Geçtiğimiz aylarda yine sessiz sedasız ve yine oldukça önemli bir yasa önce meclisten, sonra Cumhurbaşkanı’nın onayından geçti. Haziran’da da Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe kondu. Bir “paralel (FETÖ)” operasyonu olarak gösterilen fakat gerçekte laik ve kamusal eğitimin köküne kibrit suyu dökecek 6721 Sayılı Türkiye Maarif Vakfı Kanunu…
***
Laikliği, kamuculuğu olmazsa olmaz gören bizler bu vakfın kapanması, amacının hayata geçirilmemesi için gereğini yapmak zorundayız. Maarif Vakfı Kanunu’nu anlamak için ârif olmaya gerek yok bu nedenle de sadece çoğumuzun çıktığından haberi bile olmadığı yasanın altını çizelim, farkındalık yaratalım istedik.
Başlayalım o halde:
Cemaat operasyonu (FETÖ) gösterip, yurt içi ve yurt dışı "kamusal eğitimi" 8 maddeyle vuracaklar,
Maarif Vakfı, hayır için eğitime bağışçı ve girişimci bulup, millî ve manevi duygusu aşırı erdemli nesiller yetiştirecek,
İnsanlığın ortak birikim ve değerlerini kamusal alandan çıkarıp, vakıflar eliyle Millî Eğitim Bakanlığı’nın varlıkları, özel yiyişimcilere bedelsiz aktarılabilecek, gerçek tüzel kişilerle hem ortaklık hem şirket kurabilecek, yurt dışında Millî Eğitim Bakanlığı’nın uygun gördüğü kamuya ait varlıklar, bedelsiz olarak Maarif Vakfı'na devredebilecek, iktisadi işletme ve sermaye şirketlerinin yanında, benzer iş yapanlarla "yasal sınırlar içinde ortaklık ve işbirliği" yapabilecek,
Maarif Vakfı, kendi eğitimcilerini kendi yetiştirecek, eğitim fakültelerinden mezun öğretmenler, öğretmen ama yetmez. Devletimize polis olarak atanan öğretmen de lazım.
Bağışcılarının izniyle, hayırseverlerin hayrıyla Maarif Vakfı, eğitim kurumları, kültür merkezi, laboratuvar, sanat ve spor tesisi, yurt, kütüphane, iktisâdi işletme, iktisâdi sermaye şirketi kurabilir burs verebilecek, okul, eğitim amaçlı etüt merkezi, lojman, pansiyon açabilecek (Pansiyon açmak bölümüne dikkat; Milli Eğitim Bakanlığı dışında hiçbir kurum, kuruluş, vakıf açamazken Maarif Vakfı açabilecek. Karaman’da çocuklara tecavüz edildiğinde AKP’yi asıl panikleten başlık mevcut yasalara aykırı olmasına rağmen bir vakfın yurt açmasıydı. Böylece “Allah’ın izniyle” o iş de yasaya bağlanmış olacak).
12 kişilik mütevelli heyetinin 7 daimi üyesi olacak ve 4'ünü cumhurbaşkanı, 3'ünü Bakanlar Kurulu belirleyecek ( AKP’nin yönetiminde olacağının resmi sözcüklerle ifadesi, diyelim). Kalan 5 daimi olmayan üyenin 2'sini Millî Eğitim Bakanlığı, 1'ini Dış İşleri Bakanlığı, 1'ini Maliye Bakanlığı, 1'ini YÖK belirleyecek.
Brüt yıllık gelirinin en fazla üçte birini mâli, idarî, hukûkî ve bunlara yardımcı personelle, yönetime harcayabilecek, üçte ikisini de vakfın amacı için çalışan personele ve mal varlığı artırıcı yatırımlara tahsis edebilecek.
Gelirini ulusal ve uluslararası fonlardan, hayırlardan, bağışlardan temin edecek, hibeleri, şartlı şartsız bağışları almamazlık etmeyecek.
Bitti mi? Bitmedi… Devletin kurumlar vergisinden, veraset intikallerinden damga, emlâk vergilerinden muaf olacak!
Maliye Bakanlığı taşınmazları Maarif Vakfı'na bedelsiz devredebilecek.
+burs + nakdî yardım + kitap + defter + kıyafet + bilgisayar + millî değer + dindar ve kindar ahlakî destek...
Maarif Vakfı; TÜBİTAK ile işbirliği yapıp papaz eriğini imam eriğine çevirme, Kâbe maketini tavaf eden hacı robot gibi bilimsel projeler geliştirebilecek, TÜBİTAK desteği yetmezse Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla destekçi bulabilecek.
Bunların metodunu “ODUN” tekniğiyle hayata geçirip neticelendirebilecek. Metotlar yetmezse süreli süresiz basılı yayın, internet sitesi, konferans, çalıştay, kurultay da düzenleyebilecek.
Millî Eğitim Bakanlığı: Bakanlık ama yetmez, yeni Türkiye'de bakanlık, parlamento olmasa da olur. Tamamen yasal çerçeve içinde her derde deva vakıflar var işte.
Yurt içindeki ve dışındaki vatandaşlara, soydaşlara ahlakî değerler zerk edip, millî değerlerimize saygılı nesillerin yetişmesine yardımcı olacak. Millî Eğitim Vakfı var ama yetersiz. Anayasa, dönemin İç İşleri Bakanı tarafından rafa kaldırılmışken sadece 173. maddesi ihlal edilmiş, çok mu?
Kurumsal, denetlenebilir devlete ne gerek; devlet aile şirketi gibi olmalı ki yönetilsin!
“Eğitim, bakanlık, bilim, öğretmen, öğrenci, okul” gibi sözcükler ecdadımızı yeterince temsil edemeyen, dinsizlik yayan sözcükler, oysa “maarif, nezaret, ilim, talebe, muallim, mektep” buram buram ecdat kokan kelimeler.
Tevhîd-i Tedrisat Kanunu mu? Epeski Türkiye'nin geçmişinde kaldı. Hatta öyle hızla gelişiyoruz ki yeni Türkiye'de 4+4+4'ün bile modası geçti. Yepyeni Türkiye'yi sıbyan mektepli, din eğitiminin 2 yaşında verilmeye başlanacağı 3+3+3+4 bekliyor!
İmam hatipleşme oranı Bilal neslini bile şaşırtan bir hızla hayata geçirildi elhamdülillah!
Kısacası plan net: kalan kamusal, laik eğitimi de ortadan kaldırıp piyasacı, gerici eğitimi yasal olarak da teminat altına almak!
***
Eğitimde gericileşme, özelleştirme, niteliksizleştirme daha da hızlanıyor. Okullarda, üniversitelerde, sendikalarda, siyasal partilerde, sivil toplum örgütlerinde, gündelik hayatta vakıflar eliyle de hızlandırılan gericileşmeyi hızlı ve örgütlü bir şekilde karşı ataklar geliştirerek durdurabiliriz, dahası durdurmak zorundayız. Karanlık bu girdabın çocuklarımızla beraber geleceğimizi de yutmasına elbette izin vermeyeceğiz!
* Eğitim-Sen İstanbul 8 Nolu Şube Örgütlenme Sekreteri