Kızıl hayalet: Hamburg 1923
Hamburg 1923, öncesi ve sonrasıyla, bir ayaklanma girişiminin ötesidir. Bu nedenle 100 yıl tartışmalarında çok daha geniş konuşmayı ve üzerinden atlanmadan anılmayı hak etmektedir.
Ercüment Akdeniz
Yüzüncü yıl anmalarının bu yılki durağında toplumsal bir devrim girişimi var; Hamburg Ayaklanması. St. Pauli’de bulunan Hamburg Tarih Müzesi, Ekim 1923 ayaklanmasını konu ediniyor. Serginin başlığı “Tehdit Altındaki Şehir (Die Bedrohte Stadt) Hamburg 1923”. Biraz dışlayıcı, yoksul kitlelerin ayaklanma eylemini ise tehdit algısı içinde gören bir başlık bu. Çünkü egemen kültür, 1923 günlerini sosyoekonomik bakımdan kaotik, siyasi bakımdan bir daha asla geri gelmemesi gereken arkaik bir talihsizlik olarak yorumluyor. Yolumuzu bir biçimde Hamburg’a düşürdük ve resmi tarih yazımının tam karşıt yerinden, barikat devrimcilerinin gözünden sergiyi izlemeye çalıştık.
1848’de yayınlanan Komünist Manifesto şu cümleyle başlar: “Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor -Komünizm hayaleti. Avrupa'nın tüm eski güçleri bu hayalete karşı kutsal bir sürgün avı için ittifak halindeler”. Peşinen söylemeliyim ki, sergiye nüfuz eden manzara bu cümleyi çağrıştırıyor. Evet, tüm eksi ve artılarına rağmen 1923 ayaklanması Hamburg’un üzerinde kızıl bir hayalet gibi dolaşmaya devam ediyor. Aradan tam bir asır geçtiği halde, ufkundan pek bir şey kaybetmeyen, eskisi kadar olmasa da burjuvalara verdiği korkuyu devam ettiren bir hayalet, şimdi üzerine konuşacağımız.
BİR KİTABIN PEŞİNDE
Daha önce iki defa okumuştum. Yol boyunca ve bu kez notlar alarak üçüncü okumayı yaptım. Doğrusu sergide oldukça işime yaradı. Herkese tavsiye ederim. “Hamburg Barikatları” adlı kitaptan söz ediyorum. 1923 ayaklanma günlerini, içerden, barikatların arkasından anlatan bir yazara ait. Adı Larissa Reissner. Polonya asıllı bir ailenin çocuğu. Karl Liebnecht ve Rosa Luxemburg ile arkadaş olan, Lenin ile mektuplaşan sosyal demokrat bir profesörün kızı.
Çocukluk günlerinde Rosa Luxemburg’u “Teyze” diye hatırlayıp çağıran Larissa, Rusya’da 1917 Sovyet devriminin içinde yer alır. 1920 yılında eşi Afganistan’a tam yetkili elçi olarak atanınca, iki yıl Afganistan’da yaşar. Kalbinde hep devrim heyecanı vardır, 1922’de Rusya’ya geri döner. Almanya’da 1923 isyanı baş gösterince yola çıkar. Alman işçi sınıfını Rus işçilere, Rus işçi sınıfını Alman işçilere anlatmak için önemli bir fırsattır bu. 21 Ekim’de Dresden’e geçer. Şehir kolluk güçlerince kuşatılmış, isyan hareketi bastırılmıştır. Hamburg’dan gelen haber ayaklanmanın devam ettiği yönündedir. Larissa soluğu Hamburg’da alır.
Hamburg Barikatları, kentin bazı bölgelerini 60 saat boyunca elinde tutan bir isyanı anlatır. Röportajlar ve gözlemlerle yazılan kitap işçi sınıfı ve sosyalizmden yanadır. Kitabı oldukça genç yaşta kaleme alan Larissa’nın 30 yaşındayken tifüsten öldüğünü not düşelim. Bir miras değerinde olan bu kitap Türkiye’de bazı yayınevlerince basıldı. Fakat 100’üncü yıl anısına ve 100’üncü yıl armasıyla basılmamış olmasına hayıflandığımı belirtmek isterim.
