Kentin Gündemi I Antalya’nın restore edilen tarihi
İleri Haber, Türkiye'nin farklı kentlerinde siyasetin nabzını tutan, mücadelenin içerisinde yer alan yeni yazarlarla güçleniyor. Bundan böyle her hafta pazartesi günü, farklı bir kentten yazarımızla yerel gündemi paylaşacağız.Bu hafta ilk yazı, Antalya'dan Cafer Yelsalı'dan.Gelecek haftalarda ilk aşamada İzmir, Bursa, Trabzon, Mersin ve Dersim'den yazarlarımız da kervana eklenecek. Yazarlarımız yalnız kentlerinin değil, bölgelerinin de sorunlarını ve gündemlerini sizlere taşıyacak. Bu kentlere yenileri eklenerek yolumuza devam edeceğiz.
Cafer Yelsalı / Antalya
Antalya’ya misafirliğe gelen dostlarımıza gezdirdiğimiz yerlerden biri “Kesik Minare” ya da daha eski adıyla “Aya İrini Kilisesi”dir. Daha doğrusu restorasyona uğramadan önce böyleydi.
Bu alan antik dönemlerden Osmanlı dönemine kadar uzun bir geçmişin izlerini taşımaktadır. Milattan sonra 2. yüzyılda tapınak olarak temelleri atılmış ve sonrasında da kilise olarak inşa edilmiştir. Aya İrini Kilisesi’nin tarihinin, 8. Yüzyıla kadar dayanıldığı düşünülüyor. İmparatoriçe İrene tarafından yaptırıldığı varsayılıyor. Bizans döneminde çok fazla onarım ve değişiklik görmüş olan kilise, Selçuklu döneminde de kilise olarak faaliyette bulunmuş. Ta ki Sultan II. Beyazid’in oğlu Şehzade Korkud bölge valiliğine atanana kadar. O dönemde camiye çevrilmiş; “Şehzade Korkud Camii” ismini almış.
Osmanlı’nın son zamanlarında, 1895 yılında, çıkan bir yangında minaresinin ahşap olan kısmı yandığı için en son, Kesik Minare olarak anılmış.
Antalya’nın tarihinde önemli bir yeri olan ve kentin belleğine külahı kaybolduğundan kesik minare olarak yerleşen bu tarihi yapı aynı zamanda bir arkeolojik değerdir. Geçirdiği bütün evrelerini yansıtarak çevresiyle birlikte korunması ve bir Anıtpark/ Açık Hava müzesi olması planlanırken, 2012 yılında ülkenin pek çok yerinde uygulamaya konulan cami “ihyası” projelerine eklendi. Dönemin AKP’li milletvekilleri, belediye başkanı ve valisinin ortak talebi ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun kararıyla açık hava müzesi olan kesik minareyi “eski haline” kavuşturacaklarını söyleyip, bir cami projesine başladılar.
Yapının geçmişten günümüze gelen tüm izleri silindi. Tüm kentlinin hafızasındaki “kesik” minareye külah konduruldu!
Peki, bu restorasyon faciası Antalya sınırları içinde ilk defa mı yaşandı?
Elbette hayır!
Anadolu Beylikleri döneminde, Korkuteli sınırlarında yaklaşık 800 yıl önce yapılan “Alaaddin Camisi” 2015 yılında yine restorasyona alınmıştı. Sanat tarihi açısından emsalsiz olan “Taç Kapı” restorasyon sonucunda tamamen “yenilenmişti”.
Peki, bununla mı sınırlıydı?
Yine hayır!
Serik ilçesi sınırları içinde, eski Aspendos kentinden en sağlam şekilde kalan, tahmini olarak MÖ. 2. yüzyılda Marcus Angelius döneminde inşa edilen, “Aspendos Tiyatrosu” yakın tarihte, büyük bir restorasyon müdahalesine maruz kaldı.
Basında kullanılan taşa “mutfak mermeri” benzetmesi yapılmıştı. Kullanılan taşın ne olduğu sorgulanmadan yapılan bu yorumların bir haklı, bir haksız tarafı var. Haksız olunan taraf; bu taş mutfak mermeri değil, özgüne en yakın taş malzemelerden birisidir! Haklı olunan taraf ise şu ki bu kadar yamaya, bütünlemeye ihtiyaç var mıydı?
Bu kararı kim, nasıl vermiştir? Hangi bilim kurulu, hangi bilimsel ölçütle bu kararı vermiştir?
Harekete geçmemiz için, bütün bu restorasyon facialarının, kentimizin tarihini ve turizmini nasıl etkileyeceğini deneyimlememiz gerekmiyor. Gördüklerimiz, yeni restorasyon faciaları yaşanmaması için bilimin yanında birleşmemizi gerektiriyor. Çıkan cılız sesler dışında, toplu ve güçlü bir karşı koyuş örgütleyemiyoruz.
Bu örnekler ve ülkenin pek çok yerindeki bu tür “ihya”, “yeniden yapma”, “tertemiz etme” projeleri, restorasyon gibi çok hassas bir konunun dahi AKP ve yandaşları tarafından bir rant konusuna dönüştürüldüğünü gösteriyor.
Tarihimizin ve belleğimizin yok edilmesine hep birlikte dur diyelim!
Not: Katkılarından dolayı Deniz Öztürk’e teşekkürler.