Mehmet Fırat Pürselim yazdı: Kapitalizmin askeri kurşun asker

Mehmet Fırat Pürselim yazdı: Kapitalizmin askeri kurşun asker

Andersen’in çileli çocukluğuyla doğru orantılı olarak masallarında elem ve üzüntünün yoğun olduğunu görürüz. Hatta öyle ki bunlar bir çocuğun dünyasını alt üst edecek kadar şiddetlidir. Papatya öyküsünde tarla kuşunu kafese kapatan çocukların ona yem vermeyi unutarak ölüme terk etmesini karnımıza kramplar girerek okuruz. Noel gecesi kibrit satan küçük Kibritçi Kız’la birlikte donarız. Kurşun Asker de benzer şekilde yüreğimize oturan masallardandır. Grimm Kardeşler’den farklı olarak Andersen’in betimlemelere ve kahramanların kişilik tahlillerine girişmesi onun masallarının aslında hikâyeye daha yakın durmasını sağlar. Bu da okuyanların kalplerindeki ölümcül darbelerinin şiddetini arttırır. Andersen için, ‘Kemalettin Tuğcu Duygusallığı’nın Danimarka’daki öncülüdür, diyebiliriz.

Kurşun Asker, oldukça trajik bir masaldır. Çocuğa yaş günü hediyesi olarak alınan yirmi beş kurşun askerden birinin bacağı eksiktir. Ama o bu eksikliğine rağmen diğerleri gibi sapasağlam ayakta nöbetini tutar. Bu sırada bir bacağını yukarı kaldırdığı için tek bacaklı gibi gözüken balerine -kendisi gibi eksik olduğu düşüncesiyle- âşık olur (Burada kurşun askerin balerin tamam olsa kendisine bakmayacağı ama bu özdeşlik ve karşılıklı şefkat duygusuyla bir şanslarının olacağı düşüncesiyle hareket ettiğini görürüz. Andersen’in yansıması olan kurşun asker, yazardaki güvensizlik ve kendini hor görmenin yanı sıra alınganlık ve ‘gurur yapma’nın tezahürü gibidir). Kurşun asker pencereden düşer, onu bulan çocuklar kâğıttan bir gemiyle yolculuğa yollarlar. Başından türlü macera geçtikten sonra bir balık tarafından yutulur ve balık, çocuğun ailesi tarafından alınınca evine geri döner (Burada Yunus Peygamber ve kurtarıcı miti, masalın içine yerleştirilmiştir). Ancak balığın karnından çıktığı için artık pis ve yıpranmış olan kurşun askeri, çocuğun kardeşi alıp şömineye atar. Kurşun asker ateşin içinde erirken, balerin de havalanır ve süzülerek kendisine âşık olan askerin yanına konar. Ertesi sabah küllerin içinde kurşun bir kalp bulunur.

Kurşun askerler, eski Mısır mezarlarından Alman generallerin masalarına varıncaya dek, çok farklı yer ve kültürde karşımıza çıkar. Almanya’da 1730’larda iki taş kalıp arasına kalay dökülerek asker heykelcikleri yapılmaktaydı. Büyük Frederik’in savaşarak topraklarına toprak katmasıyla birlikte minyatür asker üretimi de patlama yapmıştır. Öyle ki, bu askerler bizzat cephede de savaşmışlardır, hatta yaralanıp bacaklarını bile kaybetmişlerdir. 17 – 19. Yüzyıl arasında komutanlar savaş taktik planları yaparken, haritaların üzerinde gerçek birlikleri temsilen bu minyatür askerleri kullanmışlardır. Her ne kadar Andersen, tek bacaklı kurşun askerin üretim hatası olduğunu yazsa da, ünlü çocuk yazarı Yalvaç Ural, bacağını girdiği bir savaşta kaybeden cesur bir gazi olduğuna inanmaktadır.

Masalın acıklı yapısının çocuklar için uygun olup olmadığı bir yana insanın kötülüğüne şahit olan bir başka yanı daha vardır ki, Kurşun Asker’i kapitalizmin elinde oyuncak yapan da budur. Clair Patterson, masalı esaretten kurtarıp çocuklara geri veren, kahraman bilim insanıdır. Hikâyemiz de aslında onunla ilgilidir.