İSYANA GİDEN YOL
Liman, ticaret ve endüstri şehri olan Hamburg’da ayaklanma başlamadan önce acaba Almanya’da politik ortam nasıldı? Larissa Reissner’den Meclisin (Reichstadt) halini aktaran alıntı ne çok şey anlatır: “Harıl harıl siyaset yapan dar görüşlü bir gerici sürüsü, kendisinden önceki milletvekillerinin yıkanmamış ellerinden anayasasının sayfalarından kalan yapış yapış yağ lekelerinin çevresine üşüşmüşler”. Burjuvazinin temsilcileri, lafı dolandırmadan, sivrisineklere benzetilmiştir. Kitabın yasaklanmasının, Hitler dönemi meydanlarda yakılmasının bir nedeni de bu olsa gerek.
Larissa Reissner, devrimci hareketin Ekimde değil aslında 1922’nin Ağustos ayında başladığını söyler. İş günü sekiz saate indirilsin, ücretler altın değerine göre ayarlansın! İşçi sınıfının öne çıkan talepleri bunlardır. Üzerine siyasal özgürlükler talep edilir. Hiper enflasyonun yaşandığı, fırından ekmek almak için el arabasıyla paraların taşındığı, işsizliğin çığ gibi büyüdüğü, açlığın kol gezdiği zamanlardır. Sergi salonunda gördüğümüz 5 milyar Marklık kâğıt para işte bu hiper enflasyon günlerinden kalmadır.
1875-1900 barış ve gönenç yılları çoktan geride kalmıştır. Birinci Emperyalist Dünya Paylaşım Savaşından yenilgiyle çıkan (1914-18) Almanya, ekonomik olarak yıkım ve ağır yaptırımlarla karşı karşıyadır. Üstelik büyük savaşın sonuna doğru Rusya’da işçi devrimi gerçekleşmiştir. Alman işçi sınıfı yüzünü 1917 Ekim Devrime dönmüştür. Kızıl tehlike kapıdadır! Ne ki, Kasım 1919’da sosyalistlerin öncülüğünde gerçekleşen Alman işçi devrimi zorbalıkla bastırılmış, Spartakist hareketin liderleri Karl Liebnecht ve Rosa Luxemburg hunharca katledilmiştir. Hamburg 1923 ayaklanması bu kronolojide kritik bir eşiktir. Çünkü yenilmiş bir devrim, sadece 4 yıl sonra, kendi ayakları üzerinde doğrulup kapitalizme yeniden meydan okuma cüretini gösterebilmiştir. 1922’de İtalya’da, kademeli olarak Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde yükselen faşist tehdit karşısında da önemli bir cürettir Hamburg.
KOMÜNİST HAREKETİN DURUMU
Aralık 1922’de Komünist Enternasyonal Kongresi Rusya’da toplanır. Petrograd ve Moskova oturumlarında Kasım 19 Alman Devriminin neden yenildiği de tartışılır. İşçi devrimleri ve sosyalizm Avrupa ülkelerine yeniden nasıl yayılacaktır? Hamburg ayaklanmasına öncülük edecek bazı komünist kadrolar da ordadır. Fakat bu istişareler burjuva partilerin, onlarla birlikte milliyetçi ve şoven rüzgârına kapılan sosyal demokratların da gündemidir!
Mayıs 1923’te bu kez Hamburg’da, sosyal demokratların öncülüğünde Enternasyonal Sosyalist İşçiler Kongresi toplanır. Buraya 43 sosyal demokrat partiyi temsilen 620 delege gelmiştir. Sovyet etkisi tehdit olarak algılandığı için Alman komünistleri ve KPD (Almanya Komünist Partisi) ile araya sert bir sınır çekilir. Sosyal demokratların hâkim olduğu sendikalar ve işçi delegeleri de aynı doğrultuda hareket ederler. Dolayısıyla 1923 Ekim Ayaklanması, henüz Mayıs ayında çelmeyi yemiştir.
