DİSK’in kurumsal tarihi

DİSK’in kurumsal tarihi

Sosyalizmi amaçladığını açıklayan DİSK, işçi sınıfının kurtuluşunun diğer emekçi kitlelerinin kurtuluşuyla birlikte olacağı inancıyla tüm emekçileri ezmeyi amaçlayan faşizmin karşısında sarsılmaz bir kale olarak dikilmeye devam edecektir.

Ufuk Akkuş

Türkiye’de 1960’lı yıllar işçi sınıfı hareketinin gelişim gösterdiği, ülkenin ekonomik ve siyasi gündeminde söz sahibi olduğu yıllar olarak öne çıkıyor. 12 Mart 1971 tarihinde yaşanan askeri muhtıranın etkisiyle işçi hareketi ve demokratik gelişim bir süre sekteye uğramış olsa da, sınıf hareketi, 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar gelişimini sürdürmüştür. Sosyalist hareketin dünya genelindeki gücünün de etkisiyle ülkemizde yaygınlaşması CHP’yi ortanın soluna doğru yönlendirirken, irili ufaklı pek çok sosyalist parti ve oluşumlar, eşit ve özgür bir ülkenin kurulması için mücadele etmişlerdir. Aynı dönemde sendikacılık hareketi de söz konusu politik gelişmelere paralel bir gelişme göstermiş ve  pek çok sendika grev, iş yavaşlatma, büyük miting ve yürüyüşler gibi etkinlikler içinde olmuşlardır.

1967 yılında Kemal Türkler tarafından kurulan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu da (DİSK) o yıllarda ülkenin ekonomi politiğini etkilemede, yönlendirmede üye işçilerinin hak ve çıkarlarını korumada ve geliştirmede söz sahibi olmuş, ayrıca ülkedeki demokrasi mücadelesine de büyük katkılar sunmuştur.

Aziz Çelik’in editörlüğünde, Can Şafak ve Ergün İşeri’nin yayın danışmanlığını yaptığı, Deniz Beyazbulut ve Zeynep Kandaz’ın araştırmasını yürüttüğü “DİSK Tarihi Dayanışma Direnç Umut 2. Cilt 1975-1980” adlı kitapta,  DİSK’in o zor yıllardaki mücadele öyküsü kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde ortaya konuluyor. 3 cilt olarak planlanan çalışmanın 1.cildinde  DİSK’in kurulduğu 1967 ile 5. Genel Kurulun toplandığı Mayıs 1975 arasındaki gelişmeler ele alınmıştır. 1975-1980 arası dönem 2. cilt olarak hazırlanmıştır. DİSK Davası ve 1991 sonrası dönem ise 3. cilt olarak planlanmıştır. 1. Cildin baskısı tükenmiş olup yeni baskının bir an önce yapılmasının yararlı olacağını da buradan DİSK yönetimine hatırlatmış olalım. 

Çelik’in önsözde vurguladığı gibi DİSK tarihi, çeşitli kurumların arşiv belgelerine ve kayıtlara dayalı bir çalışma olarak hazırlanmış olup daha çok kurumsal tarih yazımı anlayışı (örgütsel gelişmeler, örgütsel yapı ve eylemler) esas alınarak kaleme alınmıştır.

DİSK tarihi, bu çalşımada yorumlama çabasından ziyade bir envanter sunmayı hedeflemiştir. Böylece hem daha derin ya da farklı yöntemlerle çalışma yapacak araştırmacılar için bir kılavuz niteliği taşıması, hem de DİSK’in tarihini öğrenmek isteyen emekçiler, sendikacılar ve toplumsal tarih meraklıları için bir referans  kaynağı olması düşünülmüştür.

