Hayal tacirliği ve doğal kaynaklarımız

Hayal tacirliği ve doğal kaynaklarımız

Sonuç olarak; madencilik faaliyeti definecilik mantığıyla değerlendirilemez. Her madenin; aranması, bulunması, üretilmesi, işletilmesi, zenginleştirilmesi, uç ürüne dönüştürülmesi ve ihtiyaç duyulacak sektörlere sunulması her aşamasıyla çok ciddi çalışma ve maliyet gerektiren bir işlemler zinciridir.

Mehmet Torun

Seçim dönemi yaklaştıkça yeraltı kaynaklarımızın yeniden keşfi hızlanmakta ve heyecan yaratan söylemler kamuoyunun gündemini meşgul etmektedir. Bulunduğu söylenen bor, petrol, doğalgaz ve altın rezervlerinin Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılığını tamamen bitirecek olmasından, tüm borçlarımızın ödeneceğine kadar her türlü söylem, devletin yetkilileri tarafından dahi dile getirilmektedir.

Madenler ve doğal kaynaklar; bir ülkenin önemli değerleridir ve rasyonel değerlendirildikleri takdirde o ülkenin gelişmesine çok önemli katkı koyarlar. Bunun için öncelikle doğru bir siyasi irade ortaya koymak, bilimsel bilgi ışığında mühendislik bilim ve teknolojisini uygulamak gerekir. Üretilen madenin uç ürüne dönüştürülmesi için Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verilmesi, yeni bilimsel gelişmelerin takip edilmesi ve uygulanması bir zorunluluktur. Ancak bu sayede doğal kaynaklardan beklenen amaca ulaşılmış olur.

Son günlerde basına yansıyan haberlerde yeni toryum madeni rezervleri bulunduğu, bulunan bu rezervin 120 trilyon dolarlık petrole eşdeğer olduğu ve bu sayede dışa bağımlılığın sona ereceği dile getirilmektedir. Bu söylemlerin gerçekliği elbette herkesi sevindirir ancak mesnetsiz söylemlerin özellikle sektöre yarardan çok zarar vereceği unutulmamalıdır.

Toryum, doğada serbest halde bulunmaz, fakat 60 civarında mineralin içinde rastlanır. Bunlardan sadece monazit ve thorite, toryum üretiminde kullanılır. Bu mineraller de genellikle nadir toprak elementleri ile birlikte bulunmaktadır. Türkiye’de Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü’nce (MTA) geçmiş yıllarda yapılan aramalar sonucunda, Eskişehir-Sivrihisar-Kızılcaören yöresindeki nadir toprak elementleri ve toryum kompleks cevher yatağında, 380.000 ton görünür toryum rezervi saptanmıştır. Söz konusu yatağın tamamında yapılacak sondajlı çalışmalarla bu rakamın, iki katına çıkması olasıdır. Ancak, cevherin zenginleştirilmesiyle ilgili teknolojik sorunlar henüz tam olarak çözülmüş değildir.

Radyoaktif bir madde olan toryumun kullanım alanları oldukça kısıtlıdır. Bu nedenle teknolojinin ilerlemesi, toryumun kullanım alanlarının da genişlemesini sağlamaktadır.  Önemli bir atom enerjisi kaynağı olan toryum, nükleer reaktörler açısından uranyuma oranla daha temiz bir kaynaktır. Bu da geleceğin nükleer yakıt kaynağı olarak bilimsel çevrelerde kabul edilmesini sağlamaktadır. Fakat henüz toryum ile çalışmakta olan ticari ve ekonomik ölçüde nükleer tesis bulunmamaktadır.

Teknolojinin de ilerlemesiyle birlikte Ar-Ge çalışmaları, toryumun kullanım alanlarının artması ve ticari olarak daha ekonomik bir şekilde üretilmesi için çalışmalara hızla devam edilmektedir. Kullanılmış yakıtın depolanması ve atık olarak işlem görmesi, tekrar yakıt olarak kullanılması, yeni yakıtların işlenerek gömülmesi gibi uygulamaları da kapsayan nükleer yakıt çevrimi, nükleer yakıt olarak kullanılmış olan uranyum ve plütonyumun kullanıldıktan sonra yeniden kazanılmasını sağlamaktadır. Fakat bu yöntem, toryum için henüz kullanılmaya başlamamıştır. Toryumun nükleer enerji hammaddesi olarak kullanılmaya başlanması durumda doğacak talep, çeşitli yatakların ekonomik değerini de belirleyecektir. Bu nedenle, bütün toryum konsantrasyonları bugün için potansiyel birer kaynak durumundadır.

Sonuç olarak; madencilik faaliyeti definecilik mantığıyla değerlendirilemez. Her madenin; aranması, bulunması, üretilmesi, işletilmesi, zenginleştirilmesi, uç ürüne dönüştürülmesi ve ihtiyaç duyulacak sektörlere sunulması her aşamasıyla çok ciddi çalışma ve maliyet gerektiren bir işlemler zinciridir. Hal böyleyken, yöneticilerin ve siyasilerin ülke madenleri hakkındaki sorumsuzca beyanları sonuç itibarıyla sektöre zarar verir.

Bu konularda toplumu doğru bilgilendirmek oldukça önemli olup, bu görev ilgili meslek odalarına, üniversitelere ve sendikalara düşmektedir.

DAHA FAZLA