'Hakikat rejimi'ni parçalamak: Laiklik Savunulmalıdır
'Laiklik Savunulmalıdır’ın haklı biçimde dile getirdiği görüş, AKP’nin sıradan bir parti olmadığıdır. Yıldızoğlu AKP’yi pasif karşı devrim tanımı içine yerleştirir.
Severek takip ettiğimiz köşe yazarları vardır bilirsiniz. Haftanın hangi gününde yazdığını, varsa röportajlarını, çıkacak kitabını sıkı takibe alırız. Ne var ki yalnızca parmağımızı kaydırarak anında on tane habere, beş tane sade suya tirit analiz yazısına denk geldiğimiz günümüzün enformasyon şiddeti içinde, derinlikli yazıların bile kolayca berhava olduğunu, izini tortusunu alıp uçtuğunu hissederiz. Bu nedenle böyle yazıların günün hayhuyundan kurtarılıp şöyle serin ferah düşünülmesi biz okurlar için önemli bir ihtiyaç.
Ergin Yıldızoğlu’nun Tekin Yayınları’ndan çıkan Laiklik Savunulmalıdır kitabı tam da bu tür bir ihtiyaca yönelik. Kitap yazarın yayınlanmış köşe yazılarından oluşan bir derleme. Laiklik Savunulmalıdır okuyucuyu ülkemizin farklı gündem ve uğraklarında dolaştırırken aslında belli bir izleği, anlamlı hale gelmiş bir bütünü göstermekte.
Bu bütüne dikkat çekmekte ve kimi tartışma notları çıkarmakta fayda var.
BAZI KAVRAMLAR
Yıldızoğlu, yazılar boyunca kullandığı ya da tercih ettiği kavramlar, kitabın ana sorunsalı olarak tanımlanabilecek AKP iktidarı/siyasal islam açısından oldukça kritik noktada. Özellikle öne çıkanları sıralamak gerekirse pasif karşı devrim, mevzi savaşı, transformizm, hegemonya, göreli özerklik, tarihsel/toplumsal blok, zor/rıza, hakikat rejimi, habitus, kültür savaşları gibi.
Çoğunlukla Gramsci kökenli bu kavramlar etrafında Yıldızoğlu verimli bir tartışma yürütmektedir. Bu özellikle iki açıdan önemlidir.
Birincisi Gramsci’nin kavramları Metin Çulhaoğlu’nun tabiriyle bir tür ‘derin marksizm’ tartışması yapmak üzere öne sürülmemiştir. [1] Yani burada amaçlanan bu kavramların Marksist kuramın yapı-özne, bütünlük, tarih, determinizm gibi kendi iç tartışmalarıyla bir kez daha ilişkilendirildiği pür kuramsal bir çaba değildir.
İkincisi, Yıldızoğlu bu kavramları özgül bir bütünlükle, Türkiye ve siyasal islam örneğiyle ilişkilendirmiş, test etmiştir. Üstelik Gramsci kavramlarıyla AKP analizinin Laiklik Savunulmalıdır’da vardığı tezler, çeşitli niyetlerle Gramsci sever olmalarına rağmen, laiklikten kelime olarak bile alerji duyanların tezleriyle taban tabana zıt konumdadır.
O halde daha yakından bakalım.
Öncelikle Laiklik Savunulmalıdır’ın haklı biçimde dile getirdiği görüş, AKP’nin sıradan bir parti olmadığıdır. Yıldızoğlu AKP’yi pasif karşı devrim tanımı içine yerleştirir.
