Faşizmi anlamak için cep rehberi

İleri Görüş - Doğan Ergün

Bu yazı, İleri Görüş'ün bu haftaki dosya konusuna giriş mahiyetinde görülsün. Derin analizi, meselenin boyutlarının ayrı ayrı ele alınmasını başka yazılara saklayalım. 
Şimdilik sadece, "faşizm"den bahsederken hangi unsurlardan söz edilmesi gerektiğine odaklanalım. 
Siyasi jargonumuza yerleşik bir kelime "faşizm". Kimi özellikleri gördüğümüz anda "faşist" sıfatını yapıştırıveriyoruz. 
Türkiye'nin siyasi tarihinde sosyalistlerin "faşizm" diye niteledikleri kimi dönemler özellikle belirgindir. Bunlardan ilki, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Şükrü Saracoğlu'nun başbakanlık koltuğunda oturduğu dönem... 
Türkiye egemenlerinin "Sovyet tehdidi"ne karşı Hitler Almanyası'na göz kırptıkları, ırkçı söylemin arttığı, komünistlerin tutuklandığı, Tan matbaasının basıldığı bir dönem... 

Peki, faşizm dönemi denebilir mi? Rejimin faşizm şeklinde kurulduğu söylenebilir mi?
Bir başka dönem, öncesiyle sonrasıyla 12 Eylül...
Milliyetçi Cephe hükümetlerinin "faşist" diye tanımlaması ve zaten Darbe'nin açık faşist karakteri üzerine açılan yeni dönem.
Aynı soru bunlar için de geçerli. Bu dönemlerde Türkiye'de bir faşist rejimin kurulu olduğu söylenebilir mi?
Belki yeni kavramlar bulmamız, dilin yaşattığı bu sıkışmayı aşmaya çabalamamız gerekiyor. 
Bir iktidarın faşizme öykünmesi, faşist yöntemler uygulaması vb. onu belki "faşizmsever" veya "faşizan" hatta "faşist" kılabilir. Ancak rejimin "faşizm" olarak tanımlanabilmesi için başka özelliklerin de olması gerekiyor. 
Peki bir soru daha soralım. Neden bazı yönetim biçimlerine ve/veya iktidardaki partilere daha rahat "faşist" diyoruz? Bu yönetimlerin bizi böyle tanımlamaya iten yönleri neler oluyor?
Bu soru için ilk akla gelebilecek özellikler: 
- Zor aygıtının, şiddetin, başka yönetimlere nazaran daha sık kullanılması,
- Anti-komünizm,
- Irkçılık.
Evet, bu unsurları gördüğümüzde, "faşist" deyiveriyoruz. 

Oysa faşizm bunlarla sınırlı değil veya faşizmde bunları var eden gerekçeler, yukarıdakilerin de dönüşerek yeni formlar edinmesine engel değil...

Öyleyse birkaç maddede, faşizm söz konusu olduğunda hangi kriterlere bakmamız gerektiğini sıralayalım ve bir sonuca vararak yazıyı bitirelim.

‘Ayaklar baş olursa kıyamet kopar’

Bir burjuva iktidar biçimi olarak faşizm, öncelikle sermayenin kâr maksimizasyonu ilkesinin izdüşümlerindendir. Bu nedenle tüm faşist rejimler, kurucu siyasi özneye sermaye sınıfının uzun yıllar ve neredeyse blok halde verdiği desteğin sonucu kurulabilmişlerdir. 

‘Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir’

Otoriter bir rejim olarak faşizm, burjuva demokrasisinin egemen sınıf açısından istikrarı sağlayamaya yetmediği koşulların ürünüdür. Daha doğrusu, kriz korkusu, kazandıklarını kaybetme korkusu öylesine derindir ki, sermaye sınıfı, iktidarını sürdürebilmek için zorunlu olup olmadığı zaten başlı başına tartışma konusu olan burjuva demokrasisini, onun parlamento gibi aygıtlarını gözden çıkarmaya teşne hale gelmiştir. 

