Çeviri: Özer Erdin | Corona Salgını, Finans Elitleri ve Siyasetçiler
“Epey sınırlanmış yurttaşlık hakları, sınırların kapatılması ve ordunun daha fazla sivil hayatın içine girmesi; virüsün sönümlenmesi ve halk sağlığının korunmasına hizmet için değil, aksine iç savaş benzeri durumlara hazırlık yapılmasından ve bu tür çatışmalar ile ekonominin ve finans sisteminin çöküşünün kaçınılmaz oluşunun ön görülmesinden kaynaklanıyor. Daha açık söylersek; bizi yakın bir gelecekte bankaların kapatılması ve halkın ihtiyaçlarını karşılayamayacak ölçüde tedarik ve ticaret zincirinin kesintiye uğraması beklemektedir.”
Özer Erdin
Geçtiğimiz günlerde Corona virüsünün yarattığı kriz ikinci evresine girdi. İlk evrede siyasetçilerin ve resmi yetkililerin sorunu nasıl ciddiye almadıklarını, küçümsediklerini, doktorlar ve bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen dünya çapındaki bu salgına karşı toplumu hiçbir biçimde hazırlamadıklarını yaşadık. İkinci evrede ise kafasızlıkla histerik aşırı tepki ve sınırsız beceriksizliğin bir karışımını yaşıyoruz. İlk bakışta kaos gibi görünen bu durumun arkasında bir yöntem mevcut. Kim bu konu hakkında etkili olan güçlerin izini sürmek için çaba gösterirse parlamenter demokrasinin siyasetteki rolü üzerine çok şey öğrenecektir.
Virüs ilk ortaya çıktığında, yavaş bir biçimde yayılım gösterdiğinde ve ekonomi için zarar veren bir faktöre dönüşmeye başladığında finans elitlerinin ana çıkarı, geçen 11 yılda olduğu gibi finans piyasalarını daha yukarı çekmek ve son yılların zenginleşme çılgınlığını kesintisiz olarak sürdürmekti. Bu esnada siyasetçiler, salgını küçümseyip, görmezden gelerek finans elitlerini sınırsız bir biçimde desteklediler ve bu yüzden on binlerce insanın enfekte olmasına, binlercesinin ölmesine neden oldular. Ancak daha sonra salgının şimdiye dek görülmemiş bir boyuta ulaştığı, ekonomiyi ve finans piyasalarını varoluşsal bir sıkıntıya soktuğu görüldü. Bunun üzerine siyasetçiler radikal bir biçimde dümen kırdılar, yatıştırma ve yumuşatma politikasından histerik bir politikaya geçtiler.
Neden? Çünkü finans elitleri çok zor bir durumun içinde olduklarını ve bu sefer 2007/2008 Krizi ile kıyaslandığında aşağıdan yukarıya doğru aktarılacak çok daha büyük bir paylaşıma ihtiyaçları olduğunu anladılar. Bu yüzden merkez bankalarının yardımıyla tüm zamanların en büyük ve en saygısız finans kumarbazlarının yeniden akla gelmeyecek boyutta ellerini cebimize sokmaları için dikkat dağıtmalarının zamanı gelmiş oldu. Sadece Amerikan Merkez Bankası Federal Reserve, geçen hafta Wall Street’e kayıplarını karşılayabilmesi için 1,5 triyon dolar gönderdi. Bundan birkaç gün önce Beyaz Saray, Corona ile mücadelede kullanılması için Senato’ya 2,5 milyar dolar civarında bir tutar önerdi. Yani, halkın yararına olacak sağlık önlemleri ve finans kumarhanesinin en utanmaz simsarları için aktarılacak para miktarı arasındaki oran geçen hafta ABD’de 1: 600 değerindeydi.
Ne var ki her şey bununla sınırlı değil. 2007/2008 Krizi’nden beri trilyonlarca para merkez bankaları tarafından yoktan var edildi ve ultra zengin yatırımcılara çok düşük veya sıfır faizle verildi. Bunun yanında eş zamanlı olarak devletlerin sosyal harcamaları kesinti politikalarına bağlı olarak büyük miktarda azaltıldı ve sağlık sistemi radikal bir ölçüde zayıflatıldı; hatta bir bölümü tamamen tahrip edildi. Başka bir deyişle şu anda dünya çapında böyle bir salgına karşı hazırlıklı olan hiçbir ülke yok.