İlk otomobillerde önemli bir sarsıntı sorunu bulunmaktaydı. Thomas Midgley, 1916 yılında Dayton Engineering Laboratories Company’de araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Motorlardaki vuruntu sorunu üzerine yaptığı araştırmalarla içten yanma konusundaki çalışmalara öncülük etti. 1921 yılında tetraetil kurşunu buldu. Böylece motorlarda sarsılma sorunu büyük ölçüde azalmış oldu. 1923 yılında ABD’nin en büyük şirketlerinden üçü -General MotorsDu Pont Ce, Standard Oil Of New Jersey- birleşerek, dünya talebini karşılamaya yetecek miktarda tetraetil kurşun üretmek amacıyla Ethyl Gasoline Corporation ortaklığını kurdular. Aslında aynı işi benzin-etanol (bitkisel alkol) karışımı bir yakıtla yapmak da mümkündü. Ama bitkiden alkol üretmek ve benzine karıştırmak herkesin yapabileceği bir işti ve daha pahalıydı. Bu patent sayesinde benzin piyasasının % 20’sine hâkim olmayı planlamışlardı. Böylece bitkisel ve doğayı daha az kirleten biobenzin yerine kurşunlu benzini piyasaya sürdüler.

1936’ya gelindiğinde -aradan sadece 13 yıl geçtiği halde- benzine kurşunu bulaştıran “ethyl” katkı maddesi ABD’de satılan benzinin yüzde 80 - 90’ına girmeyi başarmıştı. Üstelik piyasanın kendisi bu süre içinde iki kat büyüyerek 45 milyar litreyi aşmıştı. Ethyl’ciler litre başına yaklaşık 1 cent kazanıyorlardı. Standart Oil bu kâr sayesinde rakiplerine göre % 70 indirimle petrolünü taşıtmış, hatta rakiplerinin ürünlerinin taşınmasından pay alarak kârını arttırmıştı ve sonuçta zora düşen diğer rafinerileri satın alarak tekelleşmişti. Öylesine büyümüştü ki, ABD Meclisi çareyi bu devasa şirketin 34 farklı şirkete bölünmesine karar vermekte bulmuştu. General Motors da bu petrol şirketi gibi rakiplerini satın alarak dünyanın en büyük otomobil üreticisi haline gelmişti. Yani piyasaya sürülen ucuz ve kullanım rahatlığı sağlayan kurşunlu benzin 10 yıl gibi kısa bir sürede dünyanın dev şirketlerini doğurmuştu.

Benzini, tekrar dönmek üzere bir kenara bırakarak kurşun üzerinden devam edelim. Dünyanın yaşının hesaplanması meselesini ele alalım. Bir taştaki uranyumun ne kadarının kurşuna döndüğünü bildiğiniz takdirde, taşın oluşumunun üzerinden ne kadar zaman geçtiğini hesaplayabilirsiniz. Bunun için gök taşları ideal materyallerdir, zira göktaşındaki kurşun miktarı dünyanın oluşumundaki miktarla bire bir aynıdır. Uranyumun sabit bozulma hızı bilindiğine göre dünyanın oluşumuyla yaşıt olan gök taşının yaşı elde edilebilirdi. Bunun için tek yapılması gereken göktaşındaki kurşun miktarını ölçmekti.