'Akademisyenlere karşı ilgili kurumları göreve çağırıyorum'

Faşizmin iktidarı, burjuva demokrasisinin kimi aygıtlarının devreden çıkarılması ve yasama, yürütme ve yargı arasında bütünleşme eğilimlerinin önünün açılması anlamına gelir. Bu nedenle, Hukuk Devleti’nin yerini faşist siyasi öznenin kanunlarının (statik ve yazılı olması da gerekmeyen) uygulandığı Kanun Devleti alır.

‘Türkiye stratejik müttefikimizdir’

Uluslararası siyasi ortam, faşizme alan açacak şekilde kaotik bir dönemde olmalıdır. Bu kaotik dönem, emperyalist özneler arasındaki gerginliklerin artmasını doğurmaktadır. Öte yandan, yine faşizmin kurucu siyasi öznesi, hem emperyalist ilişkiler ağındaki bu gerginlikten yararlanır, hem de çeşitli emperyalist güçlerin desteğini almayı başarır. 

‘Bu geziciler var ya geziciler…’

Sermayenin özündeki, kâr maksimizasyonu tutkusu ve otoriter eğilim, doğal olarak anti-komünisttir. Ancak rejimin anti-komünist bir karakter kazanması tek başına bununla açıklanamaz. Faşizm birçok örnekte, komünist, sol, sosyalist bir kalkışmanın hedeflerine ulaşamaması sonucu ortaya çıkan tabloda kurulur. Faşist iktidar, başka düşmanların yanı sıra komünistleri, solu, sosyalistleri de istikrar bozucu diye hedef gösterir. 

‘Afedersiniz Ermeni’, ‘Önemli olan soy soy…’

"İstikrar fetişi"nin toplumsal düzlemdeki militanlaşmaya aday sahibi, küçük burjuvazidir. Faşist siyasi özne, "ırkçılık" gibi bütüne seslenen, onu etkileyen ideolojik motifleri kullanarak gerici ideolojilere açık başta küçük burjuvazi olmak üzere toplumsal kesimleri kendi safına çeker. Ancak bu "ırkçılık", Batılı örneklerde baskındır. Irkçılığın yerini pekala "din" ikame edebilir. İnsanlar bu ilkel ideolojik formlara göre kategorize edilir,

Hüloooğ…

İktidarın her türlü olanağını kullanarak ve yukarıda sıraladığımız konjonktürün de yardımıyla kurulan ideolojik hegemonya, faşizmin kendi toplumsallığını harekete geçirmek için gereklidir ancak yeterli değildir. Bunun için, parti, dernek, ocak, gençlik kolları gibi araçların yanı sıra ile paramiliter çatışmacı örgütlenme aygıtları şarttır. İktidar fetişine oynayan faşizm nihayet, bir güç ideolojisidir. 

‘Üç çocuk istiyorum’, ‘Özel değil genel genel…’

Faşizm, her alanı tersten politikleştirir. Evin içi, cinsel yaşam vb. yaşamın her alanı faşist iktidarın politik müdahalesinin konusudur. Kurulan ideolojik hegemonya, buna da izin verecek tonlar barındırmalıdır. 
Memur-sen, Hak-İş…

Yaşamın her alanının tersten politikleştirilmesinin bir örneğini de meslek birliklerinin, sendikaların, işveren kuruluşlarının yarı-resmi devlet kurumu şeklinde örgütlenerek devlet/hükümet ile bütünleşmesi, paralel hareket etmesi gibi bir işlevi de olan patron-işçi dayanışması ülküsünde görmek mümkündür.

Şimdi bütün bunlardan hareketle, AKP Rejimi’nin geçmişteki örneklerden radikal şekilde farklı bir biçimde faşizme en yakın iktidar olduğunu söylesek abartmış olur muyuz?

 

DAHA FAZLA