İran'a Yaptırım Demek Asya'ya Savaş Açmak Demektir
ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırım Asya ülkelerini tehdit ediyor. Çin ve Rusya'nın ise İran'ı desteklemeye devam edeceği ve daha büyük bir krizin doğacağı kesin.
Makale: Pepe Escopar
Almanca'dan Çeviri: Özer Erdin
Geçen hafta İran’a uygulanacak olan ilk tur ABD yaptırımları yürürlüğe girdiğinde Amerikan tarafında histerik bir ruh hali egemendi. Birçok savaş senaryosu yorumu yapılıyor; fakat Trump yönetimi tarafından çıkartılan ekonomik savaşlarda anahtar değere sahip bir bakış açısı göz ardı ediliyor. Biz söyleyelim; İran çok daha büyük bir satranç tahtasının önemli bir figürüdür. Washington’un nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak ayrılmasından sonra harekete geçirilen ABD yaptırımları yeni büyük oyunda uygulanan ilk atak olarak yorumlanmalıdır. Bu oyunun odak noktasında 21. yüzyılın en önemli altyapı projesi olan yeni Çin İpek Yolu Projesi yer almaktadır. Trump yönetiminin buna karşı yapmakta olduğu manevra, Amerikan hâkim sınıfının bu projeden ne derecede tedirgin olduğunun göstergesidir.
AVRASYA ENTEGRASYONU'NUN İLERLEYİŞİ
Astana’da toplanan Avrasya Entegrasyonu, Rusya, İran, Türkiye ve Şam’ın onayı ile Suriye’nin geleceği hakkında karar alıyor. Buna göre İran’ın savaş sonrası Suriye’deki stratejik derinliği kaybolmayacak. Suriye’nin yeniden inşasını içeren büyük görev Esad’ın müttefikleri olan Rusya’nın, Çin’in ve İran’ın sorumluluğunda olacak. Yeni İpek Yolu Projesi’nde Suriye, Avrasya Entegrasyonu için önemli bir odak noktası konumunda yer alıyor. Buna paralel olarak Rusya ve Çin ortaklığı İran’ın istikrarı açısından devasa bir öneme sahip; çünkü bu ortaklık, İpek Yolu Projesi ve Avrasya Ekonomik Birliği’nin arasındaki ara birimden Şangay Kooperasyonu Örgütü’nün genişlemesinin üzerinden Bricks Plus’ın pekiştirilmesine kadar geniş bir alanı kapsıyor.
Öte yandan İran’ın Rusya ve Çin ile olan ilişkisi yedi yıldan beri devam eden Suriye iç savaşında oluşmuş olan birliktelikten daha sıkı bir bağlantıya dayanıyor. Rusya ile Avrasya Ekonomik Birliği ve Uluslararası Kuzey-Güney Trafik Koridoru’nda birlikteliği olan İran, Çin ile İpek Yolu Projesi ve petrol-gaz nakliyatı üzerinden ekonomik ilişkiler içinde yer alıyor. Dolayısıyla İran şu sıralar Suriye’de cereyan eden iç savaşta ve daha da kötüsü ABD tarafından planlanacak bir sıcak savaşı olanaksız kılması bakımından Rusya ve Çin arasındaki ortaklıkta büyük önem taşıyan bir ülke. Bu nedenle Donald Trump, Putin ile bir tür mevcut düzenlemelerin dondurulması için müzakere etmeyi deneyerek 21. yüzyıl için tasarlanacak yeni bir Sykes-Picot teklifini götürebilir. Elbette, bunun şartı Trump’ın karar verirken neo-con’lardan bağımsız olmasına bağlıdır; çünkü neo-con’lar 2003’de Irak Savaşı’nın çıkması için bir hayli uğraşmışlardı.
İKİNCİ KORE DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ (KDHC) VAKASI OLABİLİR Mİ?
