Çağdaş Oklap yazdı: Hegemonya Mücadelesinde Yeni Parametre - Türk Akımı

Çağdaş Oklap yazdı: Hegemonya Mücadelesinde Yeni Parametre - Türk Akımı

Türk Akımı’nın emperyalist sistemdeki hegemonya mücadelesinde yeni bir parametre olarak ortaya çıkması, her ne kadar gerçekleşme ihtimaline dair kimi şüpheler barındırsa da oldukça önemlidir. Önemlidir çünkü, bütün olarak bakıldığında Atlantik İttifakı açısından rahatsızlık kaynağı yaratmış olsa da, Rusya’nın emperyalist sistem açısından bir "anomali" oluşunun önüne geçme fırsatı sunmaktadır. Sistem bu fırsatı, AKP/Saray Rejimi’nden "rahatsız olduğu" için elinin tersiyle itebilir mi? 

Rus doğalgazının Karadeniz ve Türkiye üzerinden Orta Avrupa’ya boru hattı ile taşınması olarak bilinen Türk Akımı projesi,  Atlantik İttifakının Rusya’yı çevreleme stratejisi doğrultusunda önce Ukrayna’daki faşist darbe ve darbe ile paralel bir biçimde, enerji alanında Rusya’ya bağımlılığı azaltma yönelik girişimler sonucunda  gündeme gelmişti.  Uçak düşürme kriziyle birlikte durdurulan proje, İstanbul’da gerçekleştirilen 23. Dünya Enerji Kongresi’nin hemen ardından imzalanarak hızlı bir biçimde gündeme yeniden girmiş oldu. 

Bu kadar hızlı bir biçimde imzalanmasının iki açıdan değerlendirebiliriz. Bunlardan birincisi, başka bağlamlarda sıkça değindiğimiz emperyalizmin kriziyle alakalıdır. İkincisi ise emperyalizmin krizinin bir yansıması olarak Rusya’nın bölgesel ve küresel ölçekteki hegemonya kurma arayışlarında Türkiye’ye biçtiği rol ile alakalıdır. Bu rolün, 15 Temmuz sonrasında Türkiye’nin Rusya tarafından "değerli varlık"1 olarak görülmesi olduğunu söylebiliriz. Rusya’nın "Fırat Kalkanı operasyonuna" karşı ‘’esnek’’ davranışlarının da "değerli varlık" bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.  

Türk Akımı’nın ilk defa gündeme gelmesini Rusya’nın, enerji siyaseti üzerinden, Atlantik İttifakı’na karşı kasları gerdirme hareketlerine başlaması olarak yorumlanabilir. Buna ek olarak, gaz tedarikçisi olarak Rusya’nın bu hamlesi, Avrupa’nın uyguladığı alternatif arama politikalarına bir cevap niteliği taşıyordu. Atlantik İttifakı’na Rus gazını almaya devam etmek istiyorsa oyunun kurallarını kim belirlediğini hatırlatma çabasının bir tezahürüydü Türk Akımı.

Bu kararla Rusya’nın pozisyonu da gün yüzüne çıkıyordu. Bu pozisyon, Avrupa Birliği üyesi olmayan ve henüz enerji başlığı konusunda müzakarelere başlamayan Türkiye üzerinde bir "boşluk" yakalamayı hedefliyordu ki; gelinen nokta itibariyle başarılı olduğunu söylebiliriz. 

Rusya’nın 2019’da Ukrayna üzerinden Avrupa’ya gaz sevkiyatı yapmayacağını net bir ifade ile belirtmesi, Doğu ve Orta Avrupa’ya ulaşacak gaz sevkiyatıyla ilgili bazı soru işaretlerini de tetiklemişti. Örneğin; Gazprom’un 2020 sonrasında dahi geçerli olan ve mevcut uzun dönemli sözleşmeleri üzerinden Avrupa’ya vermiş olduğu taahhütler var. Bu noktada Gazprom’un güzergâh değişikliğini Avrupalı müşterilerine empoze etmeye çalışmasının ne kadar mümkün olacağı hala devam eden tartışmalar arasında. Bununla birlikte, Gazprom’un başkanı Aleksey Miller’ın  2014 yılında yaptığı "Güney Akım projesini iptal kararımız, Avrupa’daki nihai tüketiciyi hedeflediğimiz önceki pazar modelimizin de sona erdiği anlamına geliyor. Zorla güzellik olmaz. Müşteri kapıda teslim etmemizi istemiyorsa o zaman kışın ortasında elbiselerini giyip alışverişe gidecek demektir. Artık bu alışveriş Türk-Yunan sınırındaki bir bağlantı tesisinde yapılacak. AB ve Avrupa Komisyonu açıkça gazın vanasını Türkiye’ye teslim etti. AB gazının vanası artık Türkiye’nin elinde olacak. Türkiye’nin de bunu Avrupa ile ilişkilerinde kullanacağını sanıyorum."2 açıklamasının Rusya’nın bu tartışmalara ilişkin bakışını özetler niteliktedir. 

