İstanbul Barosu Başkanı Sayın Av. Mehmet Durakoğlu’na Açık Mektup: Neredesiniz?
Pek kıymetli Baro Başkanım Sayın Av. Mehmet Durakoğlu, öncelikle size saygılarımı sunar, en kalbi duygularımla selamlarım. Bu mektubu, sizi ne zamandır kimsenin görmediğini fark ederek yazma gereği duydum.
Nasılsınız, ne var ne yok? Başkan oldunuz görüşemez olduk, gerçi öncesinde de çok görünmezdiniz ya neyse… Yine de arada sırada karşılaştığımızda gördüğümüz o İngiliz asilzadesi tarzınızı, her ruhsat töreninde bıkıp usanmadan yaptığınız, artık kelimesi kelimesine ezberlediğimiz konuşmanızdaki “adaletin olmadığı yerde sesiniz, mahkeme duvarlarına çarpar çarpar geri döner, en haklı olduğunuz davanın duruşmasından çıkarken ya dişinizi sıkarsınız ya yumruğunuzu sıkarsınız” derkenki tok sesinizi özledik. Neredesiniz?
Muhtemelen duymadınız, 6 Nisan günü İstanbul Çağlayan Adliyesi 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Berkin Elvan duruşması vardı. Türkiye’nin vicdanı olan bu dosyada İstanbul Barosu’na bağlı meslektaşlarımız ile şehir dışından gelen birçok baro başkanımız ve temsilcileri de bulunuyordu. Var olsunlar, hepsi baroları adına müdahil olma talebinde bulundu. İstanbul Barosu bu ülkenin en büyük, en etkili barosu değil mi? Berkin Elvan’ı sahiplenmiyor musunuz? Gözlerimiz sizi de aradı. Neredeydiniz?
Aynı gün Cumhuriyet Gazetesi operasyonu sonucu hukuka aykırı bir şekilde, delilsiz ve gerekçesiz olarak tutuklanarak beş aydan fazla süredir cezaevinde tutulan meslektaşlarımız için İstanbul “Adalet” Sarayı’nda, adalet nöbeti tutmak istedik. Başsavcılık makamı, kendi çocukları için düğün salonu olarak kullandıkları adliye binasında, bizlerin adalet nöbeti tutmasını uygun bulmadı. Polis saldırısı sonucu adliyeden yaka paça dışarı atıldık. ÇHD İstanbul Şube Başkanı Av. Gökmen Yeşil arkadaşımızın burnu, Av. Erkan Sabri Ünüvar arkadaşımızın ayağı kırıldı, sekiz avukat arkadaşımız gözaltına alındı. Gözaltına alınan tüm meslektaşlarımız çok kıymetli fakat ben bir tanesini tanıdığım, sizin de tanıdığınızı bildiğim ve durumun vahametine dikkat çekmek istediğim için ismini vermek istiyorum. Av. Kemal Aytaç ağabeyimiz herkesin çok yakından tanıdığı, sevgisini, saygısını kazanmış bir meslektaşımız. Baronun çeşitli kademelerinde görev yapmış, baro başkanlığına aday olacak kadar meslektaşlarımızın teveccühünü kazanmış biri. O da gözaltına alındı. Haberiniz olmadı mı bu olaylardan? Hangi önemli etkinlik, organizasyon sebebiyle yoktunuz merak ettik?!
Hadi diyelim ki o gün, çok hayati ve bize de söyleyemeyeceğiniz özel bir işiniz vardı. Hangi önemli etkinlik veya organizasyon, bu olaydan bir gün sonra bütün İstanbul Barosu avukatlarına, meslektaşlarının yaka paça sürüklendiği Çağlayan Adliyesi’nde yapılan uygulamayı protesto etmek için adliye binasına çağrı yapmanızı engelledi?
Gerçi konuya dair İstanbul Barosu sayfasında yaptığınız açıklamada buna bir parça açıklık getirmişsiniz. Şöyle demişsiniz “Bu vesile ile ilan etmek istiyoruz ki, İstanbul Barosu yönetimi, ısrarla içine çekilmeye çalışıldığı provokasyonlara gelmeyecek kadar deneyimlidir. Geçmişte uygulanan ve püskürtülen kumpasların, şimdi bir başka ölçekteki yeni deneyimlerinin başarı şansı olmayacaktır.” Bu söylemi biz 15 yıldır başkaları tarafından ve başka ölçeklerde dinliyoruz sayın başkan. Ne provokasyonu? Sizin provokasyona gelmeniz için avukatların adliyede öldürülmesi mi gerekiyor? Gelin bu provokasyona sayın başkan, ne kaybedersiniz? Yönetim adına orada bulunan, daha doğrusu yönetim adına her yerde bulunmak zorunda kalan, Av. Hasan Kılıç provokasyona mı gelmiş durumda?
Referandum sürecindeki etkisiz, silik tavrınız ise tarihe not düşülecek kara bir lekedir. Aynı açıklamada belirttiğiniz ve “ülkemizin geleceğinde çok önemli bir kilometre taşı saydığımız 16 Nisan” olarak ifade ettiğiniz referandum için açıkça soruyorum, ne yaptınız? Salon toplantılarınız sizin olsun, bu halka İstanbul Barosu olarak ne anlattınız? Yoksa “Söyleyecek çok şeyi olanların suskunluğu bazen sağır edici olabilir” demekle mi yetindiniz, açıklamanızda söylediğiniz gibi? Kusura bakmayın Sayın Başkan, değil sağır etmek, etkisizleştirdiğiniz baro ve yönetiminiz, sinek vızıltısı kadar dahi ses çıkarmıyorsunuz.
Oturduğunuz koltuk İstanbul Barosu Başkanlığı koltuğudur. 23 Ekim 2016 tarihinde, selefiniz Ümit Kocasakal’ın popülerliği sayesinde seçildiğiniz İstanbul Barosu Başkanlığı’na yakışır tek bir adımınızı, tavrınızı görmüş değiliz. Makamınız, sorumluluk sahibi, başı dik, cesur insanların hak ettiği bir makamdır. Tutuklanmaktan, siyasi kariyerinize zeval gelmesinden, yargılanmaktan korkuyorsanız veya yaşadığımız bu faşizm döneminde o makama baroyu etkisizleştirmek için oturmadıysanız, derhal orayı terk ediniz! İnanın son altı ayda yaptığınız tek takdir edilesi eylem, istifa mektubunuzu imzalamak olacaktır.
En derin saygılarımla,
Provokasyona Açık Genç Bir Meslektaşınız
Av. Onur Güneş