Karanlıklar ittifakı: Biz sizin babalarınızı da biliriz...

Karanlıklar ittifakı: Biz sizin babalarınızı da biliriz...

Karanlık ittifak, bu defa halk eliyle tarihin en karanlık dehlizlerine gömülecek. Tarihsel bir hata yapılmadıkça, buna çok yakınız.

Tugay Candan

Necmettin Erbakan… İslamcılığı siyasette somutlaştıran kişi. Türkiye’deki siyasal İslamcıların “hoca”sı. 12 Eylül öncesi anti-komünist cephenin yılmaz “mücahidi”. Sovyetler’de sosyalizmin çözülmesiyle 90’larda tek kutuplu dünyaya alışmakta zorlanan düzen siyasetinin istikrarsızlığında kısa bir süre de olsa iktidarı alan ama 28 Şubat’taki restorasyonla koltuğunu kaybeden Erbakan…

Erbakan’ın hem kendisi, hem yarattığı gelenek Türkiye siyasetinin son 60 yılına damgasını vurdu. Kendisi siyaset sahnesinden silindi ama ‘hayırsız evlatlar’ı iktidara gelerek, Türkiye’ye belki de en karanlık 21 yılını yaşattı.

İzinden ilerleyen ‘öz evladı’ Fatih Erbakan da kendisinden miras kalan Saadet Partisi’nde dikiş tutturamayınca Yeniden Refah Partisi’ni kurdu ve dün babasının ‘hayırsız evlatlar'ın başını çektiği Cumhur İttifakı’na katıldı.

AKP-MHP-BBP-HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi’nden oluşan bu ittifak, Türkiye’nin en gerici ve en faşist toplamını bir araya getirdi. Kimliklerine bakıldığında en basit şekilde kontrgerilla, çete ve tarikat bağlantılarının görüldüğü bu yapıların bir araya gelmesini “Orta Çağ ittifakı” olarak niteleyenler pek de haksız sayılmaz.

MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETLERİ

Ancak bu ittifakın (zor görünüyor ama) olur da iktidara gelirse alameti farikasını anlamak için Orta Çağ’a kadar gitmeye gerek yok. Bunun benzeri Türkiye’nin yakın bir tarihinde de görüldü. 

Elbette dünya ve ülkedeki koşullar o zaman farklıydı ancak 1975 ile 1977’de kurulan Milliyetçi Cephe hükümetleri, kurulan bu ittifakın bir prototipi sayılabilir.

1960’larda Türkiye İşçi Partisi’nin Meclis’e 15 milletvekili ile girmesinin ardından yükselen işçi-gençlik hareketinin önü 12 Mart Muhtırası’yla kesilmiş, ardından sol hareketin yeniden toparlanması ve toplumsallaşmasının yansıması olarak Bülent Ecevit’in halkçı söylemiyle öne çıkan CHP’nin oyları oldukça yükselmişti.

İşte bunun önüne geçmek ve devrimcilere yönelik karşı-devrimci şiddetin yeniden örülebilmesi için 1975 ara seçimlerinin ardından I. Milliyetçi Cephe Hükümeti kurulmuştu. Bu hükümette Süleyman Demirel’in Adalet Partisi, Alparslan Türkeş’in MHP’si, Erbakan’ın Milli Selamet Partisi ve Turhan Feyzioğlu’nun Cumhuriyetçi Güven Partisi vardı.

Demirel’in yaptığı bir açıklamada sarf ettiği "Komünizm ile mücadelemiz devam edecektir. Gerekirse bu mücadelede şehadet mertebesine de ulaşırız. Bozguncuları behemehal bozguna uğratacağız” sözleri bu cephenin bir araya geliş motivasyonunu açıklıyordu.

Öyle de oldu…

ABD ve NATO destekli, kontrgerilla menşeli Ülkücü komandoların halka ve devrimcilere uyguladığı komplolar ayyuka çıktı. Cinayetler artık bizzat devlet korumasında ve yasal olarak işleniyordu.

Türkiye tarihinin en kanlı katliamlarından biri olan 1 Mayıs 1977 Katliamı da yine bu dönemde yaşandı.

Temmuz 1977’de kurulan II. Milliyetçi Cephe Hükümeti’nde bu defa Adalet Partisi, MHP ve Milli Selamet Partisi vardı. CHP, seçimden birinci parti olarak çıkmış ancak siyasi komplolarla iktidar olamamıştı. “Süleyman hep başbakan” ve Erbakan ile Türkeş yine iki yanındaydı.

Bu hükümet sadece 6 ay iktidarda kalabildi ancak güdümündekilerin halka açtığı savaş sürdü. Beyazıt Katliamı, Alevilere yönelik katliamlar, 7 TİP’li öğrencinin katledilmesi, siyasi suikastler bu dönemin hemen ardından ve kontrgerilla-ülkücü çete ortaklığında gerçekleştirilen olayların bazılarıydı. 

Demirel, “Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz” diyordu.

Ve 12 Eylül geldi. Kendileri firar, fikirleri iktidar oldu…

50 YIL SONRA BİR KEZ DAHA ‘KARANLIK İTTİFAK’

Ülke yaklaşık 50 yıl sonra gerici-faşist Saray Rejimi’nin kendisini kurtarmak adına yine aynı öznelerin kendilerinin ya da uzantılarının geniş ittifakına şahit oluyor.

Milliyetçi Cephe hükümetlerinin yaptıkları ortadayken, hiçbir yetisi kalmayan bu rejimin yönetmek için başvuracağı yolların farklı olacağını sanmamak gerekir.

Bu kötü senaryodur.

Ancak gerçekleşmesi beklenen senaryo, bu ‘evlatlar’ın tarihe gömülmek için babaları kadar beklemeyeceğidir.

Karanlık ittifak, bu defa halk eliyle tarihin en karanlık dehlizlerine gömülecek. Tarihsel bir hata yapılmadıkça, buna çok yakınız.