Ne var ki her şey bununla da sınırlı değil, çünkü finans piyasalarının çöküşü henüz başlangıç aşamasında. Eğer türev ürünlerinin (derivative products) balonu patlarsa – ki bu önümüzdeki günlerde ve haftalarda olacaktır – gelişmelerin önü durdurulamaz. Bu durumda 1,5 trilyon dolar yeterli olmayacağı için “to big to fail” olarak ilan edilen finans devleri kendilerine sunulması kesinleşecek daha büyük meblağlara gereksinim duyacaklardır.
Bu olay ortaya çıkar çıkmaz hem siyasetçiler açısından hem de finans elitleri açısından son derece tehlikeli bir gidişat söz konusu olacaktır. Yaklaşmakta olan hasta akını ile birlikte sağlık sisteminin çöküşü halkın gözünde daha da belirginleşecek ve finansal sorunlarda nasıl ayrımcılık yapıldığı anlaşılacaktır. Başka bir ifadeyle, devasa meblağların finans elitlerine sunulduğu, alçakça sadakaların halkın sağlığına ayırıldığı açığa çıkacaktır.
Bu nedenle siyasetçiler kendilerini şu anda en kötü senaryoya hazırlıyorlar: Epey sınırlanmış yurttaşlık hakları, sınırların kapatılması ve ordunun daha fazla sivil hayatın içine girmesi; virüsün sönümlenmesi ve halk sağlığının korunmasına hizmet için değil, aksine iç savaş benzeri durumlara hazırlık yapılmasından ve bu tür çatışmalar ile ekonominin ve finans sisteminin çöküşünün kaçınılmaz oluşunun ön görülmesinden kaynaklanıyor. Daha açık söylersek; bizi yakın bir gelecekte bankaların kapatılması ve halkın ihtiyaçlarını karşılayamayacak ölçüde tedarik ve ticaret zincirinin kesintiye uğraması beklemektedir. Halkın yüzde sekseni böyle bir gelişmeye karşı hazırlıksız olduğundan, nüfusun büyük bir bölümü paradan ve gıdadan mahrum kalacaktır. Bunu takiben yağmalamalar, protesto gösterileri ve isyanlar patlak verecektir. Siyasetin buna karşılık gelecek panzehiri ise polisi ve orduyu acil durum talimatı dâhilinde devreye sokmak olacaktır.
Bu bilgilere rağmen herhangi biri halen siyasetçilerin ve resmi yetkililerin hakkımızda esasen iyi şeyler düşündüklerinde ısrar ediyorsa, ona Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) biraz dikkatle bakması tavsiye edilebilir. Birleşmiş Milletler’ in bu alt örgütü geçen haftalarda tüm yolları deneyerek bir pandemiyi ilan etmemek için uğraştı. Neden? Çünkü Dünya Bankası geçtiğimiz yıllarda finans elitlerine yaklaşık 100 milyar dolar tutarında pandemi tahvili verdi ki bunun hakkında bilinmesi gereken şudur: Pandemi tahvilleri (catbonds) 250.000 dolarlık bir tutardan itibaren alınabilir, yüzde sekiz ile on bir arası bir faiz geliri getirir ve verilişi de şöyle bir şarta bağlıdır: Bir pandeminin ortaya çıkması durumunda yatırımcılar tüm girdilerini kaybederler, çünkü bunlar pandeminin yoksul ülkelerde bastırılması için kullanılmak zorundadır.
Yoksul ülkelerin WHO’nun ne kadar umurunda olduğu ise Ebola Salgını sırasında görüldü. O zamanlar durumun ciddiyeti anlaşılmış olmasına rağmen yoksul ülkelere tek bir cent bile ödenmedi; çünkü salgın gereken ölüm oranına ulaşamamıştı. Bu nedenle WHO’nun haftalardan beri pandemiyi ilan etmemek için solucan gibi kıvranmasına şaşırmalı. Hatta bu sefer de elde edilen paranın sadece küçük bir parçasının yoksul ülkelerin sağlık sistemi için harcanacağından şüphe duymak yerinde olacaktır.
Mevcut gelişmelerden geçen günlerde ve haftalarda edinilen tecrübe sade ve basittir: Parlamenter demokraside siyasetçilerin rolü halka hizmet etmek ve acil durumlarda onu korumak değil, aksine iktidarlarını sürdürmeleri ve sınırsız zenginliklerini daha da arttırmaları için finans elitlerine yardım etmektir. Hatta gerektiğinde, tüm dünyanın askeri rejimlerde ve faşist diktatörlüklerde gördüğü gibi ahlaki ve insani temel değerler de çiğnenebilir.
Yazar: Ernst Wolff
Kaynak: Kenfm.de https://kenfm.de/tagesdosis-16-3-2020-corona-virus-hinter-der-panikmache-steckt-methode/
Tarih: 16.03.2020