Gezi tutukluları için adalet nöbeti

Gezi tutukluları için adalet nöbeti

“Bu haksızlıkları yapanlardan bu hesap bir gün mutlaka sorulacak!”

Ersan Kınık

Avukatların, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda sürdürdükleri Adalet Nöbeti’nin bu hafta 117’ncisi gerçekleştirildi. Adli tatilin sona ermesinin ardından düzenlenen ilk nöbette de Gezi davası tutuklarına özgürlük talep edildi. Saat 12.00’de adliyeden alkışlarla dışarıya çıkan avukatlar, adliye önünde basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya çok sayıda avukatın yanı sıra Gezi tutuklularının aileleri de katıldı.

‘CESUR OLMAK ZORUNDAYIZ’

Adliye önünde düzenlenen basın açıklamasında açılış konuşmasını yapan Avukat Kemal Aytaç, “Cesur olmak zorundayız, hiç acımadan ifade etmek zorundayız. Arkadaşlarımız su kadar temiz ve berrak insanlar. İnfaz bürolarının infaz memurları aracılığıyla bu dostlarımız şu anda cezaevinde. Ne yazık ki bunu gerçekleştirenler şu anda bu ülkenin yönetiminde. Ama gün gelir hesap döner. Bu haksızlıkları bu hukuksuzlukları yapanlardan bu hesap bir gün mutlaka sorulacak” diye konuştu.

‘HALKI AYAĞA KALDIRAN, TOPÇU KIŞLASINDA ISRARCI OLAN İKTİDARDIR’

Aytaç’ın ardından Gezi tutuklusu Yönetmen Mine Özerden’in annesi Halide Özerden konuştu. Özerden şunları söyledi:

“Benim kızım Mine Özerden parkın ağaçları kesilirken direnenler arasında oradaydı. Sonraki günlerde eylemlerde olamazdı. Çünkü Fethiye’de bir lisan okulu yönetiminde işinin başındaydı. İstanbul’da olsaydı yine orada olacaktı. Dosyada durumu gösteren belgeler hiçe sayıldı. Bu davada yargılanan kişilerin geniş kitleleri arkalarından sürükleyecek ne önlükleri ne de siyasal güçleri var. Halkı ayağa kaldıran, topçu kışlası yapılmasında ısrarcı olan iktidardır. Bu ısrar karşısında İstanbul halkı günbegün birleşmiş, yollara düşerek parkını korumakta kararlılığını göstermiştir. İstanbul direnişi daha sonra diğer şehirlerimizin halkları tarafından da benimsenerek yayılmıştır. Olayları seçilmiş belirli kişilere yüklemek sadece İstanbul halkının değil, tüm halkımızın Anayasa’mızdan almış olduğu özgür ve demokratik direnişini hiçe saymaktır. Altı aydır yavrular babalarını analar babalar evlatlarını bekliyorlar. Ellerinizi vicdanınıza koyunuz ve mağduriyetimizi bir an önce gideriniz.”

‘BİZİ TUTUKLAYANLAR, BU KARARLARIN ÜZERİNE ‘TÜRK MİLLETİ ADINA’ YAZDI’

Gezi tutuklusu Akademisyen Hakan Altınay’ın eşi Hande Altınay ise Hakan Altınay’ın nöbete gönderdiği mektubu okudu. Mektupta şu ifadeler yer aldı:

“Bu nöbetlerin, itirazların, toplumumuzun ölü balık olmadığı, kendi kaderi konusunda sözü olduğunu göstermek açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özlemle kucaklaşmayı beklediğimiz sizleri de televizyonlarda görmemize ve hasret gidermemize vesile olması da ayrıca pek güzel. Bizi kesinleşmemiş biz başvurmasak bile otomatik olarak temyize muhtaç bir kararla tutuklayanlar, kararlarının üstüne Türk milleti adına yazdı. Yani bizi kendi adlarına değil 85 milyon adına Silivri’ye ve Bakırköy’e koydular. Ama yapılan her kamuoyu araştırması, toplumun çoğunluğunun bu karara itiraz ettiğini gösteriyor. Türkiye’nin yaşayan eski Cumhurbaşkanları var. İkisi de bu kararı çok sert eleştirdi. Üç eski Anayasa Mahkemesi başkanımız var hayatta. İkisi bu kararı ve davayı eleştirdi. İstanbul Barosu Başkanı ‘Son 40 yılın en berbat davası’ dedi bu yargılama için. Bu dosyaya daha önce 30. ve 13. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde bakan 6 yargıçtan 4’ü ‘burada hiçbir suç delili yok’ dedi. Ama biz Silivri’deyiz ve Bakırköy’deyiz.

