Güzel bir dünya için kavga

Güzel bir dünya için kavga

Toplumsal gerçekçi edebiyatın ustalarından Steinbeck, “Bitmeyen Kavga” romanında 1930’larda ABD’nin kırsal bölgesinde Torgas Vadisindeki elma toplayıcısı işçilerin grev sürecindeki mücadelelerini, kendisi için hiçbir şey istemeyen insanların gözünden etkileyici ve gerçekçi bir biçimde sunar.

Ufuk Akkuş                                                      

Marksizm, tarihi sınıf mücadelelerini tarihi olarak kavrar ve analiz eder. Toplumsal tarihin belli yasaları olsa da etkili ve dönüştürücü olan siyasi öznelerin mücadelesidir. Öznelerin geçmişten getirdikleri birikim, gelişmişlik düzeyi ve mücadele azmi belirleyicidir, ama bu hareket hep belirli bir tarihsel ve toplumsal koşullar içinde gerçekleşir. Marksizmin tarih anlayışına göre; insanlar tarihi kendileri yaparlar ama bunu önceden devraldıkları verili koşullar içinde gerçekleştirirler. Sınıf mücadelesi pratiği edebiyatın ve sanatın da ilgi alanına girmiş ve ilk çağdan bu yana değişik yapıtlarda işlenmiştir. Sınıf mücadelesi sınıflar ortadan kalkıncaya dek hem siyasetin temel konusu olmaya hem de sanat yapıtlarında işlenmeye devam edecektir. Geleceğin sınıfsız dünyasındaki edebiyat ortamında belki bir süre daha yer alabilir ancak sadece nostalji ve tarihsel bir anlatı olarak.

Bugün ele alacağım kitap insanlığın bitmeyen mücadelesinin kapitalist üretim tarzı içindeki macerasına ait olan John Steinbeck’in “Bitmeyen Kavga”sı. İrlanda asıllı Amerikalı yazar olan Steinbeck (1902-1968), romanlarında işçi ve emekçi sınıfların yaşamını, mücadelesini ve toplumsal sorunlarını ön plana çıkardı. Gençliğinde bir zamanlar çalıştığı Torgas ve Salinas Vadisi ve oradaki mücadeleler, onun eserlerinin pek çoğunda yer aldı. Eserlerinin çoğu sinemaya aktarılmış olan yazar 1962’de Nobel Edebiyat ödülünü aldı. Bitmeyen Kavga’da, Torgas Vadisinde ağır koşullarda çalışan elma toplayıcısı işçilerinin grev örgütleme sürecindeki yaşadıkları ve parti üyesi sosyalistlerin grevde ki rolleri anlatılır. 1936 yılında yayımlanan kitap ABD’deki 1929 ekonomik krizin izlerini taşır. Kapitalist sistemin işçileri nasıl köle haline getirdiği ve bu duruma direnmek için işçilerin nasıl mücadele ettiği ve işçi sınıfının yanında yer alan partililerin greve müdahaleleri anlatılır. Partililerin rolü Lenin’in işçi sınıfına dışarıdan bilinç götürme anlayışını çağrıştırır. Tarım işçileri ve doğal işçi lideri London ile partililerin ilişkisi bu kapsamda şekillenir. Grevde işçiler ve partililer ile patronlar, bölgedeki faşist güçler ve devlet ile ilişkiler usta bir anlatımla ve sürükleyici bir tarzda işlenir. Kitabı okurken sahnelerin belirgin biçimde gözde canlanması ve sinematografik öğeler Steinbeck’in pek çok romanının filme çekilme nedenini de güzel ortaya koyar.