Zamanın akışının hızlandığı yıllar 1975-1977 adıyla başlayan incelemenin bu bölümünde  DİSK’in kurumsallaşma yolunda çabaları ile dönemin iktidarı Milliyetçi Cephe’ye (MC) karşı mücadelesi anlatılır. Bu dönemde göze çarpan 6 Eylül 1975’te İzmir’de 15 bin civarında, 20 Eylül 1975’te İstanbul’da on binlerce emekçinin katıldığı “Demokratik Hak ve Özgürlükler” için düzenlenen mitinglerdir. 1 Mayıs kutlamaları da dönemin önemli eylemleri olarak hafızalarda yerini almıştır. Türkiye’de 1925 yılından o güne kadar kutlanamayan 1 Mayıs, 1976 yılında DİSK’in çağrısı üzerine kitlesel bir katılımla İstanbul’da Taksim Meydanın’da gerçekleştirilmiştir. Ressam Orhan Taylan’ın efsaneleşen ve sonraki yıllarda yaygın olarak kullanılan eller üzerinde 1 Mayıs yazılı dünya afişi de,1976 1 Mayısı için hazırlanmıştır.

DİSK’in o dönemdeki yükselişinin önemli adımlarından biri de, 16 Eylül 1976 tarihinde başlayarak yaklaşık bir hafta süren Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) Direnişi ve Genel Yas eylemi dir. DİSK’in bu eylemi ”Türkiye işçi sınıfının siyasal nitelikli en yaygın eylemi” olarak değerlendirilmiştir. 12 Mart ara rejiminin bitimine yakın 15 Mart 1973’te yapılan Anayasa değişikliği ile kurulan DGM’lerin bakacağı suçlar arasında 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ile Dernekler Kanunu’na göre işlenen suçlar da vardı. Eylemin hedefi, MC’nin demokratik yollardan düşürülmesiydi. Direniş özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Adana’da etkisini gösterdi. Eylemin ilk gününde 300’e yakın işyerinde yüz binin üzerinde işçinin pasif direnişe katıldığı belirtildi. Direnişin bitimiyle büyük çaplı işten çıkarmalar ve  soruşturmalar başladı. Direnişin en önemli sonucu, DGM’lerle ilgili yasanın çıkmasının engellenmesidir. Türkiye emek tarihinde ilk siyasal genel grev olan bu eylem başarıya ulaşmış ancak, “MC düşürülünceye kadar” hedefinin konulması ve eylem türü konusunda işçilerin serbet bırakılması eleştirilere konu olmuştur. Ayrıca yaşanan işçi ve kadro kıyımı da DİSK’i zaafa düşürmüştür. Ancak bu konuda DİSK tarafından hızlı refleks verilerek, işçilerin mağduriyetinin azaltmak için geniş bir dayanışma kampanyası örgütlenmiştir.

Bu dönemdeki kitlesel ve görkemli bir eylem de 1 Mayıs 1977 kutlamasıdır. Ancak mitingin bitiminde yaşana katliam işçi sınıfı açısından acı ve öfke dolu bir kara tablo yaratmıştır. 41 kişini öldüğü katliamın failleri ve arkasındaki güçler bugüne kadar bulunup yargılanamamıştır. 1 Mayıs katliamını gerçekleştirenlerin DİSK’in ve toplumsal muhalefetin yükselişini durdurmak, Türkiye’yi kaosa sürükleyerek yaklaşan 5 Haziran 1977 seçimlerinin sonuçlarını etkilemek ve MC’nin devamını sağlamak gibi amaçlar taşıdığını söylemek mümkündür.

