İdeoloji karmaşası yaşayan bir İslamcının Küba hezeyanları...

İdeoloji karmaşası yaşayan bir İslamcının Küba hezeyanları...

AKP'nin piyasacı-işbirlikçi uygulamalarına ses çıkarmayan ve demokrasiyi sandıktan ibaret gören bir 'muhalif İslamcı'nın Fidel ile Erdoğan'ı aynı kefeye koyması şaşırtıcı değil elbette ama yine de Levent Gültekin'in "Peki Erdoğan’ın yaptığı neyi Castro geçmişte yapmadı?" şeklindeki sorusuna bir cevabımız var: Fidel vatanını para babalarına peşkeş çekmemişti...

Diken yazarı Levent Gültekin, Fidel Castro'nun hayatını kaybetmesinin ardından yaşanan tartışmalara ilişkin, Küba'ya yönelik çarpıtma ve karalama dolu bir yazı kaleme aldı. 

Erdoğan'ın baskıcı politikalarını eleştiren 'solcu zevat'ın Fidel'e sahip çıkmasına veryansın ederek, "Türkiye’de demokrasi yok ediliyor diye Erdoğan’a kızıyor, eleştiriyoruz. Peki Castro’nun ülkesinde demokrasi var mı?" diye soran Gültekin, Küba'da 50 yıldır seçimlerin yapılmadığını öne sürdü. 

Dar liberal bakış açısıyla özgürlüğü ve demokrasiyi sadece seçimlerden ibaret gören Gültekin, bir zamanlar 'Müslümanların güzel ahlakını ülkeye yayacak' dediği AKP rejiminin seçim seçim diktatörlük inşasını açıklayamazken, Türkiye'de insanların 'diktatör' Fidel'e yönelik övgülerine ilişkin "Düşünce, akıl, değer yoksunluğu ve ilkesizlik her tarafı teslim almış" ifadelerini kullandı. 

GÜLTEKİN'İN YALANLARI, KÜBA'NIN GERÇEKLERİ

Gültekin'in çarpıtmalarla dolu yazısında iddia ettiğinin aksine Küba'da her 5 yılda bir düzenli bir şekilde seçimler gerçekleştiriliyor. Üstelik 16 yaşını doldurmuş her Kübalının katılabildiği seçimlerde katılım oranı yüzde 90'ların üzerinde gerçekleşiyor. Küba Komünist Partisi'nin katılmadığı ve herhangi bir adayı desteklemediği seçimlerde halk partilere değil doğrudan adaylara oy veriyor, yerel ve ulusal temsilcilerini bu şekilde seçiyor. Ulusal Meclis adaylarının yarısı Belediye Meclislerince belirlenirken, kalan adaylar ülkedeki başlıca işçi, çiftçi, gençlik, kadın ve öğrenci örgütleri ile Devrim Muhafız Komiteleri (DMK) üyelerince seçiliyor.

Gültekin'in yazısında söylediği bir başka yalan ise Küba'da internet kullanımına dair. Küba'da internet kullanımının izne tabi olduğunu öne süren Gültekin, "Erdoğan Twitter’ı iki saat kapatıyor diye diktatör ilan ediyoruz. Küba’da bırakın Twitter’ı bu çağda doğru düzgün internet bile yok" diyor. 

Küba'ya yönelik ABD ambargosunu es geçen Gültekin, ambargo yüzünden Küba'nın birkaç yıl öncesine kadar doğru düzgün bir internet altyapısı kuramamasından bahsetmiyor haliyle. Ancak tüm olumsuz koşullara rağmen bugün Küba nüfusunun yüzde 25'i internete erişebilir durumda. Üstelik Küba'da tüm oteller, havalimanları ve kamusal mekanlarda kablosuz internet bağlantısından ücretsiz bir şekilde yararlanılabiliyor.

Gültekin'in Küba'ya ilişkin bir başka cahilliği ise Raul Castro'ya ilişkin. Raul Castro'yu sadece Fidel'in kardeşi olarak gören Gültekin, meseleyi 'damat Berat'ın bakanlığına getirerek, "Erdoğan damadını bakan yapınca bu hareketi yakışıksız, sakil bulduk. “Bunu ancak diktatörler yapar” dedik. Peki 50 yıldır halka görüş sormadan ülke yönetmiş giderken de yerini kardeşine bırakmış bir lidere sırf ideolojik yakınlıktan dolayı hayranlık duymak, onu göklere çıkarmak entelektüel sefalet değilse nedir ki?" diyor. 

Oysa Küba devriminin 4 önemli liderinden biri olan Raul Castro, en başından beri devrimin her aşamasında görev almıştı. Berat Albayrak'ı bakanlığa taşıyan şey ise kirli sermaye ilişkileri sayesinde Erdoğan'ın damadı olmasından başka bir şey değil. 

Küba'ya ve sosyalizme olan kinini ortaya koyan Gültekin, yazısında Kübalıların ne kadar 'fakir' olduğunu ise ilginç bir örnek üzerinden açıklıyor. Küba'da tüm temel ihtiyaçların devlet tarafından karşılanmasına, eğitim ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz olmasına hiç değinmeyen Gültekin, Küba'da kaldığı otelde garsonun aldığı 100 dolarlık bahşişe şaşırmasını ise Kübalıların 'fakirliğine' yoruyor. Belli ki hiç 'emekçi' olmamış Gültekin, 'zengin' ABD'de bile garsonların 100 dolarlık bahşişe şaşırabileceğini bilmiyor. 

AKP İLE LALE DEVRİNDEN, MAHALLEDEN TAŞINMAYA...

Bir zamanlar İslamcı cenahın yükselen yıldızı olan ve TMSF'nin el koyduğu televizyon ve gazetelerde medya yöneticiliğine soyunan Gültekin, AKP'nin iktidara gelişini "Tek bir amacımız vardı: Müslümanlıktan aldığımız o güzel ahlakı tüm ülkeye yaymak" diyerek kutsadığını itiraf etmiş ancak son yıllarda yaşananlara ilişkin hayal kırıklığını şöyle ifade etmişti:

"Bu düşünce, bu görüş iktidar olsun diye 3 yıl boyunca sabaha kadar sokaklarda gazete dağıttım. Elime azıcık para geçtiğinde hemen ya dergi çıkardım ya gazete. Benim gibi yüz binlerin çabası sonunda AK Parti iktidar oldu. İşte tüm bu birikimi Erdoğan 2 yılda mahvetti". 

Küba'ya ve Fidel'e ilişkin yazısında solun AKP rejimine yönelik eleştirilerinin sadece 'anti-demokratik' uygulamalara karşıtlıkla sınırlı olduğunu sanan Gültekin, 'o güzel ahlaka' sahip İslamcıların ülkeyi tecavüz, şiddet ve yolsuzlukların batağına nasıl düşürdüğünü ve savaşın eşiğine getirdiğini açıklayamazken, "Bir Ak Partili 'Castro’yu sevdiğinize göre Erdoğan’ı niçin sevmiyorsunuz?' diye sorsa ne cevap verirsiniz?" sorusunu utanmazca yöneltebiliyor. 

AKP'nin piyasacı-işbirlikçi uygulamalarına ses çıkarmayan ve demokrasiyi sandıktan ibaret gören bir 'muhalif İslamcı'nın Fidel ile Erdoğan'ı aynı kefeye koyması şaşırtıcı değil elbette ama yine de Gültekin'in "Peki Erdoğan’ın yaptığı neyi Castro geçmişte yapmadı?" şeklindeki sorusuna bir cevabımız var:

Fidel vatanını para babalarına peşkeş çekmemişti...

DAHA FAZLA