Halep zaferi ve Batı medyasının hezeyanları

Halep zaferi ve Batı medyasının hezeyanları

Halep’in Suriye Ordusu tarafından tamamen kurtarılması ve kesin zaferini ilan etmesinin ardından, kendisini sürekli demokrasi ve özgürlük savunucusu olarak lanse eden batı medyasının makyajı bir kez daha döküldü.

Halep’in Suriye Ordusu tarafından tamamen kurtarılması ve kesin zaferini ilan etmesinin ardından, kendisini sürekli demokrasi ve özgürlük savunucusu olarak lanse eden batı medyasının makyajı bir kez daha döküldü.

Kısa bir medya turu yapalım.

The Independent’te Patrick Cockburn imzasıyla yayımlanan “Eğer Esad Doğu Halep’i alırsa savaşı kazandığını düşünecek” başlıklı yazısında, “isyancılar” olarak tanımladığı terör çetelerinin Halep Savaşı’nı kaybetmesinin nedenini, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın yardım etmemesine bağlıyor.

Halep’in kurtarılmasının devam eden savaşta bir dönüm noktası olabileceğini öne süren Cockburn’e göre, Esad’ın askeri başarısının bir sınırı var. Buna gerekçe olarak da Palmira’nın tamamen IŞİD’in eline geçtiğini iddia eden yazar burada bir dezenformasyona imza atmış oluyor. Dünyanın dört bir yanından gelerek Suriye’ye yığılan katil sürülerini görmezden gelen yazara göre bu bir “iç savaş”.

Savaşın bundan sonra İdlip yönünde devam edeceğini öne süren Cockburn, Suriye ordusunun hakimiyet alanını arttırdıkça daha çok alanı savunması gerekeceğini belirterek, Suriye düşmanı güçlerin gerilla savaşı vererek Suriye Ordusunun tekrar bütün ülkeyi kontrol almasını engellemeyi umduğunu ve bunu başarmalarının dış güçlere bağlı olduğunu vurguluyor.

Yine bir diğer örnek, The New York Times’ta yayımlanan Anna Barnard imzalı “Halep tamamen Suriye hükümetinin kontrolüne girmeye yakın” başlıklı yazıda ise kadınlar ve çocuklar dahil olmak üzere çok sayıda sivilin öldürülmesinden korkulduğunu belirterek, son günlerde yabancısı olmadığımız türden bir kara propagandayı sergiliyor.

Bu iddiaların temel dayanaklarını ise makyajla ölü süsü verilen çocukların fotoğrafları ve IŞİD başta olmak üzere cinayet şebekelerinin yaptığı katliamlara ait görüntüler oluşturmakta.

Suriye’nin en büyük yüzölçümüne sahip olan şehri Halep’in Suriye Hükümeti tarafından alınmasının savaşın seyrini değiştirebileceğini belirten Barnard, “asi ve muhalif” olarak nitelendirdiği terör gruplarının hakimiyeti altında yaşayan insanların büyük çoğunluğunun Suriye Devleti tarafından yönetilen topraklara gitmek istemediğini iddia etmekte.

Bir başka örnek, The Guardian’ da Martin Chulov imzasıyla yayımlanan “Halep İçin Sefaletin Bir Bölümü Bitti Fakat Sefaletin Yeni Bir Bölümü Başlıyor” başlıklı yazıda ise Suriye hükümetinin Halep zaferi sonrası, cihatçı unsurların, IŞİD’in elindeki Rakka dışında elde kalan en büyük kaleleri olan İdlib’te toplanacaklarını öne sürüyor. Esad’ın iddia ettiği gibi Halep’in hükümet tarafından alınmasının savaşta belirleyici bir rol oynayacağını kabul eden Chulov, buna rağmen istikrarın gelmesi için uzun bir süreç olduğunu özellikle belirtiyor.

Suriye ordusunun tek başına ayakta durabileceği izlenimini vermediğini iddia eden yazar, Suriye’nin kazanan pozisyonuna gelmesinde Rusya ve İran’ın önemli unsurlar olduğunu vurguluyor.

Ülkesini terör çetelerinden kurtarma mücadelesi veren Esad öncülüğündeki Suriye hükümetinin “merhamet kuralını” uygulayacağına dair bir işaret vermediğini öne süren yazara göre, önümüzdeki süreçte başkanlık sarayındaki varlığını sürdürmesini borçlu olduğu Moskova ve Tahran’a karşı zorlu bir süreç Beşşar Esad’ı beklemekte.

Özellikle İran’ın Şam yönetimini Hizbullah köprüsünü de kullanarak hakimiyeti altına almayı hedeflediğini, yeniden ayağa kalkan Rusya’nın ise “Arap Baharı” sonrası Suriye’yi bölgede etkisini arttırmak için bir üs olarak gördüğünü belirten Chulov’a göre çatışmayı tetikleyen “temel mağduriyetler” başta olmak üzere sünni hoşnutsuzluklar ele alınmadan elde edilecek askeri bir zafer uzun vadede fazla bir şey ifade etmeyecek.

Derleme yaptığımız üç yazıdan da anlaşılacağı üzere Suriye yönetimi sadece emperyalizm destekli katil sürüleriyle savaşmamakta, aynı zamanda insanlık düşmanı çeteleri destekleyen ABD ve Avrupa merkezli kara propaganda aygıtlarıyla da mücadele etmekte. Batı medyası Suriye’de yaşanan savaşın başından beri açıkça; kafa kesen, kadınlara tecavüz eden ve onları köle pazarlarında satan insanlık düşmanı çetelere meşruluk kazandırma derdinde.

Akıldan çıkarılmaması gereken sonuç ise emperyalizm ve onun piyonları her zaman kaybeder. Tarihin değişmeyen hükmü budur.               

DAHA FAZLA