Ham madde ihracatı başarı sayılır mı?
Ham madde ihracatını başarı gibi göstermek yerine, madencilik üretimlerini yüksek teknoloji ürünlerine dönüştürecek politikaları üretmek ve uygulamak yöneticilerin asli görevi olmalıdır.
Maden Mühendisi Mehmet Torun
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yaptığı açıklamada "Madencilik sektörümüz normalleşme dönemine girilmesiyle birlikte özellikle ihracat bazlı büyük bir sıçrama yaşadı. 2021'de Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 5 milyar 930 milyon dolarlık maden ihracatı yaptık" demiş ve bunu bir başarı olarak göstermiştir.
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin 2021 yılı maden ihracat verileri incelendiğinde söz konusu ihracatın yüzde 36’sı doğal taşlar, yüzde 36’sı metalik cevherler, yüzde 19’u endüstriyel mineraller ve yüzde 9’u maden dışı toplamı kalemlerden oluşmuştur. İhracatın rakamsal karşılığı ise; doğal taş ihracatı 2 milyar 92 milyon 302 bin 111 ABD Doları, mineral ihracatı 3 milyar 837 milyon 811 bin 182 ABD Doları ve genel toplam 5 milyar 930 milyon 113 bin 293 ABD Doları olarak belirtilmiştir. Söz konusu ihracat için; 27 milyon 524 bin 950,184 ton mineral, 7 milyon 779 bin 200,308 ton doğal taş olmak üzere toplam 35 milyon 304 bin 150,492 ton maden üretimi yapılmıştır.
Kaynak: İstanbul Maden İhracatçıları Birliği
İhraç edilen madenlerin çok büyük kısmı ham madde ve/veya yarı mamul olarak satılmıştır. Dünyada ham madde satarak gelişmiş hiçbir ülke yoktur. Bu tür politikalar gelişmiş ülkelerin sanayilerine ham madde sağlamaktan başka bir işe yaramaz. Oysa üretilen madenleri uç ürüne dönüştüren ülkeler, dünya pazarına hakim olmakta ve oluşan katma değeri kendi yararına kullanmaktadır.
Örneğin; bor madeninin uç ürünlere dönüştürülmesi sonucu değeri bin kata kadar artmaktadır. Yine krom cevheri, paslanmaz çelik elde edilmesi sonucunda yüzlerce kat değer kazanmaktadır. Madenlerin kritik önemi de bu noktada kendini göstermektedir. Madenler; milyonlarca yılda oluşan, tüketildiğinde yerine konulamayan, hiçbir kişi ve zümrenin emeği olmadan oluşan, doğanın insanlığa sunduğu ortak değerlerdir. Bu nedenle insanlığın yararına planlı ve rasyonel bir biçimde üretilmeleri zorunludur.
Madenler, yer altından çıkarılırken yaşanan iş kazaları ve çevresel sorunlar göz önüne alındığında değeri daha iyi anlaşılır. Bu kadar zorlukla üretilen cevherleri, ham madde olarak yok pahasına satmayı başarı olarak göstermek bir aldatmacadır. Ucuza satılan madenlerimizin işlenerek yüzlerce kat fazla fiyatla yine bize satıldığı tarihsel bir gerçekliktir.
Yapılması gereken açıktır: Bu kadar stratejik olan madenler, insanlığın gerçek ihtiyaçları doğrultusunda bütünlükçü bir plan çerçevesinde üretilmelidir. Üretimin hedefi dış satım değil, ülke sanayi sektörleri olmalıdır. Madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki kritik önemi, fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, ancak, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır. Bu çerçevede, madencilik sektörünün planlanmasında ülke sanayi sektörleri ile entegrasyon ön planda tutulmalıdır.
Ham madde ihracatını başarı gibi göstermek yerine, madencilik üretimlerini yüksek teknoloji ürünlerine dönüştürecek politikaları üretmek ve uygulamak yöneticilerin asli görevi olmalıdır.