Eğer durum tehlikeli bir hale gelip, ABD’nin İran’a karşı uygulamak istediği petrol yaptırımları kasım başına kadar yürürlüğe girerse, KDHC senaryolarına benzer bir dönüş yaşanabilir. Bilindiği üzere Washington, KDHC’yi korkutmak amacıyla bölgeye üç adet uçak gemisi göndermişti; ancak bu girişimin başarısız olması üzerine Trump, Kim Yong-un ile görüşmek zorunda kalmıştı. ABD son yıllarda tüm dünyada sorun çıkarmak üzere rekor kırıyor. Venezüella’yı işgal etmekle tehdit ediyor ve başkanına amatörce bir dron saldırısı düzenliyor; Afganistan’da 17 yıldan beri bitmek bilmeyen bir savaşı sürdürüyor; Rusya, İran, Irak ve Hizbullah ABD’ye karşı Suriye’de vekâlet savaşlarını kazanıyorlar ve neo-con’lar halen İran’a bağırıp, çağırmaya devam ediyorlar.
KDHC tehdidinde olduğu gibi Rusya ve Çin yanlış anlaşılmaya meydan vermeden İran’ın Avrasya nüfus alanının içinde yer aldığını ve dolayısıyla İran’a yapılacak her saldırının tüm Avrasya’ya yapılmış olacağını belirteceklerdir.
Son zamanlarda dünyada çok tuhaf olaylar gerçekleşti; ancak anlaşılması güç olan nokta, Washington’da, Tel Aviv’de, Riyad’da, Pekin’de ve Moskova’daki rasyonel aktörlerin aynı anda ölümcül düşmanlara sahip olmayı istemeleridir.
Öte yandan güneydoğu Asya ülkelerinde de Trump yönetiminin İran’da rejim değişikliğini hedeflemekte olduğuna dair hiçbir şüphe yok. Başka bir deyişle bundan böyle, yani olası bir sıcak savaş öncesinde yeni oyun kurallarına göre belirlenecek daha güçlü bir siber savaş telaffuzu söz konusu olacaktır. Bu, Washington açısından bakıldığında çok elverişli bir durum; çünkü olası bir siber savaş hem Rusya-Çin ortaklığının direkt müdahalesini engelleyecek hem de teorik olarak bu ülkelerin de İran’ın ekonomik çöküşü nedeniyle zora girmelerini sağlayacaktır ki, Trump’ın bürokratları böyle bir olasılığın kapıda olduğunu hâlihazırda açıkladılar.
Çin Dışişleri Bakanlığı ise ABD’nin İran’a yaptırım getirme çabalarına açıkça bir yanıt vermedi ve şöyle bir beyanda bulundu; “Çin’in İran ile sürdürmekte olduğu ticari işleri açıktır, şeffaftır, mantıklıdır, adildir, hukukidir ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararlarını çiğnememektedir.”
Rus Dışişleri Bakanlığı da şunları ifade etti; “Bu, Washington’un BM’nin 2231 sayılı kararlarını ve insan hakları normlarını ihlal ettiğini gösteren somut bir örnektir.”
Buna karşın ABD Başkanı Trump da kendince açık konuşarak; “İran yaptırımlarını çiğneyen her ülke, ABD ile iş yapamayacaktır.” dedi.
Hal böyle olunca Türkiye, Katar ve İran arasında gıda, sivil hava sahası ve Güney Pars Doğalgaz Sahası’ndaki karşılıklı desteğin ve bağımlılık ilişkisinin ne olacağı belirsizleşiyor.
PEKİ ÇİN İLE İŞ YAPMAMAK MÜMKÜN MÜ?
Artık zarlar atıldı. Yani, Çin, İran ile iş yapmaya devam etmekle kalmayacak, aynı zamanda İran petrolü ve gaz alınımını yükseltecek. Buna ilaveten İran pazarında yüzde 10’luk bir paya sahip olan Çin otomobil endüstrisinin Fransa’nın yerini alacağı aşikâr. Ayrıca Çin firmaları şimdiden İran’a ihraç edilen otomobil parçalarının yüzde 50’lik pazarına sahip durumdalar.
