İstanbul’da avukatlardan adalet nöbeti: ‘Bu katliam hesapsız kalmayacak’
İstanbul’da avukatlar, Maraş’ta meydana gelen depremlerin ardından sorumluları yargıya götüreceklerini belirterek adalet nöbeti düzenledi.
Ersan Kınık
Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,7 ve 7,6’lık depremlerin ardından başta Adıyaman, Hatay, Antep olmak üzere 10 ilde çok sayıda bina enkaza döndü ve on binlerce yurttaş, zincirleme ihmaller neticesinde hayatını kaybetti.
Bugün Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı önünde bir araya gelen avukatlar, “Acımızı paylaşmak, dayanışmayı güçlendirmek, sorumluları yargıya götüreceğimizi ilan etmek için buluşuyoruz” diyerek adalet nöbeti düzenledi.
‘RANT HIRSLARI ON BİNLERCE YURTTAŞIMIZIN HAYATINI KAYBETMESİNE NEDEN OLDU’
Adalet Nöbeti’nde ilk olarak Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Esin Köymen konuştu. “Bilimin ve tekniğin gücünü inkar eden anlayışın bedelini canlarımızla ödüyoruz” diyen Köymen, yetki ve sorumluluk verilen kişilerin liyakatsizliğine dikkat çekerek, “İmar barışı adı altında kaçak ve güvensiz yapılara getirilen aflar, inşaat sektöründeki yolsuzluklar, denetimsizlikler ve rant hırsları on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur” dedi.
Afet sürecinin yönetilememesiyle birlikte arama kurtarma çalışmalarının geç ve yetersiz kalınmasının da can kayıplarının artmasında önemli bir sebep olduğuna dikkat çeken Köymen, iktidarı şu sözlerle eleştirdi:
“Tüm bunlara rağmen yetkililerin sorumluluk olarak afeti yönetmek bir yana depremzedelerin çığlıklarını duymazdan gelen parmak sallayarak ve tehditkar tavırlarla halkı suçlayan en temel hak olan doğru haber alma hakkına yasaklar getiren girişimleri gördük”
Köymen konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Gezi direnişinden bu yana itibarsızlaştırılmaya çalışılan emek meslek örgütleri, demokratik kitle kuruluşları ve gönüllüler, depremde dayanışmaya ilk koşanlar oldu. İktidarın tüm olumsuz tavırlarına ve engellemelerine rağmen gezi günlerinde olduğu gibi halkın dayanışması yaraları sarmak için yine en öndeydi
Ve yaşanılan bu süreçte haksız ve hukuksuz bir biçimde gezi davasında tutuklanan arkadaşlarımız Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman mesleki bilgi ve birikimlerini içeriden halkımızla paylaşmaya devam ediyorlar.
‘DEPREMZEDELERE ÇADIR BİLE VEREMEYEN BU İKTİDARIN BİR AN ÖNCESİ GİTMESİ GEREKMEKTEDİR’
Bugün artık önümüzde yeni bir mücadele alanı daha hayati bir gereklilik olarak durmaktadır. Yaşadığımız depremi afete dönüştüren zamanında önlem almayan bilim ve meslek insanlarının raporlarına gözlerini kapatan, sözlerine kulaklarını tıkayan, ve on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan yetkililerden ve rant hırsına kurban edilerek sağlıksız güvencesiz yaşam alanları oluşmasında katkısı olanlardan hesap sormak hepimizin görevidir. Sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşamak temel insan hakkıyken barınma ve konut hakkını hiçe sayarak konutun metalaşması ve rant aracı haline gelmesi için güzellemeler yapan, depremden sora bile sayısız plan değişikliği ve rant projelerine onay veren yıkılan kentlerimizde enkaz altında ölülerimiz yatarken depremzedelere çadır bile veremeyen bu iktidarın bir an önce gitmesi gerekmektedir. Bu süreçte halkımıza yapacakları en büyük iyilik bu olacaktır ve onlara sesleniyoruz yarattığınız bu karanlığa asla teslim olmayacağız.”
Köymen’in ardından İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz konuştu. Yılmaz şu sözleri kaydetti:
SEFA YILMAZ: ONLARIN BİZE DAYATTIKLARIYLA YAŞAMAK İSTEMİYORUZ
”Birileri hala bu faciadan ders çıkarmadan bizlere, barolara, avukatlara, sivil toplum örgütlerine parmak sallamaya devam ediyor. Maden cinayetlerine bu işin fıtratında zaten bu var, deprem zaten kaderdir diyen bir anlayışla mücadele etmeye devam ediyoruz. Shakespeare’in bir sözü var ‘Önce hayaller ölür sonra insan’ Bu siyasi anlayış yaklaşık 20 yıldır bizlerin hayallerini öldürmek için öyle büyük bir çaba içerisinde ki ve kısmen bunda başarılı oldu ancak bu ülkenin inançlı, devrimci, ilerici insanları olarak ve geleceğe umutla bakan insanları olarak ve barolar olarak, avukatlar olarak, yurttaşlar olarak hayallerimizden hiçbir zaman vazgeçmedik. Çünkü biz onların gerçekleriyle, onların bize dayattıklarıyla yaşamak istemiyoruz. Bizim bu dünya için umutlarımız ve hayallerimiz var.
