Hatay’da 6 Şubat Anma ve Dayanışma Yürüyüşü: 'Katilleri tanıyoruz!'

Hatay’da 6 Şubat Anma ve Dayanışma Yürüyüşü: 'Katilleri tanıyoruz!'

Depremin birinci yıl dönümünde, Hatay’da anma yürüyüşü düzenlendi.

İleri Haber

Maraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin birinci yıl dönümünde, depremden en çok etkilenen iller arasında yer alan ve iktidar tarafından kaderine terk edilen Hatay’ın Defne ilçesinde 6 Şubat Anma ve Dayanışma Yürüyüşü düzenlendi. Yürüyüşte konuşan 6 Şubat Platformu'ndan İpek Karanfil, "6 Şubat depremlerinin sorumlularını, katilleri çok iyi tanıyoruz. Katiller 6 Şubat’ta Hatay halkını yalnız bırakanlardır, ilk 4 gün sahada olmayıp sadece seyredenlerdir" ifadelerini kullandı. 

6 Şubat 2023 tarihinde Maraş’ta meydana gelen ve resmi verilere göre 53 bin 537 kişinin yaşamını yitirdiği, 107 bin 213 kişinin ise yaralandığı depremlerin üstünden bir yıl geçti.

Depremlerin ardından ağır bir yıkım yaşayan ve iktidar tarafından kaderine terk edilen illerin başında gelen Hatay’da, depremin birinci yıl dönümünde, 6 Şubat Anma ve Dayanışma Yürüyüşü düzenlendi.

Defne’deki Yunus Emre Parkı’nda, 7.7 büyüklüğündeki ilk depremin meydana geldiği saat olan 04.17’de başlayan yürüyüşe binlerce yurttaş katıldı. Yürüyüş öncesinde Yunus Emre Parkı'nda bir araya gelen yurttaşlar, depremde yaşamını yitirenler için "sessiz nöbet" tuttu. Nöbet sırasında, 105 saniyelik saygı duruşunda bulunuldu. 

'KATİLLERİ ÇOK İYİ TANIYORUZ'

Saygı duruşunun ardından, 6 Şubat Platform'ndan İpek Karanfil, "Katilleri çok iyi tanıyoruz" vurgusu yaptığı konuşmasında şunları kaydetti:

"Bugün burada bir yıldır bizlere yaşatılanlardan hesap sormak için toplandık. Bugün burada ‘Unutmadık, affetmedik, hesap soracağız’ demek için toplandık. Sevgili dostlar, bizler biliyoruz, 6 Şubat depremlerinin sorumlularını, katilleri çok iyi tanıyoruz. Katiller 6 Şubat’ta Hatay halkını yalnız bırakanlardır, ilk 4 gün sahada olmayıp sadece seyredenlerdir. Bunun karşısında Hatay halkı devrimcilerle, sosyalistlerle kendi dayanışmasını örgütledi. Bir yıldır bu dayanışmayla ayakta kalmaya çalışıyoruz.

‘Oy yoksa hizmet yok’ diyenlere buradan sesleniyoruz: Bu halk size boyun eğmedi, bundan sonra da boyun eğmeyecek! Bizler kendi dayanışmamızla, kendi gücümüzle sırtımızı nasıl birbirimize dayayarak bu enkazdan çıkmaya çalışıyorsak eğer, bu kenti de yeniden inşa edeceğiz. Hep birlikte inşa edeceğiz, onlara fırsat vermeyeceğiz. Şimdi elimizdeki karanfilleri ve reyhanları bırakmak için Asi kenarında buluşuyoruz.”

Öte yandan, Türkiye İşçi Partisi (TİP), saat 03.30’da Defne’deki Dostluk Parkı’nda bir araya gelerek Yunus Emre Parkı’na yürüdü. Yürüyüşe, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay’ın yanı sıra çok sayıda parti üyesi ve yurttaş da katıldı. 

'HÜZNÜMÜZÜ PAYLAŞMAYA GELDİĞİMİZ KENTTE ÖFKEMİZ ARTTI'

Dostluk Parkı'ndan Yunus Emre Parkı'na yürüdüğü sırada Halk TV'den İrfan Değirmenci'ye konuşan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Hüznümüzü paylaşmaya geldiğimiz kentte öfkemiz arttı” ifadelerini kullandığı konuşmasında şunları kaydetti:

“Maalesef çamur deryasından yürüyoruz. ‘Bir yıl öncesinden bugüne bir şehirde hiçbir şey mi değişmez’ diye düşündüğünüzde, acıların artması dışında hiçbir şeyin değişmediği bir tabloya şahit oluyoruz. Dünden bu yana aslında herkes bu saate kitlenmiş durumda. Bir anda binlerce insanın, on binlerce insanın hayatının değiştiği, en sevdikleri, en değer verdikleri insanlarla belki de vedalaştıkları anı tekrar, bir bütün olarak, bir kent olarak, bir ülke olarak, insanlar olarak yaşıyoruz. Doğal olarak çok hüzünlüyüz ama o hüznü paylaşmaya, belki o hüznü azaltmaya geldiğimiz bir kentte öfkemizin arttığı bir gerçek.

