Komünist Manifesto 170 yaşında!
Bugün, Komünist Manifesto'nın yayımlanışının 170'inci yıl dönümü.
Erkin Öncan
"Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir. Özgür insan ile köle, patrisyen ile pleb, bey ile serf, lonca ustası ile kalfa, tek sözcükle ezen ile ezilen birbirleriyle sürekli karşı karşıya gelmişler. Kesintisiz, kimi zaman üstü örtülü, kimi zaman açık bir savaş, her keresinde ya toplumun tümüyle devrimci bir yeniden kuruluşuyla ya da çatışan sınıfların birlikte mahvolmalarıyla sonuçlanan bir savaş sürdürmüşlerdir."
Bundan tam 170 yıl önce, Londra'da Almanca dilinde "koyu yeşil bir broşüre" basılan bu satırlar, işçi sınıfının bir daha asla durmamak üzere başlayan yürüyüşünün ilk ayak sesiydi.
Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından kaleme alınan* ve 21 Şubat 1848 tarihinde "Komünist Parti Manifestosu" (Das Manifest der Kommunistischen Partei) başlığıyla basılan bu bildirge, artık "görüşlerini ve amaçlarını gizlemeye tenezzül etmeyen" komünistlerin "elle tutulur" ilk belgesiydi. Eser, komünist ideolojinin onun öğretmenleri tarafından anlatılan ilk açıklayıcı belgesi olmasının yanı sıra, "düşünceyi" pratik hayatta somutlayarak yaptığı mücadele çağrısı ve örgütlenme vurgusuyla, aynı zamanda "dünyayı değiştirme" cüretinin de ilk ifadesidir.
Manifesto ile ilgili bugüne kadar pek çok şey yazılıp çizildi. Ancak söz konusu 170 yıldır aralıksız devam eden komünizm davasının ilk basılı bildirgesi ise, ondan her cephede, her meydanda, her yıl dönümünde, kısacası her fırsatta tekrar tekrar bahsetmek ve incelemek tekrardan sayılmayacaktır. Bir diğer değişle Manifesto, insanlığın özgürlük birikiminin sürekli bir gelişim halinde olan eserleri arasındadır. Bu özellik ise onun ‘kutsallığından’ veya ‘olağanüstülüğünden’ değil, bizzat işlediği ve içerisinde taşıdığı fikirlerden gelir: Bilimsel Sosyalizm.
Manifesto,-komünist ideoloji de diyebiliriz-bu yüzden canlıdır, çünkü kaynağını yaşam pratiğini yaratan atardamardan, insan emeğinden almaktadır. Bu sebeple, eserin ön sözünde yer alan "Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor -Komünizm hayaleti" ifadesi de artık yalnızca Avrupa'yı değil, bütün dünyayı kapsamaktadır. Manifesto'nun basımından bu yana geçen 170 yıl boyunca, eserde bahsi geçen "komünizm hayaleti" burjuvazinin ve halk düşmanlarının korkulu rüyası olarak tarih sahnesindeki yerini daima almıştır.
Kimi zaman Stalingrad'ta faşizme kan kusturan Sovyet askerlerinin namlularında, kimi zaman uzun yürüyüşteki Çinli komünistlerin ayak tabanlarında, Küba'da, Vietnam'da, ve Karadeniz'de katledilen Suphi'lerin bilinçlerinde, Kızıldere'de, 68’ meydanlarında, kısacası komünizm kavgasına dair akla gelen yerlerin ve zamanların hepsinde bu "hayalet" bütün gerçekliğiyle durmaktadır.
Özgürlüğe, eşitliğe ve insanın kendisini gerçekleştirebileceği bir dünya özlemine yönelik yapılan saldırıların daha da arttığı, işçi sınıfı ve emekçi halkın dünya çapında her zamankinden daha fazla bastırılmaya çalışıldığı günümüzde, Anadolu topraklarına pembe kapağından ötürü "pembe kitap" olarak giren Manifesto'yu hatırlamak ve hatırlatmak her zamankinden daha anlamlıdır, anlamlı olmasının yanında, komünistler için önemli bir görevdir de. Çünkü büyük davamızın "ilk göz ağrısında" yer alan bu gerçekler, burjuvazi için kaçınılmaz sonu, işçi sınıfı başta olmak üzere insanlığın ise "son kavgasını" temsil etmektedir.
* Marx'ın ölümünden sonra Engels, 1883 Almanca baskısının ön sözünde "Manifesto'ya egemen olan temel düşünce...yalnızca ve tamamıyla Marx'a aittir" ifadelerini kullandı.