Fenerbahçe’nin voleyboldaki dramatik yenilgisi, altın set tartışmalarını büyüttü
Fenerbahçe, son Vakıfbank maçında sergilediği oyunla potansiyelini sahaya yansıttığında ne derece başarılı bir oyun sergilediğini göstermiş oldu.
Ersan Kınık
Sultanlar Ligi’nde normal sezonun sona ermesiyle birlikte Play-Off 5-8 etabı müsabakaları geçtiğimiz cuma günü itibarıyla başladı, 1/4 etabı maç programı ise belli oldu. Öte yandan Ankara Başkent Voleybol Salonu’nda oynanacak olan Axa Sigorta Kupa Voley yarı final maçlarının tarihleri de belli oldu. Hem Play-Off’larda hem de Kupa Voley’de Fenerbahçe ile Eczacıbaşı, Vakıfbank ile de Türk Hava Yolları kozlarını paylaşacak. Adeta büyük bir voleybol şöleninin yaşanacağı bir döneme girdiğimizi ifade etmek, abartılı bir ifade olmayacaktır.
Geçtiğimiz çarşamba akşamı Burhan Felek Spor Salonu’nda Fenerbahçe’yi altın set ile geçen Vakıfbank ise, finalde son Şampiyonlar Ligi şampiyonu Imoco Conegliano ile 22 Mayıs tarihinde karşı karşıya gelecek.
Bu yazının asıl odak noktası CEV Şampiyonlar Ligi yarı finalindeki Vakıfbank – Fenerbahçe eşleşmesi olacak. Yarı final etabının ilk ayağı 31 Mart 2022 tarihinde Vakıfbank’ın ev sahipliğinde Vakıfbank Spor Sarayı’nda gerçekleştirilmişti. Çekişmeli geçeceğini düşündüğüm bu maç, Vakıfbank’ın oyunu ağır bir şekilde domine etmesiyle adeta Fenerbahçe’yi kitlemiş ve maçı 3-1 kazanan taraf Vakıfbank olmuştu. Maça dair dikkatimi çeken en önemli hususlardan biri, belki de Fenerbahçe’yi sezonun başından beri sırtlayan 18 yaşındaki smaçör Arina Fedorovtseva olmuştu. Vakıfbank’ın Arina Fedorovtseva’ya iyi bir şekilde çalışarak maç boyunca etkisiz hâle getirdiği muhakkak. Ancak Arina’nın da mental olarak düştüğü ve şaşırtıcı bir şekilde “tutuk” kaldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Şaşırtıcı bir şekilde ifadesini özellikle kullanıyorum çünkü Fedorovtseva, genç yaşına rağmen duygularını sahaya asla yansıtmayan, kelimenin tam anlamıyla Rus ekolünden geldiğini her hareketiyle gösteren olağanüstü bir sporcu. Belki de Sultanlar Ligi’ne Gamova’dan sonra gelmiş en büyük sporcu olmaya -şu an için erken olsa da- aday bir isim. Hâl böyle olunca ve Arina’nın sadece yüzde 17 gibi düşük bir hücum yüzdesiyle oynamasıyla birlikte Fenerbahçe saha içinde hiçbir varlık göstermedi. Tabii ki burada yazdığım cümleden “Fenerbahçe’nin kaybetmesinin nedeni Arina Fedorovtseva’dır” gibi bir anlam çıkarılmamalı. Çünkü Fenerbahçe’nin takım olarak sahadan silindiği gibi bir gerçek ortadaydı. Bu yükü takımın en genç oyuncusunun omuzlarına yüklemek hiç de adil olmayacaktır. Takımın en tecrübeli isimlerinden kaptan Eda Erdem’in bir orta oyuncu olarak blok hanesine sadece tek bir sayı yazdırabilmesi ve maç boyu en ufak varlık gösterememesi, yine orta oyunculardan Mina Popoviç’in yokları oynaması mağlubiyete giden yolu kaçınılmaz kılan en önemi unsurlardı.
