Mehmet Fırat Özgür - @zgr_frt
Görsel: Ahmet Ensar Şen
Popülerliğini 2016’da ABD ve İngiltere’deki siyasi hareketliliklerde kazanan post-truth (hakikat sonrası, gerçek ötesi) kavramları, üniversitelerin iletişim ve sosyoloji alanlarında yer tutuyor. Aslında hepimizin hayatında bir yer tutmaya başladı çünkü artık gündelik yaşamda tutumları ve iletişimimizi belirleyen bir şey haline geldi post truth. Elbette bu belirlenim, sağcı iktidarların ellerinde “gerçeğin” orasıyla burasıyla oynanmasından doğuyor.
Televizyonlarda, parlamentolarda gördüğümüz yöneticilerin, milletvekillerinin, başkanların dillerindeki “gerçeklik”, artık sokak röportajında vatandaşa uzatılan mikrofona da yansıyor ve oradan yeniden televizyondaki siyasetçiye ulaşıyor. Sonra da iş “Cep telefonunun modeli neymiş” diyerek çiftçinin cebini yoklamaya dönüşüyor. Ve oradan da “Gördün mü bak, benim gördüğümü televizyondaki adam da görüyor”a doğru dönüp duran, sürekli kendisini “doğru”layan bir “gerçek”liğe...
Yıllardır sürekli incelenen, eleştirilen, tespiti yapılan, üzerine makaleler yazılan post truth kavramına, sanki siyasiler ve danışmanları “bu iş çok tutar, buradan yürüyelim” demiş gibi sarılıp gündemi yalana boğuyorlar. Gerçek ötesi, gerçekliğin, doğruların sorgulanmadığı, sorgulanmadan kabul gördüğü bir dönemi ifade ediyor. Ancak artık bulunduğumuz dönem -belki bunu özellikle Türkiye için söyleyebiliriz- adlı adınca bir yalanlar dönemi. Göz göre göre yalan söyleniyor. Teyit edilecek bir şey olmaktan çıktı. Çok teyit etmek istiyorsanız yastığınızın altına bir bakın.
Rabia Naz Vatan’ın şüpheli ölümünden konu açılınca, söz “ilginç” bir biçimde AKP’nin Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli’ye geliyor. Canikli gündemdeki yerini korumak için midir bilinmez, Merkez Bankası rezervlerinde kaybolduğu belirtilen ve akıbeti sorulan ‘128 milyar dolar’ için bir açıklama yaptı ve dedi ki (lütfen gülmeyelim): ''Vatandaşın yastık altında 5 bin ton altın var. Hayal söylemiyorum'' Elbette hayal söylemiyor, “hayal söylemiyorum” da ne demek? Böyle bir kalıp bile yok. Yalan söylüyor. “Hayal söylemiyorum” ifadesinin, gerçeklik ötesini hatta yalanı da geçip, bir “yalan ötesini” ortaya çıkardığını düşünüyorum.
Ancak yalan söylüyor. Teyit edebiliriz. Bunu sorgulayabiliriz. Bunu Canikli’yi destekleyen vatandaş da sorgulayabilir. Bizim kanıtlarımız çok güçlü. Biz hayal söylemiyoruz. Biz eline iş ve aş yazarak yaşamına son verenleri, “suçu saz çalmak" olup açlığa mahkum edilenleri, Meclis önünde kendisini yakmaya çalışanları kanıtlayabiliriz. Bunları teyit edebiliriz. Çünkü gözlerimizin önünde yitip gittiler...
Biz bir çuval patates için birbirini ezen insanların görüntüleriyle kanıtlayabiliriz yalanlarınızı. Siz de “izdihamı” yaratan provokatörleri kanıtlayın. Bir provokatör varsa, onu da siz oraya gönderdiniz. Gönderdiğiniz provokatörü tanıyoruz: Açlık!