'HATAY'IN YALNIZLIĞA TERK EDİLDİĞİNİ BİLİYORDUK, BİRİNCİ YIL DÖNÜMÜNDE İTİRAF EDİLMİŞ OLDU'

Çok öfkeliyiz. Buradaki insanların yalnızlığa terk edildiğini biliyorduk. Birinci yıl dönümünde bu itiraf da edilmiş oldu. Oy vermedikleri için cezalandırıldıkları doğrudan birinci ağızlardan söylendi ve aslında tehdit edildiler, ‘Eğer bize oy vermezseniz, böyle yalnız kalmaya, böyle çaresiz kalmaya devam edersiniz’ diye. Aslında bugün hep beraber bir kentin meydan okuyuşuna da şahit oluyoruz. Çünkü gerçekten gecenin 4’ünde on binlerce insan ayaktayız ve birbirimizden başka hiçbir şeyimiz olmadığını biliyoruz. Birbirimizden başka hiçbir şeyimiz yok. Ama birbirimize sahip çıkmaya, bu en zor zamanda yaptığımız gibi birbirimize yaslanarak, belki birbirimizin omzuna başımızı koyarak, ayağa kalkacağız. Başka çaremiz yok, ayağa kalkacağız.

Geçen sene bu zamanlarda yaşadıklarından sonra Antakyalıların, Hataylıların, hele tehdit ederek falan teslim olmaları mümkün değil. En fazla bir suçun itirafıyla karşı karşıyayız. Biz bilerek yapıldığını söylüyorduk. Belki de kendi kendimize bile soruyorduk, öfkemizden, 20 yıldır yapmadıkları nedeniyle, bu kadar kötüleşebileceklerini düşünmekten dolayı haksızlık mı ediyoruz diye... Ama şimdi itiraf edildi. Evet, devletten baktığınızda, Saray’dan baktığınızda Antakyalılar yalnız ama görüyorsunuz. Antakyalılar bir arada olmayı, omuz omuz olmayı bilirler. Binlerce yıldır böyle yaşadılar çünkü. Son bir yıldır bütün ağırlığıyla bunu yaşıyorlar. Ama bence sonunda Saray’dakiler yalnız kalacak. Biz ne garip kalacağız ne mahzun kalacağız ne çaresiz kalacağız. Ama saraydaki çaresiz ve yalnız kalmaya mahkum.

'LÜTFÜ SAVAŞ' GÖNDERMESİ

Bakın çok açık, Türkiye'de yaşanan her şeyin olduğu gibi Antakya'nın yaşadıklarının da doğrudan sorumlusu Saray iktidarı. Ama buna rağmen Antakya halkı yerel yönetimler konusunda muhalefete de görev verdi. 2 seçimdir burada Cumhuriyet Halk Partili Lütfü Savaş belediye başkanlığı yapıyordu. Öfkenin bir kısmının ona yönelmemesi de açıklanabilir bir şey değil. Tabii ki siz 10 yıl bir kentte yöneticilik yaptıysanız, bir şeyleri yapamadığınızı, bir şeyleri başaramadığınızı ve yurttaşları yalnız bıraktığınızı kabul etmeniz lazım. Yani hiçbir şey yapamıyorsanız bile yurttaşların yanında olmanız gerekirdi, hiçbir şey yapamıyorsanız bile yurttaşların sizi yanında hissetmesini sağlayabilirdiniz. Ve nihayet de çıkıp diyebilirdiniz ki ‘Ben suçlu olduğumu düşünüyorum, ben eksik yaptığımı düşünüyorum, ben başaramadığımı, beceremediğimi düşünüyorum ve o yüzden özür diliyorum. Beni affedin, bundan sonra üzerimize düşen her şeyi yapacağım’. Ama yok, ‘Ben bu koltukta oturacağım’ derseniz halkın öfkesinden payınızı alırsınız.

Ben Can'ın cezaevinde de çalışmaya devam ettiğini biliyorum. Ama daha fazlasını yapmak tabii ki mümkündü. Can'ın bugün aramızda olması bu yurttaşların isteğiydi. Bu yurttaşlar tam da bunu istiyorlardı. İktidar kendi yapmıyor, başkasının yapmasına izin vermiyor. Ama biz de bunu yenemediğimiz için suçluyuz evet. Ve bunun için tüm Antakyalılardan, tüm Türkiye'den özür diliyoruz. Aslında özrümüzü de pratikle dilemeye çalışıyoruz. Evet Can bugün burada olamıyor ama biz hepimiz burada olmaya çalışıyoruz, hepimiz Hatay'ın milletvekili olmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde de bugüne kadar yalnız bırakılmış bu halkı o yalnızlık duygusunu yenmek için çok daha fazla çalışmaya, çok daha fazla burada olmaya, elimizden gelenden çok daha fazlasını yapmaya devam etmek zorundayız.”

BARIŞ ATAY: OY VERMEDİĞİMİZ İÇİN YALNIZ BIRAKILDIĞIMIZI CUMHURBAŞKANI'NDAN DUYMUŞ OLDUK

TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay da İrfan Değirmenci’ye konuştu. Atay, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hatay” açıklamasını hatırlattığı konuşmasında şunları dile getirdi:

“Zor, tekrar travmanın canlanması gibi. Aslında Erkan çok bahsetti, depremin olduğu günden aylar sonrasına kadar ‘Hatay halkı yalnız bırakıldı’ dediğimizde ne yazık ki bize söylenen lafları hatırlıyorum. Bütün bir halkı yalancılıkla, değer bilmemekle, kıymet bilmemekle suçlamışlardı. Ama Cumhurbaşkanı'nın ağzından ‘oy vermediğimiz için’ yalnız bırakıldığımızı duymuş olduk hep beraber. Demek ki hiçbirimiz yalan söylemiyormuşuz, demek ki haykırdığımızda, belki ilk defa yardım istediğimizde birazcık el verebilseydi birileri, belki de yüzlerce, binlerce insan kurtulabilirdi. Şimdi bu şehrin içinde yürüyoruz. Her taraf yıkıntı, bomboş bir şehir. Bir yıl geçti ve ‘Hatay hala sahipsiz’ deniyor. Sahipsiz değil. Hatay'ın sahipsiz kalmayacağını biliyoruz. Biz buradayız.”