Futbol, hegemonik erkeklik ve seks
İşte tüm bu “erkeklik” olayları, kırılganlıklar, güç fetişizmleri, narsisizmler, iktidar arzuları olanca cüssesiyle futbol kültürüne içerilir. Zira futbol homososyal ortamların en ihtişamlısı, en heybetlisidir. Tam da bu yüzden “erkekliğin” sansürsüzce, korkusuzca, tüm ilkel arzuları kışkırtırcasına performe edildiği alanlardandır futbol kültürü.
Ebru Pektaş
Geçtiğimiz hafta sonu Karşı Lig’in düzenlediği festivale “Futbolda şiddet ve eril kültür” başlığında bir söyleşiyi gerçekleştirmek üzere davet edildim.
Efen’im bendeniz şu hayatta futbola ilgi konusunda tanıyabileceğiniz en bigane insanlardan biriyim. Oyunla ilgili kale, fileler, topun ilerleyişi, gol olayı, doksan dakika gibi “kesin bilgi” denilebilecek konularda elbette bir fikrim var.
Başka fiyakalı bilgiler de yıllar içinde zihnime yerleşti kuşkusuz(!) Futbol işçi mahallelerinden çıkmıştır, futbol popüler kültürün iyi bir yansıtıcısıdır, kolektif çabayı esas alır, solcu takımlar vardır, kurşuna dizileceğini bile bile gol atan antifaşist takımlar olmuştur tarihte vs. Ama o kadar işte…
Yine de biraz daha yakından bakıldığında tüm bu devasa kültür alanının “toplumsal cinsiyet” perspektifinden nasıl süzüleceği futbola ilgili, ilgisiz hiç birimizin atlayabileceği gibi değildir.
KarşıFest etkinliğinde de paylaştığım, başlangıç niyetine, kara kalem hatların konuşulabileceği bazı notları sizlere de aktarmak istiyorum.
Toplumsal cinsiyet faslına geçmeden evvel, çokça “dışarıdan” bir bakışı sorgulamak gerekiyor.
Buna göre futbol özellikle geçmişin faşist diktatörlük rejimlerinde de görüldüğü üzere geniş yığınların uyutulduğu, aptallaştırıldığı, baskıcı rejimlere onay sunulmasına vesile olan bir araçtır. Ünlü 3 “F” den biri de nihayetinde futboldur vs. Bu yaklaşımı tekil örnekler açısından sorgulamak mümkün. Ne ki futbol ne içinde yer aldığı popüler kültür evreninden ne de toplumun bütününden ayrıştırılabilir.
Çok uzağa gitmeye gerek yok. Popüler kültür evreninin unsurları hiçbir zaman peşin peşin onay sunucu olmamıştır. En suya sabuna dokunmaz denilen pop şarkıları bir gün siyasi slogana dönüşebilmekte, kaderci-yoz denilen arabesk müzik yoksulların öfkesini bileyleyebilmektedir.
Futbol ve kültürü de pekala çeşitli örneklerde itaat etmemenin, direnmenin ölçeği haline gelebilmektedir.
Fakat iş burada bitmemekte…
Biliyoruz ki futbol kültürü özellikle mikro banal milliyetçiliğin, katıksız cinsiyetçiliğin, homofobinin, kadın düşmanlığının söz/söylem adacığı gibidir.
Niye böyledir? Yaşamın her alanı yeterince erkek egemenken neden futbol kültürü ataerkinin en koyusunu, en kıvamlısını, en azgınını karşımıza çıkarmaktadır?
Egemen ve yaygın olarak erkekler arasında, erkeklere dair spordan bahsediyoruz.
Erkek egemenliğinin en haz dolu unsuru olarak “erkeğin erkek üstünde iktidar kurmasının” gündeme geldiği bir alan karşımızdaki.
Sınır boyları hegemonik erkeklik tarafından çizilen bir alan.(1)
Peki nedir bu hegemonik erkeklik olayı?
