Kosova’da siyasî kriz ve yeni arayışlar
Seçim sonrasında Kosova’da siyasî stabilitenin gelmesi zor görünüyor ama VV’nin uzun vadede iktidar adayı olacağı aşikâr gibi.
17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan ettiğinden bu yana Kosova’da dördüncü genel seçim yapıldı. Görünüşte değişen bir şey yok gibi ama şu an için etkili olmasa da, Kosova siyasetinin gelecekte farklı siyasî dinamiklerden etkileneceği aşikâr.
10 Mayıs 2017’de güvenoyu alamadığı için hükümetin düşmesi üzerine, bir ay içinde 11 Haziran’da erken seçimler yapıldı. Hükümeti PDK (Partia Demokratike e Kosovës: Kosova Demokratik Partisi) ve LDK (Lidhija Demokratike e Kosovës: Kosova Demokratik Ligi) ) ile bazı azınlık partilerinden oluşan bir koalisyon yönetiyordu ama PDK’nin hükümetten çekilmesiyle erken seçim yolu görünmüştü.
Seçim sonuçları çok parlak değil. Katılım sadece %41’de kaldı. Seçime katılımın bu kadar düşük çıkmasının nedeni Kosovalıların seçimlerden umudu kesmiş olması ve var olan partilerin ülkenin %27,5 civarında olan işsizlik sorununu, çöken eğitim ve sağlık sistemini düzeltebileceği konusunda umutlarının olmaması. Nitekim ülkenin bunca sorununa rağmen, yolsuzluk ve adam kayırmacılığın bu kadar ayyuka çıkmış olmasına rağmen seçimlerde her zamanki hamasi milliyetçi söylemlerden geçilmiyordu.
PDK ve LDK rekabeti: Paylaşılamayan rüşvet, yolsuzluk ve mafya
Seçim her zaman olduğu gibi PDK ve LDK’nin oluşturduğu iki seçim koalisyonu arasında bir mücadeleye sahne oldu. PDK’nin 2002-2016 yılları arasında liderliğini Haşim Taçi yapmıştı ve Taçi’nin cumhurbaşkanlığından bu yana parti liderliğini eski UÇK liderlerinden, önceleri merkez-solda kendini tanımlayan, fakat sonraları iyice liberalleşen Kadri Veseli yürütüyordu. PDK, yine eski UÇK önderlerinden, hatta halen savaş suçlusu olarak Lahey’de yargılanan Ramuş Haradinay’ın partisi AAK ile seçim koalisyonu yaparak, hatta Haradinay’ı başbakan adayı olarak ortaya çıkararak, NİSMA’nın da desteğiyle seçime girdi ve %34’e yakın oy alan PDK Koalisyonu seçimde birinci geldi.
Kosova’nın en eski partilerinden olan ve 1989’da İbrahim Rugova liderliğinde Kosovalı milliyetçi aydınlar tarafından kurulan LDK, UÇK örgütlenene kadar Kosova’nın bağımsızlığı mücadelesinin başat gücüydü. Fakat UÇK’nın ortaya çıkmasıyla ikinci plana atılmış hatta bir dönem yüzlerce LDK üyesi İbrahim Rugova ve LDK’yi pasif bulan UÇK militanları tarafından öldürülmüştü. AKR ve Alternativa’nın da desteğini alan LDK ise oyların %26 kadarını aldı.
Teşbihte hata olmaz: PDK ve LDK 1990’lar Türkiyesi’nin DYP ve ANAP’ına benziyorlar aslında. Rüşveti, yolsuzluğu, milliyetçi hamaseti paylaşamıyorlar ve emperyalizmin çizdiği rotadan bir karış kıpırdayamıyorlar.
Seçimin sürprizi ise Vetevendosjë’nin yaptığı çıkıştı.
Vetevendosjë (VV); Kosova siyasî hayatında yeni bir parti. “Kendi Kaderini Tayin Hakkı” anlamına geliyor. 2005 yılında kurulan parti 2007 Şubat ayında Kosova’yı sallayan ve Kosova’nın bağımsızlığının ilanında etkili olan protestoların örgütleyicisi olarak, o tarihten bu yana ülke siyasetinin en önemli aktörlerinden biri olarak biliniyor. 2010 yılında ilk defa katıldıkları genel seçimde %13’e yakın oy aldılar ve sadece Kosova’da değil, Balkanlar’da, hatta uluslararası kamuoyunda dikkatleri üzerine çektiler.