Sovyet büyükelçisine KPD kurmayları tarafından St. Michaelis Kilisesinin tepesinde ayaklanma planının anlatılması, sergide de görüleceği üzere; hala kullanışlı bir milliyetçi propaganda malzemesidir.
KARŞILAŞMANIN İLK YARISI
Hamburg ayaklanması 23 Ekim gecesi saat 04:45’te başlar. KPD kurmay heyeti tüm kadrolarıyla işin başındadır. İlk emir polis karakollarının basılmasıdır. Parti üyelerinin ve isyana katılan işçilerin gece eve gitmelerine izin verilmez. Bilgi katiyen sızmamalı, iktidarın silahlı gücü gafil avlanmalıdır. Plan oldukça sıkı disiplinle ve karşı tarafa bilgi sızmadan gerçekleşir. Tam 24 polis karakolu basılır, silahlara komünist birimler tarafından el konur.
Larissa Reissner’in ifadesiyle karşılaşmanın ilk yarısı kazanılmıştır. Kolluk güçlerin direnci kırılmış, silahları alınmış ve böylece işçi sınıfı ve yoksul halkın isyanı için uygun zemin hazırlanmıştır. Gel gör ki, buna rağmen halk ayaklanmaya beklenen düzeyde katılmayacaktır.
AYAKLANMA NEDEN BAŞARIYA ULAŞMADI?
Komün derslerini kaleme alırken V. İ. Lenin önemli bir saptama yapar: ayaklanma günlerinde her saat, hatta her dakikanın önemi büyüktür. Ayaklanma üzerinde oyun oynanmaz. O bir kez başladı mı sonuna kadar gidilmelidir. Duraklama, ayaklanma eyleminin cinayeti demektir.
Hamburg ayaklanması daha 60’ıncı saatinde duraksamıştır. Saldırıdan savunma aşamasına geçildiğinde ayaklanmanın istenen zaferi elde edemeyeceği kesindir. Bir farkla ki, ayaklanma zafer kazanmasa da şiddetli bir yenilgi yaşamamıştır. Devrimci kuvvetler tam anlamıyla ezilememiş, KPD ayaklanmanın sekteye uğradığını görür görmez sokaklara barikatlar örmeye başlamıştır. Bu barikatlar karşı saldırıları yavaşlatmak ve bu arada komünist güçleri uzaklaştırmak içindir. B planı büyük ölçüde başarıya ulaşmıştır. Sergideki fotoğraflardan yola çıkarak barikatların izini sürdük ve nihayet kendimizi Barmbek’te bir demiryolu köprüsünün altında bulduk. Tarihsel bir karşılaşma için sergiyi gezme imkânı bulanlara aynısını öneririm.
Engels gerek 1848 gerekse 1871 ayaklanmalarını ele alırken barikat savaşlarının düzenli ordulara karşı tarihsel rolünü geride bıraktığını tespit etmişti. Hamburg barikatlarında yeni olan barikatın yanına hendeklerin kazılmasıdır. Zira panzer ve askeri motorlu araçları durdurmanın başka yolu yoktur. Ki, tıpkı barikatlar gibi hendekler Hamburglu komünistler için ilerleme değil geri çekilme taktiği olarak değerlendirilmiş görünüyor.
Komün dersleri gibi Hamburg derslerini kaleme alan, onun üzerinde çalışan oldu mu, doğrusu tam olarak bilmiyorum. Fakat gerek sergiden gerekse Reissner’in kitabından edindiğim sonuçlar bazı ipuçlarına işaret ediyor. Maddeler halinde sıralamak gerekirse;
1- KPD Genel Başkanı Ernst Thalmann liman işçilerinin önderi olduğu halde Hamburg liman işçileri ayaklanmaya beklenen yanıtı vermemiştir. Çünkü Kasım 1919’daki devrimci kalkışmadan sonra liman işçileri büyük ölçüde sınıfın aristokrat tabakasına dâhil edilmiştir. Ayaklanma kent genelinde planlanmasına rağmen Barmbek, Hamm ve Shiffbek semtlerine sıkışmıştır. Bu semtler işçi bölgeleri olduğu gibi KPD’nin 1920 seçimlerinde yüksek oy aldığı yerlerdir. Küçük burjuva kesimler, bazı yoksul mahalleler ve liman havzası büyük oranda ayaklanmaya iştirak etmemiştir.