Türkiye’ye daha sonra gelmek kaydıyla, Avrupa Birliği özelinde Atlantik Ittifakı’nın iki temel sorunla karşı karşıya kaldığını belirtelim: Bunlardan birincisi, bundan sonraki adımlarını atarken Rusya’nın yeni stratejisini anlamak, ikincisinin ise emperyalizmin krizinin bir sonucu olarak ulus devletlerin yeniden yükselişiyle giderek zar zor ayakta duran bir görüntü veren Avrupa Birliği içindeki dengeleri Rusya’nın aktif siyasetine karşı korumaktır. Ayrı bir tartışma olmakla birlikte, başarabildiğini şimdilik söyleyemiyoruz.

Bunun en somut örneği olarak, Avrupa Birliği’nin "Enerji Birliği" stratejisinin tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alışını gösterebiliriz. Vladimir Putin’in, Macar Başbakan Viktor Orban ile 17 Şubat 2015’te bir araya gelip büyük bir enerji paketi üzerinde ön anlaşmaya imzalamasının hemen ardından Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Enerji Birliği Başkanı Maroš Šefcovic yaptığı açıklamada4, anlaşmada komisyonun da yer alması gerektiğini  belirtirken ortak bir enerji politikası oluşturabilmek adına böyle bir uygulamanın ne kadar gerekli olduğunu vurgulamıştı. Buna karşılık, Orban’ın "Enerji Birliği projesi, AB’nin ikili ilişkilere müdahalesi anlamına gelir ki bu bizim için egemenliğimizden feragat etmemiz demektir."5 cevabı ise Avrupa Birliği’nin "Enerji Birliği" stratejisinin daha doğamadan ölümünü gözler önüne seriyordu.

Bu durum aslında, Rusya’nın 2009’da Macaristan’dan 1000 m3 gaz için istediği fiyatı 500 dolardan 260 dolara çekip üstüne bir de "al ya da öde” şartını kaldırarak AB içerisinde önemli bir partner elde etmesinin bir sonucu.  Öte yandan bu anlaşmayla Rusya’nın Orta Avrupa’daki partnerinin ters akım ile Ukrayna’ya ek gaz göndermesinin de önüne geçtiği görülüyor. Tüm bunlar, Rusya’nın -eğer Macaristan üzerindeki siyasetini diğer Avrupa ülkeleri üzerinde de tekrar edebilirse-Avrupa coğrafyasında manevra sahasını ciddi biçimde genişletmesi ve son aşamada Ukrayna ve Suriye üzerindeki kaldıraçlarını daha da güçlendirme şansı yakalamaya muktedir olduğunu gösteriyor. 4 Eylül 2015’te Vladivostok’ta imzalanan Kuzey Akım 2 projesi  bunun en önemli kanıtı niteliğindedir. 4 Eylül 2015 tarihi önemlidir. Önemlidir çünkü, bu tarih Rus askerinin Suriye’ye çıkış yaptığı tarihin hemen öncesidir. Kuzey Akım 2 projesinin bir diğer önemli yanı ise, anlaşmanın taraflarına dairdir. Anlaşmada, Gazprom %51 hisseye sahipken diğer hisseler de Alman BASF/WINTERSHALL, E.ON, Avusturyalı OMV ve İngiliz-Hollandalı SHELL %10, Fransız ENGIE %9 olarak paylaştırılmıştır. Bu durum iki noktaya işaret etmektedir. Birincisi daha önce söylediğimiz gibi, tekelci kapitalizm bugün ilişkilerin mümkün olduğunca yalıtıldığı kutuplara hapsolmayacak kadar büyük ve akışkan bir network üzerine kuruludur. Diğer ise, Rusya’nın kendi hegemonya stratejisi çerçevesinde Türkiye’ye özel önem atfetmiş olsa da aradaki "güven bunalımının" tamamen ortadan kalktığını söylemek için oldukça erken olduğudur. 