Bu maçın sonucuyla birlikte aslında hemen hemen tüm voleybol seyircilerinin hemfikir olduğu konu, Vakıfbank’ın artık kolay bir şekilde finale yükseleceği yönündeydi. Bir hafta sonra Fenerbahçe’nin ev sahipliğinde Burhan Felek Spor Salonu’nda oynanacak olan karşılaşmada tribünler yine hınca hınç dolmuş ve Fenerbahçe lehine muhteşem bir coşku salonu kaplamıştı. Maçın başlamasıyla birlikte Fenerbahçe’nin ilk iki sayısını Popoviç’in, Gabi’nin hücumlarını ardı ardına bloklamasıyla elde etmesi ve devamında Naz Aydemir Akyol’un etkili bir servis sonucu aldığı ace ile durumu 3-0’a getirmesi aslında yaşanacakların sinyali gibiydi. Nitekim öyle de oldu ve Fenerbahçe ilk seti 25-14 gibi net bir skorla kazandı. Geçtiğimiz maç tutuk kaldığını az önceki satırlarımda belirttiğim Arina Fedorovtseva ise harika bir performans sergilemeye kaldığı yerden devam etti. Özellikle altı numaradan hücuma kalktığında hiçbir şekilde durdurulamaz bir oyuncu olduğunu tekrar tekrar gözlerimizin içine soktu.
Fenerbahçe ikinci sette de skor üstünlüğünü rakibine hiç bırakmadı ve 25-20 ile durumu kolay bir şekilde 2-0’a getirdi. Üçüncü sete gelindiğinde ise Vakıfbank, maçın başından itibaren ilk defa skorda öne geçmeyi başardı 9-5 geride olduğu sette 5 sayılık bir seri yakalayarak durumu 9-10’a getirdi. 3. set skordaki dengenin karşılıklı şekilde bozulduğu ve Vakıfbank’ın da ağırlığı hissettirmeye başladığı tek set oldu ancak bu set de Fenerbahçe’nin 28-26’lık üstünlüğü ile sona ermesi ve Fenerbahçe’nin durumu 3-0’a getirmesiyle birlikte maç altın set adı verilen uzatmalara taşındı.
Bu arada Fenerbahçe’nin belki de sezonun başından beri, ciddi bir rakip karşısında kritik bir maçta ilk kez bu kadar motive, bu kadar inanmış bir şekilde kelimenin tam anlamıyla “takım” olarak oynamayı başardığına da ayrıca parantez açma gereği hissediyorum. Hem oyuncuların birbirleriyle olan uyumu hem de her bir oyuncunun, sahaya yansıtabileceği maksimum verimi yansıtması ve üzerlerindeki o hırs, her hâllerinden belli oluyordu. Oyuncuların, sayı aldıktan sonra ortaya çıkan beden dilleri de durumu ortaya koyuyordu.