“Siyasal İslam, ‘pasif karşıdevrim’(restorasyon) sürecinin en önemli özelliklerinden biri, tüm ‘mevzi savaşlarında’ olduğu gibi, ne kadar ufak olursa olsun sürekli kazanımlar elde etmeyi sürdürmek; bir alanda duraklama yaşanırsa, bir başka alana yoğunlaşmak, süreci oradan ilerletmeye çalışmaktı” (s.15)
Burada bahsedilen tam da Gramsci’nin ifade ettiği biçimiyle moleküler bir dönüşümdür; “..derece derece, kuvvetlerin daha önceki bileşimini değiştirir ve yeni değişimin kaynağı olur”.[2]
Tüm bu dönüşüm bir ‘hakikat rejimi’ yaratır.
“ ‘Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı gençlik’ yaratma arzusuna yakından bakınca, kutsalın yanı sıra, simgesel araçları, doğruyu yanlışı ayırt etmenin mantık kurallarını, bilgisinin üretimini ve yeniden üretimini, cinsel pratiğin kurallarını, kodlarını ve arzu nesnelerini kapsayan bütünsel bir tanımlama olarak özgün bir hakikat rejimi dayatmasıyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz” (s. 27)
Laiklik Savunulmalıdır’da, tam da bu hakikat rejimini sorgulamanın, burada yer kapmaya çalışmanın değil buraya doğrudan savaş açmanın ve burada özellikle bir ‘kültür savaşı’ yürütmenin çok önemli olduğunu belirtir Yıldızoğlu.
BAZI TARTIŞMA KONULARI
Yıldızoğlu, pasif karşı devrimin, artık devletin göreli özerkliğinin ortadan kalktığı bir devlet-parti-hareket-lider birliği olduğunu ifade eder. İşte tam da burada AKP için kullanılan ‘restorasyon partisi’ tanımlaması okuyucu için yeni tartışma ve soru işaretlerini gündeme getirmektedir.
“AKP’nin en büyük özelliği, projesinin kapitalist toplumun genel anlamda istikrarını, sınıfları arasındaki çelişkinin düzen sınırları içinde kalmasını sağlamaya ilişkin en temel ilkesini yadsıyan, başka bir ‘düzeni’ arzulayan bir ‘restorasyon partisi’ olmasıdır.” (s.63)(abç)
“(…)Bu partinin liderliğinin, kişi yaşamının özelini, kadın erkek eşitliğini, piyasa kurallarını kabul etmek gibi bir anlayışı yoktur. Siyasi görevle ekonomik faaliyetin ayrı tutulması geleneği ise bu liderlik için anlamsızdır.
Bu partinin liderliği, iktidarda olduğu on dört yıl boyunca, kapitalizmin liberal demokratik devlet geleneğini hemen her adımda hiçe saymış, yıkmaya çalışmıştır. Bugün Türkiye’de serbest piyasa ekonomisinden söz edilemez. Karşımızda bir ‘ahbap çavuş’ ekonomisi, ‘aile vesayeti’ olduğuna ilişkin, sorgulanmasına olanak verilmeyen çok sayıda iddia vardır” (s. 63)
Öncelikle ‘Kapitalist toplumun temel ilkesini yadsımak’ oldukça ciddi ve tartışmalı bir iddia. ‘Kapitalizmin liberal demokratik devlet geleneği’ mit mi gerçek mi hatta Türkiye örneğinde devletin bu tartışmadaki yeri, ‘serbest piyasa’ kavramı, siyasi görev ekonomik faaliyet ayrımı gibi okuyucu için tartışma konuları ya da tartışmalı konular açılmakta.
Laiklik Savunulmalıdır hem test etmeye çalıştığı kavram setiyle hem de son noktanın konulmadığı tartışma başlıklarıyla bizleri güçlü bir okumaya davet ediyor.
1-Bin Yıl Eşiğinde Marksizm ve Türkiye Solu, Metin Çulhaoğlu, Sarmal yayınevi(1997) s.217
2- Hapishane Defterleri, Antonio Gramsci, Belge yayınları(1997); s.300
*Laiklik Savunulmalıdır, Ergin Yıldızoğlu, Tekin yayınları (Ağustos,2016) (kitapla ilgili tüm alıntılar için bkz)