Vetevendosjë: Kosova’nın yaramaz çocuğu
Dikkat çekmelerinin nedeni yeni bir partinin kurulur kurulmaz elde ettiği başarı değildi: Vetevendosjë seçim başarılarıyla değil, siyaseti sokağa taşımalarıyla, daha da önemlisi AB ve BM misyonlarına karşı zaman zaman şiddet eylemine dönüşen tavırlarıyla da biliniyor. VV, 2009 yılında 28 EULEX (Kosova’daki AB polis gücü) aracının ters çevrilmesi eyleminin sorumlusu olarak biliniyor. VV bundan dolayı sadece özür diledi, ama inkâr da etmedi. Kosova’nın bu yaramaz çocuğunun siyaset sahnesinde bu kadar başarılı olabileceği beklenmiyordu.
2010 seçimlerinde elde ettikleri seçim başarısı, Kosova siyasetindeki PDK ve LDK’nin sergilediği Hacivat-Karagöz oyunundan sıkılan başka siyasî kadroların da Vetevendosjë saflarına katılmasını sağladı. Bunların arasında PSK (Partia Socialiste e Kosovës: Kosova Sosyalist Partisi) ve LPK (Lëvizja Popullore e Kosovës: Kosova Halk Hareketi) de var. İlk önce PSK iktisadî programını kamucu bir çizgide tanımlayan VV’ye katıldığını duyurdu. PSK’yı daha geniş bir tabana sahip olan LPK takip etti. 1982’de kurulan ve Marksist-Leninist, daha çok Enver Hocacı bir siyasî çizgide kendini tanımlayan ve Kosova’nın Yugoslavya’dan ayrılıp Arnavutluk’la birleşmesini savunan LPK, UÇK’yı oluşturan ilk militan nüveler arasındaydı ve o dönem IRA’yı örnek alarak UÇK gibi bir yapının kurulmasına öncülük ettikleri bilinir.
PSK ve LPK’nin VV’ye katılmasında en önemli etken VV’nin siyasî çizgisini netleştirmesiydi. Kosova’nın tam bağımsızlığını savunan, Sırbistan’la bu konuda uzlaşmaya karşı olan, ülkedeki NATO, AB ve BM varlığının son bulmasını talep eden ve nihayetinde Arnavutluk’la birleşmeyi hedef olarak koyan, hatta Kosova bayrağı yerine kırmızı üzerine siyah çift kartal desenli Arnavutluk bayrağını kullanan VV, sadece milliyetçi bir hareket değil, aynı zamanda güçlü bir devlet varlığını savunmasıyla liberalizm karşıtı olmasıyla da biliniyor. Ülkedeki Sırp azınlığın geleceği ile ilgili olarak Bosna’dakine benzer bir âdem-i merkeziyetçi sistemi kesinlikle reddediyor.
Bir diğer değişle DYP-ANAP hükümetlerine olan halk desteğinin azalmasını fırsat bilip daha keskin bir liberal programla ülkeyi yeni bir sermaye sınıfına pazarlama gayesindeki AKP’den daha farklı bir parti Yine teşbihte hata olmayacağına sığınarak, VV’nin “ulusalcı” bir parti olduğunu iddia edebiliriz.
LDK ve PDK’nin önde gelen üyelerinin önemli bir kısmının sürekli olarak yolsuzluk davalarından aklanmaları, mafya ile çok sıkı bağlarının olması göz önünde bulundurulursa, VV’nin oy oranını arttırması da rahatlıkla anlaşılabilir.
VV, herhangi bir koalisyonun parçası değil de, tek başına olarak girdiği bu seçimde oyların %27’sini alarak ikinci parti oldu. VV’nin bu dikkat çekici başarısı geçen yıl yapılan yerel seçimlerde Piştine belediye başkanlığını almasından bu yana beklenilen bir şeydi.
VV’nin başarısındaki üç önemli etken var.
Birincisi, işsizliğe ve yolsuzluğa karşı açık bir siyasî programa sahip olması. Ülkede işsizliğin ve yolsuzluğun temel nedeni olarak liberal ekonomi ve özelleştirmeleri gören VV, güçlü bir devletten yana ve bu da kitleler için yeni bir umut.
