Cehalet projesi
26 Eylül günü, “Proje Okul” rezilliğine karşı yükselen seslerden birine dâhil oldum. Mezunu olmaktan gurur duyduğum, babamın öğretmenlik ve müdür yardımcılığı yaptığı, halen kızımın devam ettiği Kadıköy Anadolu Lisesi önünde, 300’e yakın öğretmen, mezun, veli ve halkın katılımıyla basın açıklaması yapıldı. Çiçek bahçesi gibi pırıl pırıl insanlardan oluşan bir topluluk vardı okulun önünde.
AKP iktidarının sırtını yasladığı iki ana eksen vardır. Birincisi rant, ikincisi cehalet. Rant olmalıdır ki muktedir bebeler palazlansın, serpilip büyüsün, gemicik alsın, ayakkabı kutusunda dolar istiflesin, ve cehalet olmalıdır ki ranta dayalı kirli iktidar halk tarafından sorgulanmasın. Bu iki eksenin eğitim alanındaki izdüşümüne baktığımızda da AKP’nin ısrarla pompaladığı iki başlığı görürüz;
Birincisi özel eğitim. Muktedir için ballı börektir özel eğitim çünkü hazineden yatırım istemez, bilakis vergi kaynağıdır. Yani rant. Hazır memlekette, benim evladım bu devletten neden doğru dürüst eğitim hizmeti alamıyor ve dahası neden herkes eşit eğitim almasın ki, diye sorgulamak yerine, oğlanı kızı altmış binlik okula mı göndersek kırk binliğe mi, sorusuna kafa patlatan, ay kırk binliğin de havuzu küçükmüş, dans dersine giren hoca da az yaşlıcana, diye dertlenen bir varsıl güruh varken, bu ballı böreği yememek aptallık olur muktedirler için. Hem de yandaşlara ekmek kapısı.
İkincisi ise İmam Hatipler. Pompalarsın bağnazlığı, pompalarsın muhafazakârlığı, oh mis. Hazır oy kıtaları yetişir her mahallede. Sonra bas propagandayı, benim türbanlı bacım, diye. Çünkü o türbanlı bacım, senelerce okuduğu kutsal kitap Kuran’ın neresinde örtünmesi emrediliyormuş, onu da sorgulamaz, sorgulayamaz. Yoktur öyle bir ayet ama olsun. Çünkü o bacımın babası da zekat verip paylaşmayı değil kurban kesip kavurma yapmayı sahiplenir daha çok. Bir de muktedire peygamber gibi tapmayı sever.
Bir tanemiz muktedir AKP için Milli eğitim bünyesinde, özel eğitim ile İmam Hatip dışında bir de can sıkıcı oluşum vardır ki zayıflatmak, hatta mümkünse hepten kurtulmak gerekir bu biat etmeyen aykırı yapılardan. Memleketin köklü, çağdaş, demokratik, laik eğitim veren liselerinden bahsediyorum. Hadi birkaçını ismiyle analım; İstanbul Lisesi, Galatasaray Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi, İstanbul-Ankara-İzmir Fen Liseleri, Vefa Lisesi, Bornova Anadolu Lisesi, Haydarpaşa Lisesi, Ankara Atatürk Lisesi, Kabataş Anadolu Lisesi ve daha onlarcası.
Bu liselerde verilen çağdaş eğitimin pek bir önemi yoktur AKP nezdinde zira onlara akıl ve çağdaşlık ne gerek. Her yıl (sınav sorusu falan çalarak değil) deli gibi emek vererek, alınlarının teriyle yüzde birlik, ikilik dilimlerde bu okullara giren öğrencilerin de kıymeti yoktur çünkü ne velilerinden akan bir rant vardır ne de öğrencilerinin hırsızlığa, cehalete, memleketin altının oyulmasına boyun eğecek halleri vardır. AKP bu okulların öğretmen kadrosundan da pek hazzetmez. Kaldı ki niye hazzetsin, öğretme eylemini gerçekleştiren kişi zaten başlı başına sevimsizken, bu okullardakiler üstüne bir de çağdaş birey falan yetiştirir. Bildiğin münafık yani. Velhasıl AKP tarafından neresinden baksan arsız, işe yaramaz, çıkar sağlanamaz, sömürülemez bir kitledir. O zaman köküne kibrit suyu dökmek gerek. Ama nasıl?
Salarsın “Proje Okul” diye bir zımbırtıyı, bağlarsın bu aykırı okulların tüm kadrosunu bakanına, güzelim hocaların gözünün yaşına bakmadan, tam da okul açılmışken oradan oraya sürersin ki görsünler bakalım günlerini. Hazır ohalanüstü hal varken, hazır FETÖ’nün en has adamları AKP bünyesinde cirit atsa da yaftayı kafasına uymayan kim varsa, akademisyeninden, öğretmenine yapıştırırken, kimse de gıkını çıkaramaz.
Çıkarır canım çıkarır. Bu liselerin öğretmeni, velisi, mezunu, öğrencisi değil gık, öyle bir ses çıkarır ki. Çünkü okulunu da memleketini de çok sever bu insanlar. Sizin gibi yalandan değil, gönülden bağlıdır. O nedenle saldığınız korku vız gelir tırıs gider.
26 Eylül günü, “Proje Okul” rezilliğine karşı yükselen seslerden birine dâhil oldum. Mezunu olmaktan gurur duyduğum, babamın öğretmenlik ve müdür yardımcılığı yaptığı, halen kızımın devam ettiği Kadıköy Anadolu Lisesi önünde, 300’e yakın öğretmen, mezun, veli ve halkın katılımıyla basın açıklaması yapıldı. Çiçek bahçesi gibi pırıl pırıl insanlardan oluşan bir topluluk vardı okulun önünde. Benzer tepkilerin diğer okullarda da çığ gibi büyüdüğünü görüyoruz basından. Büyüyecek de. Çünkü bu okullar, memleketin aklı başında, vicdanlı her kesimi gibi size biat etmeyecek. Baskılarınıza, sürgünlerinize boyun eğmeyecek. Sana kötü haberim var canım AKP; sen gideceksin, yüzyıllardır eğitim veren bu çağdaş liseler dimdik ayakta kalacak. Memleketin güzel insanlarını yine bu kurumlar yetiştirecek, senin yobaz çöplüklerin değil.
26 Eylül gününe dair bir de manzara aktarmalıyım. 300 kişi okulumuzun girişinde, çınar ağaçlarımızın altında buluştuk. Herkes selamlaşıyor, kızgınız ama yüzler yine de gülüyor ve bildirilerin okunmasını bekliyoruz. Bir köşede de sekiz on tane polis bekliyor. Sanki Kadıköy Anadolu Lisesi’nde çıngar çıkacak. Bir de kapıları tutmuşlar, okula girmeyelim diye. Ah be kardeşim, biz o okula Bomonti’den, Çamlık’tan, Moda’dan, otuziki farklı delikten girmiş çıkmış kişileriz, ne gereksiz bir çaba. Asıl lafım size de değil zaten. Sizi oraya gönderen bilal kafalı amirinize. Amirim, o polisleri Türkiye’nin en çağdaş okuluna göndereceğine Ankara’daki saraya göndersen de hırsız falan yakalasalar ya.
*Fuat Sevimay - Kadıköy Anadolu Lisesi mezunu, yazar, çevirmen