Rusya ise İran petrolüne ve gazına 50 milyar dolara kadar yatırım yapmayı planlıyor. Başka bir deyişle Moskova, Trump yönetiminin atacağı olası bir adımın bilincinde olarak İran’da yatırım yapan Rus firmalarına yaptırım geleceğini göze almış bulunuyor.
Bunun dışında Washington’un İran ile iş yapan Çin ile iş yapmayacağı tehdidi gerçekçi değil. ABD’nin savunma sanayisi nadiren bulunan madenlerde tümden Çin’e muhtaç. Buna ek olarak 1980’li yıllardan beri ABD’nin milyarderleri ihraç mallara dayanan tüm nakliye zincirini ABD hükümetlerinin desteği ile Çin’de inşa ettiler.
Avrupa Birliği ise Amerikan tehditlerine karşı Avrupalı firmaları korumak amacıyla iki yıldır yürürlükte olmasına rağmen henüz kullanmadığı blokaj statüsü üzerinden İran pazarından Amerikan korkusuyla çekilme kararı alan firmalara para cezası getirecek. Bu konu hakkında birkaç bakış açısı mevcut. Brüksel’deki AB diplomatlarının Asia Times’a yaptıkları açıklamaya göre; bir takım önemli noktalar söz konusu. ABD, Avrupa’nın her yerinde uydu devletlere sahip. Yani, Renault, Total gibi merkezleri AB’de olan bazı Avrupa firmaları nihayetinde ABD yaptırımlarına dayanamayıp diz çökebilirler. Bu arada İran Dışişleri Bakanı Muhammed Javad Zarif’in ABD’nin tek yanlı politikaları hakkında söylediği gibi; dünya, ABD yüzünden hastalandı ve yorgun düştü; ama bilhassa küresel güney yarımkürede bu olgu çok belirginleşti.
TÜM FİNANSAL KASIRGALARIN ANASI YAKLAŞIYOR
İran ile bir savaşın çıkmasını isteyenler şunu anlamıyorlar; Körfezin kıyısından geçen Hormuz-Pers Caddesi’ndeki günlük 22 milyon varil kapasiteli enerji nakli kapatılırsa, bu, Petro-Dolar’ın ölümü manasına gelecektir. Başka bir deyişle Hormuz Caddesi tüm batı ve ABD ekonomik iktidarının can damarıdır. Bu caddenin kapanması tüm kasırgaların anasını doğuracak olmasının yanında milyarlarca dolarlık piyasaların infilak etmesine yol açacaktır. Ancak Çin, İran enerjisini satın aldığı sürece jeo-ekonomik bir araç olan ABD yaptırımlarının hiçbir etkisi kalmayacaktır.
Çin ve Rusya daha şimdiden JCPOA (Kapsamlı Ortak Faaliyet Planı) adlı İran atom programı anlaşmasını ve EU-3’ü devam ettireceklerini açıkladılar. Sonuçta bu, BM’nin onaylamış olduğu ve herkesi ilgilendiren bir anlaşmadır. Pekin ise yanlış anlaşılmaya yer vermeden, İran ile iş yapmaya devam edeceklerini dünyaya duyurdu. Hamle sırası şimdi ABD’dedir. Trump yönetimi Çin’in İran ile kurduğu ticari ilişkilerini devam ettireceğine dair olan beyanlarına karşılık olarak Çin’e yaptırım uygulayabilecek midir?
Şunu söylemek gerekir ki, Çin’i şu an için tehdit etmek pek zekice bir davranış olmayacaktır. Hindistan bağımsızlık hareketi sırasında önemli bir figür olan Nehru, Çin’i tehdit etti ve Arunaçal Pradeş’in büyük bir bölümünü Mao’ya kaybetti. Brejnew Çin’i tehdit etti ve Ussuri Nehri’nin kıyısında Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun öfkesine maruz kaldı. Çin’in bir dakika içinde ABD’nin nadir bulunan maden alımına son verecek bir pozisyonda olduğu ve bu sayede ABD ulusal güvenliği açısından faciaya sebebiyet verebileceği unutulmamalıdır. Bu, şayet ticaret savaşı sıcak bir evreye girerse olacaktır.