İnternet: Balonların özgürlüğü

İnternet: Balonların özgürlüğü

İnternetin hayatımızda kapladığı alan her geçen gün artıyor. Gün içinde geçirdiğimiz süre altı saatin üstünde. Neredeyse günün dörte birinden uzun bir zamanı ekrana bakarak geçiriyoruz. Geleneksel bilgi edinme, zaman geçirme, eğitim imkanları/tercihleri teknolojinin geometrik büyüme hızı sayesinde hızla değişiyor. Kullanım ücretlerinin görece ucuzlaması, her bütçeye uygun “akıllı” cihazların çeşitliliğinin artması, internetin hayatımızın merkezine yerleşmesinin önemli bir nedeni.

Yukarıda saydığımız tüm olanaklarına rağmen Türkiye’de internet, birinci olarak anlık mesajlaşma için kullanılıyor, konuşmayı seven bir toplumuz diyebiliriz. Yine de birinci ile arasında ciddi bir fark olduğunu ekleyerek mesajlaşmayı,  %16 ile sosyal medya, %14 ile arama, %11 ile haber okumak takip ediyor.

Nihayetinde bir tıkla arkadaşlarınızın neler yaptığını görebilir, bir kaç kelime yazarak merak ettiğiniz konular/gündemler hakkında bilgilere ulaşabilir, dünyanın öbür ucunda olan bitenler ile ilgili gelişmeleri “ışık hızıyla” küçük ekranlarınızdan takip edebilirsiniz. 

İstediğimiz her şeye ulaşabiliyoruz! Gerçekten öyle mi?

Web'e her saniye gigabytlarca içerik ekleniyor. O kadar büyük bir veri akışı var ki baş döndürüyor. Şu linke birkaç dakikadan fazla bakmak mümkün değil; (www.internetlivestats.com ); her şeyi takip etmek imkansız. Zaten gerekli de değil. Az biraz iyi bir internet kullanıcısıysanız görmek istediğiniz içerikleri kendiniz belirleyebilirsiniz. Nitekim bunun için bazı programlar/uygulamalar da mevcut.  Birkaç tıkla istemediğiniz kişileri hayatınızdan çıkartabilir, okumak istemediğiniz konulardan uzak kalabilirsiniz.

Aslında bunu yapmanıza gerek de yok çünkü internette zaman geçirilen büyük sitelerin (Google, Facebook, Twitter vb.) birçoğu bunun sizin yerinize yapıyor. 

Sistem basit bir mantıkla çalışıyor; Facebook’tan örnek verirsek; haber akışınızda bir süredir tıklamadığınız paylaşımlar yavaş yavaş azalmaya başlıyor. Teyzenizin büyük oğlunun küçük kızının gönderilerini hiç tıklamamışsanız, facebook bunu bir süre sonra size göstermiyor. Tabi ki hala arkadaşınız! Ama iş yerinizdeki kankanız Ali’nin tüm hayatı aralıksız olarak gözünüzün önünde. Çünkü sürekli olarak birbirinize yorumlar yapıp, “like” atıyorsunuz.

Ya da Google’da; spor arabalara bayılıyorsunuz, her yeni çıkan model ile ilgili güncel bilgileri takip ediyor, fotoğraflar arasında saatler geçiriyorsunuz. “Ferrari” yazıp enter’a bastığınızda tam da aradığınız şeyler düşüyor ekranınıza. Zaman kaybı yok! Bu teknoloji büyük kolaylık.

Güzel bir şey değil mi?

Aslında olan şu ki, hemen hemen tüm siteler,  bu düzenlemeler için filtreler kullanıyor; davranışlarınıza, ilgilerinize göre sizi daha iyi tanımaya başlayıp tercihlerinizi kaydediyor ve size özel filtreler oluşuyor. 

Filtre Balonlar “ Filter Bubbles”

Eli Pariser’ın TED Talk’da bu sayfalar için biraz liberal bir konuşması mevcut, konuya ilgi duyduysanız mutlaka izlemenizi öneriyorum.(1)

Big Data denilen ve dünyanın gündemini uzun süredir meşgul eden bir bilgi yorumlama yöntemiyle ortaya çıkan ve toplumu kişiye/gruba özel bölmelere ayıran bu yöntemin dezavantajlarına birazdan değineceğiz. 

Bu harika teknolojinin işlerimizi kolaylaştırmanın yanı sıra bazı dolaylı ve doğrudan etkileri var. Sizi sadece beğenileriniz ile özel bir alana almakla kalmayıp siyasi görüşünüze göre de sınıflandırmaya başlıyorlar. Bir süre sonra faşist veya gerici bir gönderiyi görmemeniz mümkün, aynen kuzeninizin küçük çocuğunun gönderilerini görmediğiniz gibi. 

İnternette yaptığınız her şey arkanızda bir iz bırakıyor; bu bilgi doğrudan isim soyad ile kodlanmasa da kişisel ve bizi bir grubun içine alabilecek detaylar içeriyor. Sürekli dinlediğiniz online radyolarda beğenilerinize uygun şarkıların çalması işte bu yüzden. Sadece üç satır data ile özel müzik listeleri oluşturmak bir iki milisaniye alıyor.

Filtre balonları, sizi sevmediklerinizden uzaklaştırdığı gibi karşıt görüşleri görme ve anti tez üretme konusunda karanlıkta bırakıyor. Ferrari aramasında, siz İtalya’daki otomotiv sanayi iş kolunda yaşanan bir grevi okurken, iş arkadaşınız yeni modelin fotoğraflarıyla kaşılaşıyor. Aynı sayfada buluşma ihtimaliniz git gide azalıyor. “Mısır” aratıldığında anneniz mısır ekmeği tarifi okurken, siz Mısır’da yaşanan “devrim”i okuyorsunuz.

Nokta atışı bilgi yönetimi

Bu kadar bilgiye sahipseniz bundan kar elde etmek veya toplumu yönlendirmek için kullanmaz mısınız? Büyük şirketler bu yığın datayı, “hedefleme” dedikleri bir yöntem ile size ürün satmak için kullanırken, siyaset kanadı kitlelere uygun mesaj vermek için kullanıyor. Mesajlarınızı/iletilerinizi/twitlerinizi kişi kişi hedefleyebilirisiniz. Sadece Alevilerin gördüğü ya da sadece Güneyde yaşayan Meksikalıların gördüğü mesajlar atabilirsiniz. Pek tabi ki bir habere tepki gösterecek kesimlere ulaşmasını tamamen engelleyemezsiniz belki ama sınırlı tutabilirsiniz. 

Hayatın pek çok alanında olduğu gibi internette de özgür ya da kontrol sahibi değiliz. Kuşkusuz bilgiye ulaşmanın sonsuz olanakları içinde gezindiğimizi düşündüğümüz yerde bize çizilen sınırlar içinde yaşadığımızı kabul etmek de bir seçenek. Diğer bir seçenek ise düzenin devamı veya karlılığı çerçevesinin dışına çıkmayı sağlayacak bilgi üretimi ve paylaşma olanaklarını arttırmak. 

 

  1. https://www.ted.com/talks/eli_pariser_beware_online_filter_bubbles?language=tr#t-89202

DAHA FAZLA