Fransa’da milyonlarca işçi kemer sıkma politikalarına karşı meydanlarda
Fransa’daki kitlesel işçi hareketi beklenmedik bir boyuta ulaştı ve hükümetin kemer sıkma politikalarına karşı ciddi bir meydan okuma niteliği taşıyor.
Kevin B. Anderson
Çeviri: Eylem Taylan & H. Deniz Sert
Lenin, 1920’de, kapitalizme karşı nihai savaşın başarıyla sonuçlanması için on milyonlarca işçinin harekete geçmesi gerektiğini yazmıştır (Lenin, “Sol” Komünizm- Bir Çocukluk Hastalığı). Fransa’daki hareket henüz bu düzeye ulaşmış değil. Zira, ülkede gerçekleşen son grevler kapitalizme karşı doğrudan bir meydan okuma niteliği taşımadığı gibi, on milyonlarca işçiyi de harekete geçirmiş değil.
Ancak, tahminlere göre iki milyon işçi, Macron’un Fransa’da emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkarmak amacıyla yaptığı hamleler karşısında, mevcut hükümete ve küresel sermayeye güçlü bir mesaj iletmek ve bu çetin mücadeleye hazırlıklı olduklarını ilan etmek için dondurucu soğuğa ve sağanağa rağmen iş bırakarak 19 Ocak’ta meydanları doldurdular.
19 Ocak günü okullar, trenler, metro istasyonları ve elektrik şebekelerinin büyük bir kısmı devre dışı kaldı. Petrol rafinerilerindeki işçiler sevkiyatları durdurdu ve havaalanlarında pek çok uçuş iptal oldu. Lise öğrencileri de dahil olmak üzere çok sayıda genç meydanlara çıkarak işçilerin grevine destek verdi. Ve Paris’teki yüz binlerce ve diğer büyük şehirlerdeki on binlerce işçinin yanı sıra, irili ufaklı şehir ve kasabalarda binlerce kişinin katıldığı hatırı sayılır kitlesel mitingler düzenlendiği belirtiliyor. Bu durum, 2018-2019’da Fransa’nın muhafazakâr olduğu varsayılan kırsal ve yarı-kırsal çevrelerinde serpilen Sarı Yelekliler hareketinin ruhunu teslim etmediğine dair bir işaret.
Fransa’nın tüm sendikal konfederasyonları -sermaye ve devletin taleplerine genellikle pek de itiraz etmeyen birkaç federasyon da dahil olmak üzere- 19 Ocak’taki protestoları örgütlemek üzere yıllar sonra ilk defa geniş ve sağlam bir birleşik cephe oluşturdu. Öyle ki sendika liderleri, bu mitinglere beklentilerinin ötesine geçen gerçekleşen kitlesel katılım karşısında şaşkınlıklarını ifade ettiler.
Hemen iki gün sonra 21 Ocak günü, on binin üzerinde genç, Boyun Eğmeyen Fransa (La France insoumise) partisinin çağrısına uyarak Paris’te gösterilere katıldı. Yanı sıra, sendikaların 31 Ocak’ta ülke çapında örgütleyecekleri eylemlere katılma çağrısı yapmaya devam ediyor. Bu eylemler kitlesel bir hareketlilik yaratma potansiyeline de ayrıca sahipler.
Küresel medya tahmin edileceği üzere Fransa’yı dünya genelindeki eğilimlerin gerisine düşen bir istisnai örnek olarak gösteriyor. Fransa’da yasal emeklilik yaşı 62 ve işçi mücadelesinin bundan 25 yıl önce elde ettiği haftalık 35 saatlik mesai sınırı düzenlemesine dair henüz aleyhte bir değişiklik yapılmış değil. Küresel medyanın bu saldırılarına karşı Fransa’daki sendikalar, yeniden canlanan sol hareket ve halkın büyük bir kısmı apaçık ortada olan hakikati dile getiriyorlar. Sözüm ona erken emeklilik yaşı ve kısa olduğu iddia edilen haftalık mesai süresinin oluşturduğu maliyetin servet vergisi yolu ile karşılanabileceğini savunuyorlar. Bu talebin daha fazla istihdam olanağı sağlayacağını öngören Fransa gençliğinin hatırı sayılır bir çoğunluğu da bu kitlesel hareketliliğe dahil oldu. Bir başka deyişle, şu günlerde emek ve gençlik hareketleri arasında bir dayanışma siyaseti şekilleniyor. Bu birliktelikle, öğrenci ve işçilerin, Fransa’daki ilgili sendikalara yüksek düzeyde katılım sağlaması da büyük bir rol oynamakta. Bu sayede emeğin ve öğrencilerin örgütleri, sermaye ve devletin kitlesel medya aracılığıyla yaydığı ideolojik mesajlara karşı koyabiliyor.
Bununla birlikte mevcut kitlesel hareketlilik, Macron’un emeklilik haklarını budamaya yönelik düzenlemesine karşı duracaklarını iddia eden Le Pen’in aşırı sağ partisinin havada kalan birkaç vaatle ve parlamenter siyasetle sınırlı, göstermelik muhalefetinin sınıfsal niteliğini de teşhir etti. Le Pen’in siyasi hatasının, Fransa’da onlarca yıldır güçlenen neo-faşist dalganın önünü kesmek için tek başına yeterli olmayacağı aşikâr. Ancak, işçilerin ve gençliğin, sendikalar aracılığıyla örgütlenip, kitleler halinde sokağa çıkıyor oluşu, neo-faşistlerin geri çekilme ihtimaline ilişkin bir umut vaat ediyor. Neo-faşistlere karşı ciddi bir siyasi meydan okuma ancak halihazırdaki sınıf dayanışmasının, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı sürdürülen mücadeleyle birleşmesiyle mümkün olabilir.
Küresel Güney’de Peru vb. ülkelerin isyan dalgasıyla sarsıldığı ve Brezilyalıların faşist tehlikeye karşı kitleler halinde direndiği bir dönemden geçerken, zaman zaman hakiki bir devrimci potansiyel de taşıyan bu kitlesel hareketleri tahlil etmek ve ihtiva ettiği yaratıcılıktan bazı dersler çıkarmak oldukça önemli. Bu öğrenme sürecini İngiltere, ABD ve teknolojik açıdan gelişmiş diğer ülkelerde yükselen işçi hareketlerinin izinden giden 2023 Fransa’sındaki hareketliliği de içerecek şekilde genişletmemiz gerekiyor.
Çevirinin İngilizce aslına aşağıdaki bağlantıdan erişebilirsiniz: https://imhojournal.org/articles/millions-of-french-workers-come-out-to-oppose-austerity/