Dönemin güncellikleri, güncelin yolları
İşçi sınıfına dışarıdan bilinç taşıma, toplumsal muhalefetin özlem ve taleplerini sosyalizme yönlendirme noktasında öncülük etme ve bütünlüklü bir siyaseti geliştirme anlamında Leninizm hala günceldir ve parti kadroları olmazsa olmazdır. TİP, şimdi bu boşluğu tespit etmiş ve boşluğu doldurmak üzere yola koyulmalıdır.
Yunus Emre Göçenoğlu
Bu yazı, son zamanlarda içe dönük ama içte sıkışmayan, gelişen süreçleri değerlendiren, oluşan olguları tespit eden ve nihayetinde yapılması gerekenler için birtakım eleştirel kafa yormalarına girişilen tartışma ortamının ilerletilmesi için kaleme alınmıştır. Polemiğin gerekliliklerinden kaynaklı, yazının sınırlarını çizmek ve birkaç soruna indirgemek yani yazıyı sadeleştirmek gerekecektir. Bu çerçevede, son zamanlarda oldukça yer verilen “kadro” meselesine ve kadro ile ilişkili çeşitli teorik tartışmalara ve Türkiye İşçi Partisi’nin önüne çıkan “somut durumların somut tahlillerine” ve bu anlamda atacağı somut adımlara yer verilecektir.
Türkiye sosyalist hareketinin elli yıl sonra bir sıçrama yaşadığı ve bu sıçramanın tek başına değil ama öncüsü sayabileceğimiz öznesi -çeşitli itirazlara rağmen- Türkiye İşçi Partisi’dir. Bu, bizce su götürmez bir gerçekliktir. Ve bu başarı, elbette Türkiye İşçi Partisi’ne, onun politikalarını besleyen ve büyüten üyelerine ve gönüllülerine aittir. Ancak, bu başarının önünü açan, bir boşluğa işaret eden ve o boşluğu dolduran TİP’in kadrolarıdır, kadroların gelişen süreçlerde gerekli teorik ve pratik çıkarsamaları yapabilme becerisidir.
TİP’in bir diğer başarısı, -sosyalist hareket için olağandışı değil ama- kitlesel bir parti formunda az rastlanılan bir tablo olarak, üyelerin siyasete aktif katılımını sağlamak olmuştur. Bu, kuşkusuz tartışmaya açıktır. Öncelikle siyaseti, sonra aktif siyaseti ve en son üyelik tanımlamalarını yapmak gerekecektir. Ben bu yazıda, bu tanımlamalara çizdiğim sınırlar çerçevesinde yer vermeyeceğim. Ancak, artısı ve eksisiyle, elli yıl sonra ilk defa denenen bir pratik, yeni bir boşluğa işaret eden bir siyasa olarak TİP, üyelerini belirli bir çerçevede tutmuş, belirli kavramlar üzerinde birleştirmiş ve herhalde muhalefet cephesinde, bu dönemde en kararlı ve sapmaz bir siyaseti geliştirmiştir.
TİP’e yönelik sosyalistlerden gelen gerek içerden gerekse dışardan eleştirilere -ve bence tam zamanı- şu cevap verilmeli: Kitlesel sosyalist parti deneyimi veya kararı, tam da bu dönemde böylesi forma ihtiyaç olmasından kaynaklı Leninisttir. Leninizmi bir tür örgüt teorisine düşürmeden, onu bir teorik zeminin pratik yansıması olarak anlayan, yani bir “siyaset teorisi” geliştiren, koşulların açığa çıkardığı üzere örgüt modeli sunan bir öğreti olarak görmek gerekir. Leninizm bu anlamda örgüt modeli sunmak için gelişen veya bu örgüt modelinde sınırlı kalan bir yaklaşım kesinlikle değildir. Leninizmin Marksizme olan katkısı, basit olarak; siyasetin özerk alanına yapılan vurgu, ideoloji ve özne-nesne diyalektiğinin farklı biçimde ele alınmasıdır (1). Bunlar bir cepte dursun, diğer yönüyle yine Metin Çulhaoğlu’nun sık sık üzerinde durduğu üzere, Leninizmin evrensel (zamanda ve mekânda) geçerlilik taşıyan öğeleri, bütünlük (toplumsal formasyon), dışardan bilinç ve öncülük olmak üzere üçayağa oturtulmaktadır (2). Lenin’in sanırım “ne olduğu” üzerine tam kavranamayan veya tartışılan kavramlarından biri öncülüktür. Bizce, kadro veya kitle partisinde yapılacak bir tercihin öncülük pratiğiyle doğrudan ilişkisi yoktur. Öncülük, bir “siyaset teorisinde” geliştirilen, toplumsal formasyon ve dışarıdan bilinçle dolaysız bağlantılı ve özne-nesne diyalektiğinin kavranması ile anlaşılabilecek bir pratiktir.