Romanda Jim ve Mac adında iki başkarakter yer alır. Steinbeck’in yarattığı diğer tipler zaman zaman ön plana çıkarak güçlü ve gerçekçi anlatımı destekler. Romanın önemli figürü Jim, Albert Camus’nün “Yabancı” romanındaki başkarakter Meursault gibi annesinin ölümüne duyarsız kalır. Serserilikten cezaevine düşen Jim cezaevindeyken annesinin ölüm döşeğinde olduğu haberini alır ve izinli olarak eve gider fakat cenaze törenine gitmez. Jim’in cezaevine düşmesi de Charlie Chaplin’in “Modern Zamanlar” filminde olduğu gibi kendisini tesadüfen kitlesel bir gösterinin içinde bulması ve eylemcilerden biri sanılarak gözaltına alınmasıyla gerçekleşir. Jim’in cezaevinde karşılaştığı kişiler hayata bakışının değişmesinde büyük bir rol oynar. Tıpkı Yabancı’daki Meursault gibi Jim hayatının berbat geçtiğini, kendini ölü gibi hissettiğini düşünür, ancak Meursault’dan farkı hayatına bir anlam verme ve yeniden canlanabilme isteğidir. Cezaevinden çıktıktan sonra Jim, sosyalist mücadeleye katılmak için Parti’nin yolunu tutar. Görüştüğü parti yetkilisi romanın diğer başkarakteri Mac’tır. Partili yaşamın zorluklarını Mac’tan dinleyen Jim, hayatını anlamlı kılmak istediğini söyler ve olumlu etkilendiği ve idol olarak gördüğü cezaevi arkadaşlarından örnek verir. Hücredeki beş kişinin de öfkeli olduğunu ama bu öfkenin bir patrona değil, bütün bir patronlar sistemine duyulan öfke olduğunu aktarır. Ayrıca Jim’e göre; bu insanlar umutsuz değildirler, sakindirler ve bir faaliyet içindedirler. Kafalarının gerisinde nefret ettikleri sistemden önünde sonunda kurtulacakları inancı vardır. Kendini işçi sınıfı mücadelesine adamış olan parti yetkilisi Mac ise Jack London’ın “Demir Ökçe” romanındaki başkahramanı Ernest Everhard ve Çernişevski’nin “Nasıl Yapmalı” romanındaki Rahmetov gibi sosyalist mücadeleyi yaşamının bütün alanlarına yayan bir toplumsal tiptir. Jim ve Mac zor koşullarda ve düşük ücretle yaşayan Torgas Vadisindeki elma toplayıcısı tarım işçilerinin aralarına girer ve grevin örgütlenmesi ve ilerletilmesinde rol üstlenir. Partililere ve grevdeki işçilere yardım etmek ve gözlem yapmak için vadiye gelen Doktor Burton ise grev sürecinde hümanist fikirlerini dışa vurarak eleştirel ve sorgulayıcı bir rol oynar. Lokantasını yoksullara ve partililere açan Al, çiftliğini partililere ve işçilere açan Al’ın babası Anderson, ilerlemiş yaşına rağmen çalışmaya devam eden huysuz ihtiyar Dan, yatak odası devrimcisi lakaplı parti üyesi Dick gibi renkli tiplerin de yer aldığı roman, sadece 1930’ları değil hikayenin halen sürdüğü günümüzün gerçeğini de anlatır.

Parti işleyişi ve demokratik merkeziyetçiliği çağrıştıran Parti kurallarına ilişkin anekdotlar, partililerin yoldaşlık ilişkileri ve işçiler arasında örgütlenme stratejileri, patronlara, faşistlere ve devlet görevlilerine karşı direniş hamlelerinin yanı sıra patronların da sınıfsal reflekslerini kullanma yolları günümüze dair de bir panorama çizer.  Kavganın en umutsuz anında bile Mac, geleceğe olan umudunu yitirmez. Grevi kaybetseler bile pamukta greve gerek kalmayacağını, işçilere mücadeleyi ve nasıl greve gidildiğini öğrettiklerini ve işçilerin bir araya geldiklerinde büyük bir kitle haline geldiğini gösterdiklerini söyleyerek, London’ı bu küçük greve değil bütüne bakma konusunda uyarır.

Romanda değinilen Partililerin örgüt içindeki ilişkileri; örgüt disiplini, demokratik merkeziyetçilik, yoldaşlık meselesi ve geleceğin güzel dünyası için hiçbir çıkar gözetmeden mücadele anlayışı edebi bir üslup ve gerçekçi bir biçimde ortaya serilir. Aynı zamanda grevdeki işçilerin yaşadığı zorluklar, grev kırıcılar ile mücadele patronların oyunları ve tüm bunlara karşı işçilerin mücadelesi, onların zaaflarını da içerecek biçimde sarih bir biçimde anlatılır.

Toplumsal gerçekçi edebiyatın ustalarından Steinbeck, “Bitmeyen Kavga” romanında 1930’larda ABD’nin kırsal bölgesinde Torgas Vadisindeki elma toplayıcısı işçilerin grev sürecindeki mücadelelerini, kendisi için hiçbir şey istemeyen insanların gözünden etkileyici ve gerçekçi bir biçimde sunar. Aşina olduğu dünyayı sınıfsal bakış açısıyla yorumlayarak, grevdeki partili figürlerin desteğini ve yönlendirici rolünü, mücadelenin her iki tarafındaki kesimlerin kavgasını heyecanlı ve sürekli yükselen bir tempoyla anlatır. Gün Zileli’nin yetkin çevirisiyle sunulan yapıt hepimizin sadece dünkü değil bugünkü hikayesini anlatıyor ve tekrar tekrar okunmayı hak ediyor.

Künye: Bitmeyen Kavga, John Steinbeck, Çev. Gün Zileli, Sel Yayıncılık, 2020, 316 sayfa.

DAHA FAZLA