İkinci etken ise ülkenin BM, AB ve NATO güdümünden kurtulup bağımsız bir dış politikaya sahip olmasını savunması. Bu açıdan senelerdir bir sömürge eyaleti gibi yönetilen Kosovalılar VV’nin tam bağımsızlık programına da destek veriyorlar. Bununla birlikte Sırbistan’la ilişkilerde süregiden çözümsüzlükten yılan Kosovalılar artık bu sorunun sona ermesini istiyorlar.
VV’nin ise sorunun çözümüne yönelik açık bir programı var. Her ne kadar VV Kosova’nın bağımsızlığını tanımadığı müddetçe ve 1998-1999 Kosova Savaşı sırasındaki suçlarından ötürü özür dilemedikçe Sırbistan’la masaya oturmayacağını açık bir şekilde ifade ediyor. Dış aktörleri dışarıda tutmaya çalışan kendisine ait bir çözüm programının olması da VV’yi popülerleştiren üçüncü etken.
BM, AB ve NATO güçlerine karşı şiddet eylemleriyle bilinen VV, Kosova’daki Sırp nüfusa karşı herhangi bir eylemden, hatta düşmanca bir söylem kullanmaktan bile çekiniyor. Kosovalı Sırplarla Kosova içinde bir barışı hedefliyor.
Seçim sonrası yeni bir siyasî kriz mi?
PDK koalisyonu seçimden birinci olarak çıksa da VV, tek başına en yüksek oyu kendilerinin aldığını ve hükümeti kendilerinin kurması gerektiğini iddia ediyor. Cumhurbaşkanı Haşim Taçi ise beklenildiği gibi hükümeti kurma yetkisini PDK’ye verecek. Yolsuzluklara, mafyaya, rüşvete iyice batmış olan PDK ise tek başına ve diğer seçim koalisyonu ortaklarıyla hükümet kurabilecek yeterli milletvekili sayısına sahip değil.
120 sandalyeli Kosova parlamentosunda 20 sandalye ulusal azınlıklara ayrılmış durumda (10 Sırp, 4 Roman/Aşkali/Mısırlı, 3 Boşnak, 2 Türk ve 1 Gorani). PDK ise geriye kalan 100 sandalyenin ise sadece 39’una sahip. LDK ve PDK’nin koalisyon yapması zor gibi. Nitekim erken seçimin nedeni zaten bu iki partinin koalisyona devam etmemesi, daha doğrusu LDK’nin hükümetten çekilmesiydi.
LDK’nin 30, VV’nin ise 31 milletvekili var ve görünürde LDK ve VV’nin koalisyon yapması gerekiyor. PDK’nin hükümeti kuramaması durumunda, cumhurbaşkanı Taçi’nin hükümet kurması yetkisini VV’ye vermesi gerekiyor. Şimdiden hükümet kurmak için görüşmelere başlayan VV, LDK ile görüşmelere başladı ama LDK lideri İsa Mustafa, LDK-VV koalisyonunda başbakanlığın LDK’de olması koşuluyla VV ile koalisyona gireceğini belirtti. VV ise böyle bir kaprise çok sert bir tepki verdi ve bunu kabul etmelerinin halk iradesine karşı çıkmak anlamına geldiğini öne sürdü.
Kosova anayasası gereği cumhurbaşkanlığı iki farklı adaya hükümet kurma yetkisi verdikten sonra hükümet kurulamazsa ülkenin yeni bir erken seçime gitmesi gerekiyor.
Ülke hali hazırda sorunlarla boğuşuyor. İki sene önce savaş, doğal afet ve benzeri olağan dışı bir durum yaşanmamasına rağmen 50 bin Kosovalı Avrupa’ya göç etmişti. Ülkede iktisadî krize rağmen ekonominin ortalama %4 oranında büyümesinin temel nedeni ise gurbetçilerin gönderdiği paralar. Nüfusu 1,9 milyon olan Kosova’da yarım milyon Kosovalı da yurtdışında yaşıyor.
Seçim sonrasında Kosova’da siyasî stabilitenin gelmesi zor görünüyor ama VV’nin uzun vadede iktidar adayı olacağı aşikâr gibi.
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/