Hakkında yazılmış tonlarca kitabın, akademide kürsülerin, tezlerin ortaya çıkardığı ama hemen yanı başımızda olan, evde, yatakta, mahallede, statta olan bir “erkeklik” bahsettiğimiz.
Basitleştirmek mümkün.
Ataerkil bir düzlemden bahsediyorsak hegemonik erkeklik, hiç bitmeyen bir kendini ispat etme uğraşıdır.
“Erkeklik”, yalnızca erkek olunduğunda ve bir seferde elde edilen bir şey değildir.
Erkeğin, erkekliği daima yitirilme tehlikesi altındadır.(2)
Erkek, kendine ilişkin bu ispat mücadelesindeyken, düşmanını “kadınsı” yapmak için, onun iktidarlığını, erkekliğini çalmak için muazzam çaba gösterir.
İşte tüm bu “erkeklik” olayları, kırılganlıklar, güç fetişizmleri, narsisizmler, iktidar arzuları olanca cüssesiyle futbol kültürüne içerilir. Zira futbol homososyal ortamların en ihtişamlısı, en heybetlisidir. Tam da bu yüzden “erkekliğin” sansürsüzce, korkusuzca, tüm ilkel arzuları kışkırtırcasına performe edildiği alanlardandır futbol kültürü.
'KOYDUK' MU?
Futbolda “gol atılması” anının sekse ait semboller ve cinsel şiddetle anılması başka nasıl açıklanabilir?
Gol sembolik olarak penisi, penis marifetini gösterir.
Gol sevinci, maharetli bir seksin finali gibi boşalma heyecanını taklit eder.
Gol atmak, edepsizce penetrasyonu yeniden adlandırır: Koyduk, çaktık, girdik, soktuk…
Burada kalmaz; gol yiyen taraf tecavüzle, “erkekliği” çalan “anal tecavüzle” anılır, gösterilir.(3)
Binlerin, milyonların iştirakçisi olduğu eril küfür, çoğaltılan hazlarla dalga dalga yayılır, “adamlık” söylemiyle romantize edilir, taraftarlığın/yerliliğin/”erkekliğin” duygudaşlığıyla kutsanır. Linç, cinayet, şiddet teferruat olur…
Elbette tüm bunlar basitçe statları yaygın olarak erkekler doldurduğu için, yaygın olarak erkekler futbol oynadığı için olmuyor. Daha ince bir damardan yakalamak istersek…
Bir tarafta tüm bu kültürü kışkırtan, küresel spor piyasasının milyon dolarlık transferleri, popüler futbol ikonları, yüksek teknolojili statlar, markalar, tirajlar, reklamlar, sponsorlar var.
Diğer tarafta günümüzün tekinsiz, güvenilmez küresel cangılında taraftarlıkta kimlik edinen, aidiyet bulan, hoşnutsuzluğunu bir nebze futbolda unutan milyonları, ekranlardan kahvehanelere barlara uzanan duygusal-sosyal ağ, bu ortamda mazur görülen küfür, şiddet…
PEKİ ÇÖZÜM?
Başlı başına ayrı bir konu olmakla birlikte, çözüm, taraftar gruplarını önemsemek, iyiyi, güzeli, “mağdur etmeyen” tezahüratı, amatör sporluğun hazzını, paylaşmayı çoğaltmakta…Ve elbette kadınların, LGBTİ+ bireylerin taraftar ve sporcu olmalarını desteklemekte…
Not:
1-Hegemonik erkeklik kavramı için detaylara bakmak isterseniz, https://www.idefix.com/Kitap/Cinsellik-Siddet-Emek/Arastirma-Tarih/Sosyoloji/urunno=0001736462001
2-https://www.iletisim.com.tr/kitap/cin-isi-japon-isi/8568#.XOxidIgzbIU
3-http://www.toplumsol.org/tribunde-toplumsal-cinsiyet-ve-hallerimiz-mahmut-yilmaz/