Dolayısıyla, TİP’in öncülükle ilgili bir tartışması yoktur, olmamalıdır. Diğer taraftan TİP’in yeni dönemde, önüne, kültür alanına sıkışan “partisiz bir siyaseti, yani siyasetsiz bir siyasetin” karşısına dikilecek siyasi formu oluşturacak başlıklar çıkmıştır. Bu, yeni bir siyasi tarzın geliştirilmesi; siyasetin dışına itilen kitleleri siyasi formda buluşturmak, çeşitli bölünmelere uğramış mücadele alanlarını yine çeşitliliğini koruyarak ama tek bir formda ve başlıkta birleştirmektir. Aynı zamanda bu, ideolojik mücadelenin yeni dönemde daha da önem verilmesiyle ilgilidir. Lenin’in de önem atfettiği, hatta Marksizme katkısı sayılan ideolojik mücadele, şimdi yeni dönemde egemen ideolojinin karşısına çıkarılacak, kapitalizmin krizini ayan beyan ortaya sunacak, dolayısıyla AKP’yi de tüm çıplaklığıyla gösterecek ve karşısında alternatif bir seçenek oluşturacak ideolojiye, “ideolojik hegemonyaya” ihtiyaç vardır. TİP’in bir eşikte olduğunu ve hatta o eşiği atladığını, yeni eşikte hareket halindeki sınıfa, toplumsal muhalefete bir ideolojik hat çizmesi gerektiği, bu hattı yarattığı toplumsal muhalefetle birlikte oluşturması, bunun için de “öncü öznelerini” donatması koşulu bulunmaktadır.
Türkiye İşçi Partisi’nin bulunduğu kümeyi (sol, sosyalist, radikal) kadro anlamında hem nicelik hem de nitelik olarak aştığı, ancak toplumsal formasyon göz önüne alındığında hala çok yetersiz olduğu görülmektedir. Önümüzdeki süreçte, bir daha bulunduğumuz kümeye sıkışmamak üzere, var olan kadrolarını pişirmek, yeni kadroları da -ister kızılsın ister hafife alınsın ama- keşfetmek ve donatmak üzere hızlıca çalışmalara başlamalıdır.
İşçi sınıfına dışarıdan bilinç taşıma, toplumsal muhalefetin özlem ve taleplerini sosyalizme yönlendirme noktasında öncülük etme ve bütünlüklü bir siyaseti geliştirme anlamında Leninizm hala günceldir ve parti kadroları olmazsa olmazdır. TİP, şimdi bu boşluğu tespit etmiş ve boşluğu doldurmak üzere yola koyulmalıdır.
Bir zamanlar kimsenin inanmadıklarını başarmış ve bu başarının haklı gururuyla bir kez daha: Yine başaracak, önündeki süreçten de alnının akıyla çıkacak bir partiyi geliştirmek hepimizin, bu partinin devrimcilerinin tarihsel görev ve sorumluluğudur.
Aynı inançla…
(1) M. Çulhaoğlu, «Lenin’in Katkısı: Tamamlanmayacak Bir Teori İçin Eskizler,» Komünist , no. 9, s. 8, Mart 2020.
(2) M. Çulhaoğlu, «Leninizm’in teorik sacayağı: Bütünlük, dışarıdan bilinç ve öncülük,» Komünist , no. 3, s. 19, Eylül 2015.