Doğukan Piyale
13 Eylül 2021’de Norveç’te yapılan ve sol koalisyonun galibiyetiyle sonuçlanan seçimler, Avrupa’da sağın son on yılda yakaladığı ivmenin kırıldığı, umut vadeden önemli gelişmeler barındırıyor. 2020’de sağ koalisyon içerisindeki FrP’nin (Fremskrittspartiet – Kalkınma Partisi) koalisyondan çekildiğini açıklamasından beri kan kaybeden, 8 yıldır ülkenin başındaki Solberg Hükümeti’nin yıkılmasında sol partilerin oynadığı rolün büyüklüğü göze çarpıyor.
Parlamentodaki 169 koltuğun 100’ünü sol koalisyonun kazandığı seçimlerde temel gündem maddelerini ağırlıklı olarak özelleştirmeler, vergiler, sosyal adaletsizlik ve gelir dağılımında oluşmaya başlayan uçurumlar, çevre ve iklim politikaları, uyuşturucu maddelere ilişkin kanun reformları, Avrupa Ekonomik Topluluğu ile yaşanan problemler, sağlık sisteminin kapsamı ve merkeziyetçilik politikaları oluşturuyordu. Nüfusun %4’ünün siyasi parti üyeliği olduğu Norveç’te merkez ve sağ partilerin toplamda %10’u aşan oy kayıpları, bu gündemler bağlamında sola tabandan bir kayma yaşandığını işaret ediyor. 8 yıllık koalisyonun iktidar ortaklarını oluşturan Muhafazakâr Parti (Høyre) ve Kalkınma Partisi’nin en büyük hedeflerinden biri, sosyal refah politikalarını kırparak vatandaşlara vergi indirimleri vadetmeleriydi. İktidarları süresince Avrupa Ekonomik Topluluğu ile işbirliği içerisinde demiryollarının özelleştirilmesi şiddetli grevler ve dirençle karşılaşarak engellenirken, posta idaresinin özelleştirilmesi ise gerçekleştirilmişti. Sağlık sisteminde hükümetin tasarruf çabalarının yarattığı eksiklikler ise özellikle Covid-19 salgınında can kayıplarına sebep olmuş ve görmezden gelinemeyecek bir hâl almıştı. Çevre bilincinin özellikle son yıllarda hayli arttığı ülkede ise, iklim politikaları doğrultusunda hükümetin hiçbir adım atmaması ve Norveç’in petrol gelirine alternatif oluşturacak gayretlerde bulunmaması, bu mağlubiyetin temel taşlarını oluşturan sebepleri teşkil etti.
İklim politikalarındaki hareketsizlik, %4 barajını kıl payı farkla aşamadığı için yeni koalisyonun bir parçası olamayan, ancak koalisyondaki tüm partileri kendi politikasına çekmeyi başaran Yeşiller’i doğurdu. Yeşiller oylarını artırarak, böylece parlamentoya 2 vekil daha soktu. Artan gelir eşitsizliği ve yaşam giderlerinin fahişliği ise önceki seçimlerde Sosyalist Sol Parti’nin (Sosialistisk Venstreparti) oy oranını yarı yarıya artırarak parlamentoya 11 vekille dâhil olmalarını sağlamıştı. Ancak en büyük çıkışı, önceden %2.41 oy alan ve mecliste tek vekille temsil edilen, yeni seçimlerde ise 141 bin oy alarak vekil sayısını 8’e çıkaran Kızıl Parti (Rødt) yaptı.
Kızıl Parti, 2007’de İşçilerin Komünist Partisi ve Kızıl Seçim İttifakı’nın birleşmesiyle kurulmuş ve 2008’deki küresel finansal krizin ardından yavaşça genişlemeye başlamıştı. 2013’te Solberg’in sağ koalisyonunun iktidara gelmesinin ardından, İşçi Partisi ve Sosyalist Sol Parti’nin muhalefette gösterdiği etkisizlik Kızıl Parti’nin büyümesini tetikleyen en büyük etken oldu. Mevzubahis partilerin isimlerindeki illüzyon, 8 yılın nesnelliği karşısında bozuldu; zira, eski genel başkanı mevcut NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg olan “İşçi Partisi” ve aslen sosyal demokrat bir parti olan, ve parlamentoda İşçi Partisi’nin politikalarını doğrudan takip eden Sosyalist Sol Parti, sosyal devletin ortak araçlarının ve işçi haklarının gaspına karşı sessiz kalmış, özellikle Oslo, Bergen, Stavanger ve Trondheim gibi büyükşehirlerde yaşam giderlerinin karşılanamaz boyutlara ulaşmasına yönelik somut bir hamle yapmamıştı. Parti programından Marksizm’i çıkarmayı reddeden Kızıl Parti, muhalefetin bize tanıdık gelebilecek bu tepkisizliği içerisinde büyüdü ve önceki oy oranını ikiye katlayarak barajı aştı.
Seçimler bitmiş olmasına rağmen, Norveç’te yarış henüz yeni başlıyor. Zira koalisyon görüşmelerinde 28 vekiliyle parlamentodaki en büyük 3. grubu oluşturan Merkez Parti, Sosyalist Sol Parti ile koalisyona girmeyeceğini açıkladı. Tony Blair’ın Labour’ını andıran İşçi Partisi ve ABD’deki Demokrat Parti’nin Bernie Sanders kanadına benzeyen Sosyalist Sol Parti arasındaki Marksist Kızıl Parti, iktidarı tesis etmek isteyen İşçi Partisi’nin sağdan güç alma girişimleri içerisinde şüphesiz yalnız bırakılmaya çalışılacaktır. Ancak, İşçi Partisi’nin hala en çok vekile sahip olmasına rağmen oy kaybetmiş oluşu ve onun solundaki partilerin üç seçimdir oylarını artırmaları da, Kızıl Parti’ye işçi yanlısı politikalarını dikte edebilecekleri bir alan açacaktır. Önümüzdeki 4 yıl Norveç’teki sosyalistler için hem en büyük imtihanlarına, hem de en büyük zaferlerine gebe duruyor.