Madencilik deyince ilk akla gelenler

Madencilik deyince ilk akla gelenler

Eskiden madenlerde mahkûmlar çalıştırılırdı şimdi çalışmaya mahkûm olanlar sırada. Değişen bir şey yok aslında.

Mehmet Torun (Maden Mühendisi)

Madencilik deyince toplumun büyük bir çoğunluğunun aklına ne gelir? Önce iş cinayetlerinde yitip giden gencecik hayatlar, sonra doğa katliamları gelir bence. Bunlara emek sömürüsünü de eklemek gerek. Haksızda sayılmazlar. Çünkü; son yıllarda yaşatılan gerçek aynen bu.

Vahşi kapitalizmin acımasız çarkları bu sektör içinde hızla dönmekte. Şişirilen tüketim taleplerine bağlı olarak ihtiyaç duyulan madenler için doğaya daha çok müdahale edilmekte, doğa yıkımı büyük bir hızla artmakta.

Toplumun tüm kesimlerinin yaşamını kolaylaştırması, refah seviyelerini yükseltmesi gereken madenler, birilerinin kesesini doldurmak için hızla tüketilmekte.

BirGün’den Bahadır Özgür’ün yazısı yaşananları net olarak özetlemekte. “…Madencilik son 5 yılda 4 kat büyüdü. Net satışlar 7 kat, ihracat 6 kat arttı. Yüzde 45 faaliyet kârlılığı ile tüm sektörlerin üzerine çıktı. Bu büyüme ucuz emek sömürüsü, iş cinayetleri ve doğa tahribatı sayesinde gerçekleşiyor. Giderek vahşi bir karaktere bürünüyor madencilik. Yoksullaştıran büyümenin, ölümcül sektörü oluyor. İşçi ve doğa ölüme itildikçe, sermayenin kârı da zirveye çıkıyor. O yüksek kârlar böyle elde ediliyor.”

Kaynak: TCMB -Sektör Bilançoları

Tabloda görüldüğü gibi madencilik sektörü, faaliyet kârlılığı bakımından diğer sektörlerin epeyce üzerinde.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) verilerine göre, sanayide kârlılık oranlarının gerileme kaydettiği 2011 yılında en kârlı sektörlerin başında madencilik sektörü gelmekte. Madencilik sektöründe faaliyet gösteren kuruluşların satış kârlılığı yüzde 32'yi aşmış durumda.

Tüm bu sonuçların bir bedeli var elbette. Bilançolara yansımasa da Cumhuriyet tarihinde madenlerde gerçekleşmiş toplu ölümlerin üçte ikisinin AKP iktidarı döneminde yaşanması, kimlerin ne bedeller ödediğinin acı bir göstergesi.

Son 20 yılda 21 kez değiştirilen maden yasası, bu gelişmelerin yasal altyapısını oluşturdu. Maden ruhsatı dağıtımı yandaşlık kriterine dayandırıldı. Tekelleşen şirketlerin yanına iktidara yakın yeni şirketler eklendi. Faaliyet kârlılığı çok daha yüksek olan altın madenleri çok uluslu şirketler ve yerli işbirlikçileri tarafından işletilmekte. Üretilen madenlerin tamamına yakını hammadde ya da yarı mamul olarak dışarıya gönderilirken bu madenlerimiz katma değeri çok yüksek ürünler olarak yine bize geri dönmekte. Elbette kat kat fazla ödeme yapılarak.

Anayasa’ya göre “devletin hüküm ve tasarrufunda” olan, bizlere göre “halkın malı” olan madenler küçük bir zümrenin çıkarı için talan edilmekte. Keşke; insanlığın gerçek ihtiyaçları için üretilse, emeğe ve doğaya saygı duyulsa. Keşke ölümler olmasa, ocaklar sönmese…

Son dönemlerde sıkça yaşanan iş cinayetlerinin nedenlerini bu tablodan ayrı düşünmemek gerek. Yoksul gençlerin yaşamları; kuralsız, vahşi şekilde dönen dişlilerin arasında öğütülmekte, hayatları kararmakta.

Kısaca eskiden madenlerde mahkûmlar çalıştırılırdı şimdi çalışmaya mahkûm olanlar sırada. Değişen bir şey yok aslında.

DAHA FAZLA