FENERBAHÇE’DE KRONİKLEŞMİŞ BİR SORUNSAL: SONUNU GETİREMEMEK
Altın sete geldiğimizde ise aslında Fenerbahçe taraftarının yıllardır alışık olduğu bir durum tekrar açığa çıkmıştı. Benim nezdimde futbolda 2006, 2010 ve 2012 yıllarında ne yaşandıysa bu maçta da aynı makus talih meydana gelmişti. (Pazar günkü kadınlar Euroleague finali de yine bu duruma örnek gösterilebilir) Fenerbahçe maçın başından itibaren elinde tuttuğu psikolojik üstünlüğü bir anda kaybederek, ardı ardına yapılan hatalar ile telafisi mümkün olmayan sonuçlar yaşandı ve hem skor anlamında hem de psikolojik anlamda üstünlüğü ele geçiren Vakıfbank karşısında mağlubiyet alarak Şampiyonlar Ligi’ne dramatik bir şekilde veda etti. Saha içindeki oyuncular da salonu dolduran taraftarların da büyük bir yıkım yaşadığına birinci gözden şahitlik ettik. Maçın sonuna gelindiğinde Fenerbahçe’deki son sezonu olduğuna dair iddiaların dolaştığı, Fenerbahçe efsanesi Naz Aydemir Akyol’un gözyaşlarını tutamaması da bir o kadar çarpıcı bir durumdu. Özellikle bu maçta ortaya koyduğu karakteri de düşünecek olursak, Yoğurtçu’ya heykeli dikilecek Fenerbahçe efsaneleri arasında olmayı çoktan hak etmiş durumda. Tabii o kadar şey yazıp Vakıfbank’ı tebrik etmeden geçmek de son ana kadar inancını kaybetmeyen ve sahaya tüm varlığını koyan oyunculara haksızlık etmek olacaktır. Vakıfbank pasörü Cansu Özbay’ın yüksek enerjisi ve hırslı tavırları, buna karşılık yeri geldiğinde arkadaşlarını sakinleştirenin yine kendisi olması da takdir edilesi bir durumdu. Gabi ise oldukça zeki ve mental açıdan çok güçlü bir oyuncu. Maçın başında peş peşe takıldığı bloklara rağmen hiçbir zaman oyundan düşmedi ve akıllı bir oyun sergileyerek maçı yüzde 48 hücum yüzdesiyle tamamladı.
CEV VE TARTIŞMALARIN ODAĞI HÂLİNE GELEN AKIL ALMAZ FORMATI…
Bu maçın sona ermesiyle birlikte aslında CEV’in eleme aşamalarında uyguladığı “tuhaf” format bir kez daha tartışmaların odağı oldu. Bilindiği üzere CEV Şampiyonlar Ligi’ndeki çeyrek final ve yarı final elemelerinde 3-0 kazanmak ile 3-1 kazanmak arasında herhangi bir fark bulunmuyor. Fenerbahçe ilk maçı 3-1 kaybedip ikinci maçı 3-0 kazanmasına karşılık maçın altın set adı verilen 15 sayı üzerinden oynanan uzatmalara kalıp turnuvaya veda etmesi çok sayıda voleybol seyircisinin isyanına yol açtı. Evet, kural tabii ki de bir anda tepeden inip bu maça özgü bir şekilde uygulanmamıştı ancak kuralın saçmalığı da bir o kadar göze batıyordu. Hatta “futbol seyircisi” olarak tanımlanan ve voleybolun birçok kurallarını bilmeyen Fenerbahçeli taraftarlar da, 3-0’lık sonucun ardından sevinç naraları atmaya başlamış ve takımı tribüne davet etmişti. Ta ki maçın altın sete uzadığını öğrenene kadar… Bu taraftarların şaşkınlığına hak vermek de oldukça normal çünkü belki de hiçbir spor branşında olamayacak kadar manasız bir kural, CEV tarafından ısrarla işletilmeye devam ediliyor. Dolayısıyla futbol seyircisinin böyle bir kurala anlam verememesi kadar doğal bir durum söz konusu olmasa gerek.
SONUÇLARINI KESTİRMENİN ZOR OLDUĞU BİR PLAY-OFF SÜRECİ
Her şeyi bir kenara bırakacak olursak asıl merak edilen konu Sultanlar Ligi play-off maçlarında nasıl bir sonucun ortaya çıkacağı. Fenerbahçe, son Vakıfbank maçında sergilediği oyunla potansiyelini sahaya yansıttığında ne derece başarılı bir oyun sergilediğini göstermiş oldu. Fakat altın sette elden kaçıp giden Şampiyonlar Ligi finalistliği, takımdaki oyunculara motivasyon olarak mı geri dönecek yoksa yaşanan hayal kırıklığı sonucunda kendine güvensizlik olarak mı geri dönecek ilerleyen günlerde hep birlikte görüp seyredeceğiz.