Dönemin önemli eylemlerinden Tariş direnişi, Seydişehir olaylarının yanı sıra metal sektöründe 1977’de Büyük Grev çıkışı ile başlayan yaygın ve etkili bir grev dalgası olmuştur. Maden İş ile MESS (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası) arasında başlayan bu büyük çatışmanın sloganı “DGM’yi ezdik sıra MESS’te”dir. Büyük grev 30 Mayıs 1977’de 23 işyerinde birden büyük bir coşkuyla başlatılmıştır. “Büyük Grev’i” sona erdiren anlaşma tutanağı 2 Şubat 1978 günü imzalandığında anlaşma kapsamında 63 işyeri bulunmaktaydı. Büyük Grev sonunda; çalışma süreleri kademeli olarak düşürüldü, yıllık ücretli izin süreleri artırıldı. DGM direnişi nedeniyle işten çıkarılan işçilerin tazminatları alındı ve kara listeler yırtıldı. Grevde geçen süre içindeki ikramiye, yan ödeme ve sosyal hakların ödenmesi sağlandı. Grevde geçen sürelerin kıdemden sayılması sağlandı. DİSK’in bu dönemdeki önemli eylemlerimden biri de 20 Mart 1978’te iki saatlik iş bırakma şeklinde gerçekleştirdiği “Faşizme İhtar Eylemidir”. Bu eylem, giderek yükselen faşist teröre karşı kitlesel bir protesto ve genel grevdir. 16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi önünde okuldan çıkan öğrencilere bomba atılmış, akabinde makineli tüfeklerle kalabalık taranmıştır. 7 öğrencinin öldüğü, 40 öğrencinin yaralandığı katliam yurdun dört yanında lanetlenmiş DİSK Yürütme Kurulu da saldırıyı protesto etmek için iki saatlik iş bırakma kararı alarak yurtseverleri, demokratik kuruluşları eylem birliğine çağırmıştır. DİSK Yönetim Kurulu ortak bir açıklama yayınlayarak “Faşizme ihtar eylemimize sosyalist düşünce ışık tutmuştur” demiştir.

Faşist caniler, 22 temmuz 1980 günü sabah saatlerinde Merter’deki evinden çıkıp  Maden İş’teki görevine gitmek isteyen DİSK’in kurucusu olan ve 11 yıl genel başkanlığını yapan Kemal Türkler’i de katletmişlerdir. Kemal Türkler’in katledilmesi üzerine 23 Temmuz 1980 günü ülkede DİSK üyesi işçilerin tümünün, Türk İş ve bağımsız sendikaların on binlerce üyesinin katıldığı protesto eylemleri yapılmış ve yüz binlerce işçi üretimi durdurmuştur. DİSK’e göre, eyleme katılan sendikalı işçilerin sayısı 800.000 bindir. Eylemci sayısı, sendikal haklardan yoksun, memur, teknik eleman, sağlık emekçisi ve diğer çalışanların da katılmasıyla 1 milyon civarına yaklaşmıştır. Dönemin DİSK genel başkanı Abdullah Baştürk, Kemal Türkler’in mezarı başında yaptığı konuşmada; Kemal Türkler’in işçi sınıfı ve sendikacılık hareketindeki yerine değinirken, işçi sınıfının ve emekçi halkın coşkun akan selinin faşistleri mutlaka akıttıkları kanda boğacağını belirtmiştir.

Tarihin en güçlü silah olduğu söylenebilir. Tarih, geçmişte yaşanan hatalı tutumlardan ders alınmasını sağlarken, elde edilen zafer ve başarılar gelecek için moral ve güç kaynağı da oluşturur. Bu silahın etkili olabilmesi; yaşanılan acı ve sıkıntıların, zaferlerin öğrenilerek bu birikimin hak, eşitlik ve özgürlük mücadelesine aktarılmasına bağlıdır. Türkiye işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin anlatıldığı DİSK Tarihi, Dayanışma Direniş Umut 1975-1980, 2. cilt kitabı  tarih silahının etkin, rasyonel ve geleceğe dönük bir şekilde kullanılabilmesinin ip uçlarını veriyor. DİSK’in tarihi bağlamında sendikacılık hareketi ve işçi sınıfının tarihsel gelişimini belgeler, tanıklıklar ve kapsamlı arşiv kaynaklarından yararlanarak nesnel bir biçimde kolektif çalışmayla önümüze getiren kitap, tarihsel hafızamızı güçlendirerek umudu büyütüyor ve emek tarihine önemli bir katkıda bulunuyor. Bu kapsamlı ve titiz çalışmanın; işçilerin gündelik yaşam mücadelesi ile paralel  ve aşağıdan tarih biçiminde ele alınarak yeni araştırmalarla pekiştirilmesiyle emek tarihimiz ve gelecek tahayyülümüz daha da zenginleşecektir.

KÜNYE: DİSK Tarihi, Dayanışma Direniş Umut  1975-1980, 2. Cilt, DİSK Yayınları, 2022, Edt. Aziz Çelik, 920 sayfa.

DAHA FAZLA