‘TÜRK MİLLETİ BU DURUMDAN SAHİDEN MEMNUN MU?’

Bu durumdan Türk milleti sahiden memnun mu? Yeni adli yıl açılışında konuşan yüksek yargı mensupları yargının saygınlığına zarar verecek eleştirilerden sakınılmasını istediler. Haklılar. Yargının saygınlığı gerçekten çok önemli. Peki bunun yolu herkes tarafından toplumun çoğunluğu tarafından kınanan kararları acilen düzeltmekten geçmez mi? Bunu biz Silivri’den mi yapacağız yoksa size bir sorumluluk düşüyor mu?

Bu dava bizim için aynı zamanda bir insanlık dersi oldu. 2018’de başlayan gözaltılar sırasında emniyete bizden önce hiç tanımadığımız sadece meslek ahlakı ve dayanışma ruhuyla hareket eden avukatlar varmıştı. O günden bugüne hakkını asla ödeyemeyeceğimiz bir dayanışmayla bizim yanımızda oldular.

Ben tarihçiyim ve emin olun bugün yaşadığımız adaletsizliklerin tarihi sizler inatla ve özenle mesleğinizi yapmaya, sözünüzle ve yazınızla kayda geçmeye devam ettiğimiz için yazılabilecek. Avukatlar, gazeteciler, aile dayanışmamız, etrafımız iyilik dolu. Biz iyi olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Dürüst, adil, ahlaklı, vicdanlı olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu toplumda özgür eşit kardeşçe bir düzende yaşama talebimizden de vazgeçmeyeceğiz.”

‘KORKMUYORUZ, BURADAYIZ’

Hakan Altınay’ın okunan mektubunun ardından, Gezi tutuklusu Şehir Plancısı Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Demir Kahraman konuştu. Kahraman şunları söyledi:

“Sevgili Tayfun hâlâ daha mesleğinin ve insanlığının gereğini yerine getirmeye, üretmeye, çalışmaya şehir planlamanın, bilimin, etiğin bize söylediği şeyleri savunmaya devam ediyor. Biz korkmuyoruz, buradayız! Her zaman arkamıza alacağımız şey iyilik, dayanışma ve bilim.

Biz Gezi Parkı’nın park olarak kalmasını istedik ve hala aynı şeyin arkasındayız. Bırakın hükümeti devirmeye teşebbüsten bahsetmek, Taksim Dayanışması, Şehir Plancıları Odası Mimarlar Odası, milyonların Gezi Direnişi esnasında tercümanlığını yapmıştır ve lütfen hatırlayın. 5 Haziran - 13 Haziran tarihlerinde 2013 yılında Bülent Arınç ve Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan hükümet görüşmelerinde, birçok sanatçıyla beraber kurulan müzakere masalarında Tayfun Kahraman o masalarda oturmuş; mesleğini, odasını ve milyonları temsil etmiştir.

‘DEMOKRASİ MÜCADELEMİZİ GÖĞSÜMÜZE ONUR NİŞANESİ OLARAK TAKTIK’

Buradan tekrar söylüyoruz biz bu mücadeleye devam edeceğiz. Her ne kadar hukuksuz, her ne kadar delilsiz bir süreçten geçiyor olsak da demokrasi mücadelemizi göğsümüze onur nişanesi olarak taktık ve bu yolu yürümeye devam ediyoruz hep beraber. Arkadaşlarımızı tarih aydınlık sayfalara yazacak. Dosyamız istinafta.

MERİÇ KAHRAMAN’DAN İSTİNAF HAKİMLERİNE: TARİHİN HANGİ SAYFALARINDA OLACAĞINIZA KARAR VERİN!

İstinaf hakimlerine sesleniyorum. Tarihin hangi sayfalarında olacağınıza karar verin. Karanlık sayfalarında mı? aydınlık sayfalarında mı? bu hukuksuzluğa son verin!”

Gezi tutuklusu Avukat Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay ise şöyle konuştu:

“7 arkadaşımızdan 3’ü Can Atalay, Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman, şehrin imar hukukuna, yeşil alanlarına karşı adli ve idari mücadele içerisindeydiler. Mahkemelere başvuruyor ve kararları iptal ettiriyorlardı. Mesele bundan ibaret. Bu ceza; şehir plancılarına, mühendislere, avukatlara ve bilim insanlarına ‘iş insanlarına karışırsanız sonucu böyle olur’ diye parmak sallama cezasıdır.

Bu siyasi düzen, bu yargı düzeni Gezi’de de gördüğünüz gibi bize toplu olarak bir şey yapamıyor. Direneceğiz, yılmayacağız, çoğalacağız ve kazanacağız. Bu istibdadı yeneceğiz!”