2- Karşı devrim Kasım 1919 devrim günlerinden önemli dersler çıkarmıştır. Ayaklanma Almanya sanayi proletaryasına, Berlin ve diğer kentlere, kırsal bölgelere yayılmadan Hamburg’da çevrelenmiştir.
3- Antikomünist propaganda ve kızıl tehdit gerilimi zirveye çıkarılmıştır. Merkez sağ ve merkez “sol” (sosyal demokratlar) bu konsepte çekilerek aynılaştırılmıştır. Faşist ve komünist tehdit aynı potaya konarak, afişlerde Almanya’yı saran zehirli yılanlar ya da büyük alman yürüyüşünü taşlayan vatan hainleri olarak resmedilmiştir. KDP ayaklanma için ilk gösteri çağrısını yaptığında, sosyal demokratlar aynı anda bu gösterilere katılmama bildirileri dağıtmıştır.
4- Yoksul kitlelerin, lümpen işsizlerin ve gençliğin taleplerini ustaca yedekleyen Hitler’in nasyonal sosyalist hareketi, tekellerin de ön açmasıyla, politik bir rüzgâr estirmeye başlamıştır. Kitlelerin sisteme olan tepkisi bilinçli olarak Yahudilere, göçmenlere ve arı ırkından olmayanlara yöneltilmiştir. Yahudi düşmanlığı Marksizm düşmanlığıyla eşitlenmiştir. Komünistlerin afişlerindeki güçlü işçi figürleri ve balyoz formu Nasyonal faşistlerin afişlerine transfer edilmiş, balyoz bu kez sosyalizme karşı sallanmıştır.
5- İkinci Enternasyonal’de emperyalist savaşa karşı çıkmak yerine kendi burjuvalarına arka çıkan, komünistleri savaşta Almanya’yı arkadan hançerleyen hainler olarak damgalayan sosyal demokrat güçler bir kez daha uğursuz rolünü oynamıştır. KPD ise faşizme karşı bileşik cephenin örgütlenmesi konusunda gerekli ustalığı, esnekliği ve kapsayıcılığı sağlamamakla eleştirilmiştir.
GEÇMİŞ VE GELECEK
Bütün olumsuzluklara rağmen KPD gücünü kaybetmemiş, başarısız ayaklanma girişimine rağmen oylarını arttırmayı başarmıştır. 1920 genel seçimlerinde 2,1 oranında oy alan KPD ayaklanma girişiminden hemen sonra yapılan 1924 Mayıs seçimlerinde oyunu yüzde 12,6’a çıkarmayı başarmıştır. Aynı yıl Aralıkta yapılan seçimlerde KPD’nin oy oranı 8,9 sevisindedir 1928 seçimlerinden itibaren siyasal tablo Naziler lehine değişmeye başlayacaktır. O yıl KPD 12,6 oranında oy alırken Naziler 2,6’dadır. Ama 1930 seçimlerinde KPD yüzde 13,1 oy alırken Nazi partisi NSDAP yüzde 18,3’e ulaşacaktır. 1932 seçimlerinde KPD yüzde 16,9 ama buna karşın NSADP yüzde 33,1 oy alacaktır! Ve nihayet 1933 seçimlerine gelindiğinde KPD yüzde 12,3’te kalacak ve Hitlerin partisi yüzde 43,9’luk oy oranıyla faşist diktatörlüğü iktidara taşıyacaktır. Sonrası, KPD lideri Thalmann başta olmak üzere komünistlerin toplama kamplarına gönderilmesi ve diğer demokrasi güçleriyle birlikte vahşice katledilmesidir.
Hamburg 1923, öncesi ve sonrasıyla, bir ayaklanma girişiminin ötesidir. Bu nedenle 100 yıl tartışmalarında çok daha geniş konuşmayı ve üzerinden atlanmadan anılmayı hak etmektedir. Hamburg 1923 Türkiye sosyalist hareketi için de incelenmeye değerdir.