUK YOK SAYILIYOR

ÇED’in ekoloji mücadelesinin ve çevre davaları avukatlarının büyük emekleriyle var olan stratejik bir konu olduğuna dikkat çeken Mehmet Horuş, “ÇED’ten vazgeçmemiz mümkün değil. Aksine elde edilen kazanılmalarla daha da geliştirmemiz ve her türlü kamusal karar alma sürecinde belirleyici halka haline getirmemiz gerekiyor. Son dönemdeki uygulamalar ise giderek ÇED kararlarının şirketler için bir formalite haline getirildiğini gösteriyor” dedi.

Son olarak, Danıştay 6. Dairesi, ÇED sürecinde görüş bildirmeyen kurumların görüşlerinin olumlu sayılacağı yönündeki ÇED Yönetmeliği maddesinin iptali istemiyle açılan davayı reddettiğini hatırlatan Horuş, “ Yani artık Bakanlık, bir proje için ilgili kamu kurumundan görüş beklemek zorunda değil. İdare Hukuku’nun temel ilkelerine aykırı şekilde idareler susarak projeleri onaylamış olacaklar. Danıştay, gerekçe olarak da işlerin hızlandırılmasını gösterdi. Halkın katılımı toplantılarında halkın görüşlerini yok saydıktan sonra projeyle ilgili kurum görüşüne de ihtiyaç duyulmayacaksa geriye ÇED namına ne kalıyor?” diye sordu.

Son olarak madenlerin atık havuzlarında meydana gelen göçüklere dikkat çeken Horuş, “Bu projelerin ÇED kararlarını onaylayanlar hakkında Bakanlık adli veya idari bir soruşturma başlattı mı? ÇED süreçlerinin sakatlığını anlatmak için daha kaç felaket yaşanması gerekiyor? Maalesef ÇED, çevre hakkını korumaktan ziyade çevre hakkı ihlallerinin zincirleme yaşandığı bir mekanizmaya doğru geriliyor” ifadelerini kullandı.

DAHA FAZLA