Bülent Ufuk Ateş - Çukurova
Bu yazıyla birlikte Çukurova’nın gündemini, nabzını tutmaya çalışacağız. İleri Haber yöneticileri anonslarında her ne kadar "Mersin" diye duyursalar da, bölgenin bütüncü bir yaklaşımla ele alınması gerektiği kanısındayım. Özellikle Adana ve Mersin büyük bir metropol olarak algılanır. Tarsus gibi büyük bir ilçeyi de katarsak 65 kilometrelik kesintisiz bir coğrafi yerleşim söz konusu. Aslında, Osmaniye’den geçip Hatay’a uzanan bir havzadır Çukurova. Ancak, özellikle Suriye sınır hattı oldukça farklı özellikler taşır.
Bu ilk yazıda özel bir konuyu değil de tabiri caizse Çukurova’yı kendimizce tanıtmayı, barındırdığı dinamikleri vb. anlatmayı yeğledik. Kuşkusuz, Türkiye genelinden bağımsız bir bölge olduğunu kastetmiyoruz; ne ki özgünlükleri oldukça fazladır. Özgünlüklerimizi, devrimci-sosyalist siyasetin olanakları olarak görmek gerek.
Çukurova’ya hiç yolu düşmeyenlerin bile Yılmaz Güney, Orhan Kemal, Yaşar Kemal vb. sanatçıların yapıtları üzerinden fikirleri vardır. Güney’in Umut filminde arabacı Cabbar üzerinden yaşanan büyük yoksulluğu da umudu diri tutan insanları da bilir elbet İleri okurları. Orhan Kemal roman ve öykülerinde ise işçileşen köylüleri, kapitalist üretim ilişkilerinin ne denli hızla geliştiğine tanıklık edersiniz. Yaşar Kemal bir başka boyutunu orta yere serer, İnce Memed örneğinde olduğu gibi. Zulme başkaldırının epik anlatımıdır.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Çünkü Çukurova, salt tarım arazilerinin verimliliğiyle anılmaz. İşçi sınıfının yanında saf tutan aydınları ve sanatçı yetiştirmesi bakımından da verimli topraklardır. Sadece bir örnek daha vererek bu girizgahı kapatalım şimdilik. Ceyhun Can, 70’li yıllarda faşistlerce katledilinceye kadar Türkiye İşçi Partisi Adana İl Başkanlığı görevini yürütüyordu. Mesleği avukatlık olan sevgili Ceyhun Can, salt kendi ilinde değil Tarsus, Mersin, Osmaniye, Hatay hattında tüm devrimciler adına yılmaz bir hukuk savaşçısıydı. Eksiksiz yürüttüğü politik savaşımı sanatsal üretimine engel olmadı. Can, aynı zamanda çok iyi bir şairdir. Bu not düşmeyi bir ahde vefa sayabilirsiniz! Doğrudur. Ama organik aydının nasıl olması gerektiği konusunda çarpıcı, doğru bir örnektir.
Şimdi Çukurova’da umudu yeşertmenin tam zamanıdır. Bu topraklar, yeniden kendi kahramanlarını (siz önderleri olarak okuyun) yaratmaya muktedirdir. İşçi sınıfından, köylü-kentli yoksullarından, mahalle delikanlılarından mücadelenin yükselmesiyle birlikte yeni devrimci kadrolar çıkacaktır. Yakın tarihimizin en şanlı direnişi ‘Gezi’nin kahramanlarını anımsayınız. Bu teze dayanak olarak, Ali İsmail, Ahmet Atakan, Abdullah Cömert, Mehmet İstif…
Sosyalist devrimcilerin gündemi toplumsallaşmak, siyaseten seçenek olma hali yakıcı biçimde beliriyor. İstanbul başta olmak üzere metropol kentlerde, Anadolu’nun birçok yerinde bunun gereklerini yerine getirmeye çalışan, dahası mesafe kat etmeye başlayan örgütlü sosyalistler var. Bölgemizde de benzer aranışların varlığından bahsedebiliriz.
Yaşadığım kent Mersin’den başlarsak; ağırlıklı biçimde yerel medya ve sivil toplum örgütleri (bunları sisteme entegre olarak görünüz) ‘’Mersin’in kimlik arayışı”ndan bahisle bir tartışma yürütürler. Görüşler kabaca; ‘’Ticaret merkezidir’’, ‘’Sanayi kentidir’’, ‘’Turizm bölgesi olmalıdır’’, ‘’Asıl kimliğimiz tarımdır’’ diye kategorize edilir. Ancak Mersin’e damgasını vuran limanda cam sanayi başta olmak üzere çok sayıda fabrikada çalışan işçiler, narenciye paketleme tesislerinde güvencesiz, sigortasız çalışan emekçiler, en vahşi sömürü koşullarına maruz kalan serbest bölge çalışanları, mevsimlik tarım işçileri, yoksul köylüler, işsizler… Bunlara yaşamın görece daha ucuz olması nedeniyle yaşanan emekli göçünü de ekleyiniz. Çizmeye çalıştığımız tablodan ‘’Mersin bir emekçi kentidir’’ saptaması çıkar. Adana’da da durum çok farklı değildir.
Resmi böyle çizince dayandığı sınıfsal dinamikler açısından sosyalist mücadelenin önünde örgütlülüğe, siyasal güce evrilebilecek önemli bir potansiyel olduğu açık. Potansiyeli enerjiye çevirmek için ise geçmişten farklı olarak daha kararlı, daha dirençli, kendi içinde daha örgütlü özneye gereksinim var. ‘’Bedel ödemekse buna hazırız’’ diyen bir toplama… Marksist külliyattan öğrendiğimiz doğruları (politik, ideolojik, örgütsel) yineleyerek katedeceğimiz yol bitmiştir.
Şimdi devrimci cesaretle öne atılmanın zamanıdır. Çukurova’nın bu cüreti göstereceğini umuyorum.