Beyin göçü

Beyin göçü

"Bu ülkenin göçecek beyinleri zaten göçtü veya göçmek üzere; liyakat denilen kavramın hiç anlamının kalmadığı bu topraklarda göçemeyen veya göçmemeye direnen beyinler de bedenlerinin göçmesini bekler halde; biliyorum, kötümser bir yazı oldu ama duygularım ne yazık ki bu yönde..."

Zafer İlken

Bir vakıf üniversitesinin rektörü geçenlerde yaptığı bir söyleşide Türkiye’yi bekleyen en büyük tehdidin nitelikli ve uzman personelin Fen,Teknoloji,Mühendislik ve Matematik alanlarında doğacak ihtiyaçtan dolayı Avrupa ülkelerine beyin göçü olduğuna dikkat çekmiş ve özellikle üniversitelerdeki eğitim sisteminin komple değişmesi gerektiğini vurgulamış ve buna olanak sağlayacak fiziki ve kurumsal ortamların acil olarak oluşturulması gerektiğini ifade etmiş. Bunu okuduktan sonra “bu sayın hocamız bu güne kadar hangi ülkede yaşamış acaba?” diye kendime sormadan edemedim. Gerçi söyleşisinin sonunda baklayı ağzından çıkarmış: “Üniversitemiz Türkiye ve Dünya’da bir ilke imza atarak proje temelli, öğrenci odaklı bir eğitim modelini hayata geçirmiştir.“ Yani şunu demek istemiş: Paraları bizim üniversiteye yatırın çocuklarınıza süper eğitim verelim.

Eğitimi tamamen eğitilmeme ve cahil bırakılma üzerine kurgulanmış, ilkokuldan lise sona kadar öğrencilerin yarısının(!) teşekkür ve takdir belgeleriyle onurlandırıldığı, dört işlemi dahi bilmeyen çocukların üniversitelere alındığı ve bu öğrencilere üretemeyen hocaların ders verdiği ve durumun hiç de iç açıcı olmadığından bizzat YÖK başkanının söz ettiği bir ülke ve beyin göçü tehlikesi!!! Temel yeterlik testinde 2 milyon 390 bin öğrenciden 735 bininin 1 puan bile alamadığı bir ülke ve beyin göçü tehlikesi!!!

Doçentlik sözlü sınavlarını kaldıran, yabancı dil yeterlilik sınırını aşağıya çeken, Cumhurbaşkanının talimatı ile apar topar toplanıp yardımcı doçentliği kaldıran, birçok vakıf üniversitesinde alt yapısı olmaksızın her türlü bölümün açılmasına izin veren, bölümler arası geçici kadro kaydırmalarıyla öğrenci alımı koşulunu kitabına uyduran üniversitelere onay veren, kırtasiyeci mikroskobu bile olmayan moleküler biyoloji ve genetik bölümlerinin açılmasına göz yuman, uygulamalı mühendislik bilimleri programlarında yaz stajlarını öğrencilerin sigorta paralarını ödememek için zorunlu olmaktan çıkaran üniversiteleri görmezden gelen YÖK ve beyin göçü tehlikesi!!!

Aralarında üniversite giriş sınavlarında 200 puan fark olan burslu ve paralı öğrencilerin aynı sınıflarda, aynı bölümlerde okuduğu, 10 bin metrekare kapalı alanda –doldur boşalt– 30 bin öğrencinin havalandırmasız ısıtmasız (neredeyse vardiya usulü) eğitim gördüğü, sınavda aldığı notu beğenmeyip hocasını mütevelli heyeti başkanına WhatsApp grubunda şikayet etme cüretine sahip öğrencileri barındıran kimi vakıf üniversiteleri ve beyin göçü tehlikesi!!!   

Bu ülkenin göçecek beyinleri zaten göçtü veya göçmek üzere; liyakat denilen kavramın hiç anlamının kalmadığı bu topraklarda göçemeyen veya göçmemeye direnen beyinler de bedenlerinin göçmesini bekler halde; biliyorum, kötümser bir yazı oldu ama duygularım ne yazık ki bu yönde.

İlkokuldayken siyah önlüklerimiz ve beyaz kolalı yakalarımızla aynı sınıflarda okurduk; amelenin, kasabın, doktorun, kapıcının, mühendisin, genel müdürün çocukları. Yurttaşlık bilgisi diye bir dersimiz vardı, çok önemli. El işi diye bir dersimiz vardı çok önemli. Sonra Amerikan yardımları geldi, önce süt tozuyla; biz de yaltaklandık, NATO’ya girelim diye Kore’de savaştık, Köy Enstitülerini kapattık, imam hatipleri açtık, yaygınlaştırdık.

Beyin göçü ha!

Bir internet kanalında izliyorum. Sunucu vatandaşa soruyor: “Beyin göçü nedir ve hakkında neler düşünüyorsunuz?“ Adam yanıtlıyor: “Evde hanımın sürekli şikayet etmesi ve dırdırın dayanılmaz hale gelmesi üzerine evin beyinin evden ayrılmasına beyin göçü denir.“

Sevgiyle kalın …

DAHA FAZLA