‘DEVLETİN BÖLGEDEKİ ACİZLİĞİNİ ÇOK ACI BİR TECRÜBEYLE ÖĞRENDİK’
Bizler de oraya gittik, orada yaşadıklarımız, orada gördüklerimiz inanın gündeme taşınan durumlardan o kadar farklı ki. Aslında şöyle acı bir gerçek ortaya çıktı. Ne yazık ki baroların, avukatların, stk’lerin ne kadar değerli, ne kadar önemli olduğu bu acı tabloyla karşımıza çıktı. Devletin bölgedeki acizliğini, koordinasyon yetersizliğini, oryantasyonunun olmadığını çok acı bir tecrübeyle öğrendik.”
MUSTAFA KÖROĞLU: BENİM İÇİN HİBÇİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK
Yılmaz’ın ardından Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu konuştu. Depremin ertesi günü Hatay’a gittiğini ifade eden Köroğlu, deprem bölgesinde yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Depremin ertesi günü Hatay’da olmuş birisi olarak benim için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Devlet hastanesinin bahçesinde kurulan sahra hastanesinde yerde yatan ölü bedenleri taşıdıktan sonra asla aynı insan olamam. Kahramanmaraş’ta 6 gün boyunca o binanın önünde enkazdan babasını çıkarmaya çalışan o adama sarıldıktan sonra aynı insan olamazsınız. Hiç kimsenin 2 gün boyunca uğramadığı karanlıklar içerisinde hayalet bir şehre dönen Adıyaman’a girdikten sonra aynı insan olamazsınız ama bizler bu depremle enkaz altında kalmadık. Aslında bu deprem bize uzun zamandır enkaz altında yaşadığımızı gösterdi. Kurallar toplumu olmadığımızı, hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukukunda nasıl bir enkazın altında kaldığımızı gösterdi.
Biz bu depremle şunu da gördük. Aslında kurumlarımız da yokmuş. O kurumlarımızın içi tamamen boşaltılmış”
‘BİZE BUNU YAPMAK ZORUNDA BIRAKANLAR BUNUN HESABINI VERSİNLER’
Elinde dosya poşeti içerisindeki beton parçalarını gösteren Köroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu elimdeki şey ne biliyor musunuz? Bir baro başkanı olarak belki de bana verilen en ağır görevlerden birisiydi. Kendisini tanıttı bana, ‘Ben Hatay’dan 6’Ncı gün kız kardeşimin cenazesini aldım oradan hiçbir eşyasını alamadım sizden bir şey istiyorum. O enkazdan bana bir taş, bir moloz, bir demir bir şey alın ne olur’ dedi. Binayı zor bulduk ama o binadan bunu aldım ve meslektaşıma teslim edeceğim.
Bir baro başkanı olarak benden istenmesi gereken bir avukatın beklentisi bu değildi bunu da yaptım ama bize bunu yapmak zorunda bırakanlar bunun hesabını versinler istiyorum.”
Köroğlu’nun ardından depremde anne ve babasını kaybeden avukat Eren Can konuşma yaptı. Depremin üzerinden 24 saat geçmeden Hatay’a vardığını ifade eden Can, Hatay’da hiçbir arama kurtarma çalışmasının olmadığına, şehrin tamamen kaderine terkedildiğine dikkat çekti ve yalnızca gönüllülerin bölgede çalışmalar yaptığını ifade etti.
‘BU KATLİAM HESAPSIZ KALMAYACAK’
Can konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Babam bundan 4 sene önce barış istediği için gözaltına alınmıştı. 4 gün gözaltında tutulup tutuklamaya sevk edildikten sonra serbest bırakılmıştı ve o zaman verdiği bir röportajda ‘mücadeleden emekli olunmaz, ömrümün son gününe kadar mücadele edeceğim’ demişti. Evet ne yazık ki babamın kaybı, annemin kaybı bile bir mücadele konusu oldu. Onların son anına kadar enkazdan kurtarma mücadelesi verdik ama ne yazık ki kendi imkanımızla, kendi el yordamımızla bunu başaramadık. Biz oraya gittiğimizde bir sürü enkazdan ses geliyordu. Buna bir felaket deniyor ben bu sözü kabul edemiyorum, buna bir cinayet demek gerekiyor. Onlarca insan kurtarılabilirdi, onlarca enkazdan ses geliyordu ama bu konuda hiçbir şey yapılmadı, yapılamadı ve insanlar kaderine ve ölüme terk edildi.
Ben buradan önce kendi kaybettiğim anneme, babama söz veriyorum. Komşularımıza, Antakya halkına, Hatay halkına ve depremde hayatını kaybeden bütün yurttaşların yakınlarına söz veriyoruz. Bu katliam hesapsız kalmayacak, ihmalleri olanların hepsinden hesap sorulması için elimizden geleni yapacağız”