Türk Akımı ve AKP/Saray Rejimi

AKP/Saray Rejimi’nin Türk Akımı ile olan ilişkisini anlayabilmek için filmi biraz geriye sarmakta yarar var. Rusya, 2007 yılında Ukrayna’yı by-pass edebilmek adına İtalyan ENI şirketi ile Güney Akım adı verilen boru hattı projesine başlanacağını ilan etmiştir. Her ne kadar bu projeye Avrupa Birliği tarafından kurumsal itirazlar gelmiş olsa da, İtalyan ENI’nin yanına, Alman WINTERSHALL ve Fransız ELECTRICITE de FRANCE firmaları daha dahil olmuştur. Bu projenin gerçekleşebilmesi için ise, AKP/Saray Rejimi’nin boru hattının Türkiye topraklarından geçişine izin vermesi gerekmekteydi. Tam bu esnada, Fransa ve Türkiye arasında "Ermeni Soykırımı" nedeniyle krizin çıkması ve içeride AKP/Saray Rejimi’nin içeride estirdiği "Fransız Mallarını Boykot Edelim"’ odaklı milliyetçi histeri, AKP/Saray Rejimi’nin elini oldukça güçlendirmiştir. Bugün Enerji Bakanı olan damat, o dönem Çalık Holding’in CEO’su olarak, Samsun-Ceyhan Boru Hattı’nın inşası için görüşmeler yapmış buna karşılık olarak ise, Güney Akım projesine de sessiz sedasız izin verilmiştir. 2014 Aralık ayında Türkiye ziyaretinde bulunan Putin, Güney Akım projesinin Türk Akımı’na dönüştürüldüğünü söylemiştir. Halbuki AKP/Saray Rejimi, Türk Akımı projesine göre değil, Bulgaristan üzerinden Orta Avrupa’ya gaz taşımını canlandırılacak olan Nabucco West projesine göre adımlar atmıştır. 

Yine AKP/Saray Rejimi, Rusya’nın bu ani güzergah değişimini, doğal gaz fiyatlarında indirim talep ederek savuşturmaya çalışmış3, Haziran seçimlerinden sonra da Türk Akımı’nın boru hattı ihalelerin gerçekleşmesi için gerekli izinleri geçireceğini taahhüt etmiştir. Ama, AKP/Saray Rejimi’nin 7 Haziran seçimlerinde hezimete uğramış olması ve ardından gelen uçak krizi ile proje dondurulmuştur. Projenin iptal edilme tarihi de oldukça ilginçtir. Proje, uçak krizinden sonra değil, Rus savaş gemilerinin boğazdan geçerek Suriye’ye asker çıkarılmasından hemen sonra Rusya tarafından iptal edilmiştir. 

Türk akımının, Yunanistan ile olan kısmına özellikle parantez açmamız gerekiyor. Şöyle ki; Yunanistan ve Rusya ile 2015’te yapılan anlaşmaya göre, Rusya ve Yunanistan’ın %50-%50 ortak olduğu bir şirket kurulacak ve Gazprom hattın Yunanistan tarafından geçen kısmında söz ve yetki sahibi olamayacaktır. Rusya Kalkınma Bankası tarafından finanse edilen boru hattının inşaatı sonrasında kurulacak olan şirketle Rusya ve Yunanistan, boru hattını birlikte yönetecektir.6 Bu durumun Syriza’nın geleceğine nasıl etkileri olacağı ise başka bir tartışmadır.

Yunanistan örneğini bize, ekonomik krizle boğuşan bir ülkenin boru hatları üzerinden bir anlaşma yaparken dahi şartların eşit olması için kıran kırana mücadele edilebileceğini göstermiştir. Oysa AKP/Saray Rejimi, Türk Akımı’nın ayrıntılarının ne olduğunun gizlenmesine dönük özel bir çaba sarfetmektedir. O kadar öyle ki; bugünkü OHAL durumu, Türk Akımı ile ilgili alınan kararların tümünü Meclis’e getirilmeden Bakanlar Kurulu’nun onaylamasına imkan sağlamaktadır, bunu Rusya’da gayet iyi bilmektedir. 

Sonuç Yerine

Türk Akımı’nın emperyalist sistemdeki hegemonya mücadelesinde yeni bir parametre olarak ortaya çıkması, her ne kadar gerçekleşme ihtimaline dair kimi şüpheler barındırsa da oldukça önemlidir. Önemlidir çünkü, bütün olarak bakıldığında Atlantik İttifakı açısından rahatsızlık kaynağı yaratmış olsa da, Rusya’nın emperyalist sistem açısından bir "anomali" oluşunun önüne geçme fırsatı sunmaktadır. Sistem bu fırsatı, AKP/Saray Rejimi’nden "rahatsız olduğu" için elinin tersiyle itebilir mi? 

"Restorasyon tezlerinin" boş gösteren olduğu bir de bu açıdan değerlendirilmelidir. 

  1. http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/614344/Rusya_ile_istigal.html
  2. http://www.hurriyet.com.tr/gazprom-baskani-vana-turkiyenin-elinde-27731447
  3. http://www.hurriyet.com.tr/rus-gazina-ek-indirim-talebi-28978438
  4. http://www.wsj.com/articles/eu-official-urges-hungary-to-involve-eu-in-russian-gas-talks-1424194364
  5. http://www.wsj.com/articles/eu-official-urges-hungary-to-involve-eu-in-russian-gas-talks-1424194364
  6. http://www.businessinsider.com/greece-is-now-officially-a-part-of-russia-big-new-gas-plan-2015-6

DAHA FAZLA