Feyzi Erçin
1928 doğumlu İtalyan müzisyen Ennio Morricone, 20. yüzyılın en tanınmış ve takdir görmüş film müzisyenlerinden biri olarak kabul edilir. 500'den fazla film ve diziye müzikleriyle hayat vermiştir, ancak en fazla Sergio Leone filmlerine yaptığı müziklerle bilinmekle beraber geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetmiştir.
1960’lar Avrupa’da önemli bir etkiye sahip olmuştur. Genellikle yalnız çalışmayı tercih eden besteci, daha çok bir teorisyen olarak kabul görür. Film endüstrisine girişi, hayatını kazanmak zorunda kalmasıyla başlamıştır. Tiyatro, radyo ve televizyona pop şarkılara aranjeler yaparak geçinmeye başlamıştır. Orkestrayla çalışmaktan oldukça zevk alan müzisyen, bu sayede yönetmenler tarafından keşfedilmiştir. Film müziklerini bestelerken çoğunlukla filmlere dair temel bilgileri olan sahneleri önceden asla izlemeyen Morricone, bir röportajında film müziğini bestelerken sadece filmin tonu ve moduna dair fikri olduğunu belirtmiştir.
Ennio Morricone, gayet haklı bir şekilde yaşayan en büyük film bestecisi olarak biliniyordu. Yeteneği ve üretkenliği sayesinde her film janrına uygun müzik besteleyebilmiştir. Yalnızca film müzikleriyle değil, tiyatro ve radyo için bestelediği müziklerle de çok kapsamlı bir besteci olmayı başarmıştır. Bestecinin çalışmaları elektronika'dan rock'a, konçerto'dan avant-garde caz'a kadar çok geniş bir yelpazenin içinde yer alır. Bunların nispeten az bir kısmı Western tarzında olmasına rağmen, en çok bu işleriyle ün kazanmıştır. Morricone'nin minimal, rafine müzik tarzı bilhassa İyi, Kötü, Çirkin (Sergio Leone, 1966) ve Once Upon a Time in the West (Sergio Leone, 1968) gibi klasik spagetti westernlerinde kendini gösterir. Yine Sergio Leone'nin 1984 yapımı unutulmaz filmi Once Upon a Time in America filminin de müzikleri onun elinden çıkmıştır. Daha yakın zamanlarda, Misyon (The Mission, Roland Joffé, 1986), Dokunulmazlar (The Untouchables, Brian DePalma, 1987), ve Cinema Paradiso (Giuseppe Tornatore, 1988) gibi filmlere yaptığı müziklerle konuşulmuş ve olumlu eleştiriler almıştır.
Günümüz yönetmenleri, başta Quentin Tarantino olmak üzere Morricone'nin geçmiş çalışmalarına filmlerinde yer vermeyi sürdürmektedir. Morricone, 2007 yılında Onursal Oscar Ödülü'ne layık görülmüştür. 2016 yılında 88. Oscar Ödülleri'nde The Hateful Eight filmine yaptığı müziklerle En İyi Film Müziği dalında Oscar kazanmıştır.
Morricone’yi diğer film müziği bestecilerinden ayıran unsurların başında, sadece çok akılda kalan melodiler besteleyebilmesi çok da eklektik bir tarzı olması ve melodileri iyi organize edebilmesi gelir. Fakat onu aslında en müstesna kılan devrimci yanı, müzik aletlerinin dışındaki nesneler, aletler ile çıkartabildiği sesler ve yarattığı atmosferdir. Bir Western filminde kamçı sesi, mızıka, saat melodisi, uluma ya da insan seslerini birbiriyle karıştırıp organize edebildiği için bu kadar özel bir şekilde hatırlanmaktadır. Film müziği teorisine de katkıda bulunmuş olması da yine meslektaşlarından onu ayıran bir yandır. Seslerin kaydedilmesindeki yakınlık ve uzaklık gibi farklılıklarla yaratmış olduğu etkiler, müziğin bir parçası haline gelmiştir. “Musique concrete” akımından etkilenmiş olduğu gibi, bir anlamda film müziğini de çağdaşlaştırmıştır diyebiliriz. Özellikle de daha hafif, oyuncu müziklere ihtiyaç duyulduğunda, ondan daha başarılısı yoktur.