Clair Cameron Patterson altı yıllık uzun uğraşların sonunda dünyanın 100 milyon olarak bilinen yaşının 4,55 milyar olduğunu buldu. Araştırmaları sırasında aslında haberi olmadan çok önemli bir keşif daha yapmıştı, bu keşfi başına büyük bir bela getirebilirdi. Patterson 1953 yılında dünyanın yaşını tespit ettikten sonra büyük üne kavuşmuş ve dünyanın önemli bilim insanları arasına yerleşmişti. O da herkes gibi etraftaki kurşun varlığının doğal olduğuna inanıyordu. Fakat buna rağmen kurşun hakkındaki her şeyi keşfetmek için -sonrasında kanlı bıçaklı düşmanı olacak olan- Amerikan Petrol Enstitüsü’nün imkânlarıyla derin ve sığ sulardaki kurşun birikim miktarını ölçmeye başladı; sonuçlar garipti. Okyanusun yüzey sularındaki kurşun miktarı derinlere göre oldukça fazlaydı. Aslında kurşunun dibe çökmesi ve sular derinleştikçe miktarının artması gerekiyordu. Okyanuslarda sığ sularla derin suların karışmasının bir kaç yüz yılı bulduğu biliniyordu. Patterson, buradan hareketle yüzey sularındaki kurşunun yeni ortaya çıktığı sonucuna vardı. Aksi halde daha eşit dağılmış olurdu. Dünya okyanuslarında bu kadar fazla kurşun birikmesinin sebebini de bir süre sonra buldu: Kurşunlu Benzin.

Patterson konuyla ilgili bilimsel bir makale yazdı ve makalesinin yayınlanmasının hemen ardından olumlu – olumsuz tepkiler gelmeye başladı. Petrol lobisinden Patterson’a başka araştırmalarda kullanılmak üzere sınırsız destek teklifi geldi ama kabul etmedi. Bunun ardından tehditler gelmeye başladı. Öte yandan Amerikan Hükümeti, Ordu, Donanma, Atom Enerjisi KomisyonuKamu Sağlığı Dairesi ve Ulusal Bilim Vakfı gibi kurum ve kuruluşlar da ona destek verdi. Destek veren kurumlar arasında en ilginci şüphesiz, Atom Enerjisi Komisyonu’dur. Burada da amacın, benzinin zararlarının ortaya dökülmesiyle alternatif enerji olan atom enerjisinin lobisinin yapılması olduğu ortadadır (Tıpkı günümüzde, yaşanan bir elektrik kesintisinin ya da doğalgaz sıkıntısının hemen akabinde nükleer reaktörlerin gözümüze sokulması gibi). Patterson, kurşun kirlenmesi hakkında yeni araştırmalar için Grönland ve Antarktika’ya seyahatler yaptı. Antarktika’da buzulun 60 metre altını kazarak iki yüz yıl önce yağan karın oluşturduğu buz kütleleri üzerinde incelemeler yaptı. Sonuçlar onu yanıltmadı, kurşun miktarı bir kaç yüz yıl önce oldukça azdı, kirlenmenin sebebi kesinlikle kurşunlu benzindi.

Peki, silahtan çıkıp insanı öldüren kurşun gibi ona adını veren maden de öldürücü müydü? Kurşun vücuda girdiği zaman hücrelerin büyüyüp gelişmeleri için ihtiyaç duyduğu demir ve çinkoyu taklit eder. Aynı zamanda vücudun iletişim ağını da bloke eder, beynin hafıza ve öğrenme olgularını yok eder. Kurşunun; beyin hasarına, gelişim bozukluğuna, şiddet eğilimine, hatta ölüme bile neden olabileceği yüz yıllardır bilinen bir gerçekti.

Kurşuna maruz kalmanın insanı kısır bıraktığını, delirttiğini ve zehirlediğini bile bile Romalılar efsanevi su kemerlerinden su taşıyan boruları yapmak, hamamlarını kaplamak, şaraplarını tatlandırmak, sarnıç ve çömleklerini kaplamak için kurşunu kullandılar. Bundan 2000 sene önce Romalıların yılda 80.000 ton kurşunu işlemesinin sebebi basitti: Kurşun ucuzdu, işlemesi kolaydı, rahat şekil alıyordu ve paslanmıyordu. Bu işlemler esnasında kurşuna maruz kalan madenciler ve işçilerse zaten köle ya da fakir halk kitleleriydi ve hayatları rahatlıkla gözden çıkarılabilirdi. Keşke ne kadar da acımasızlarmış diyerek, Romalıları eleştirebilseydik, günümüzde kapitalizm çok daha acımasız olarak fakir insan kitlelerini yutmaya devam etmektedir.

Patterson ve yandaşlarının kurşunu olağanüstü ölçüde yaygınlaştıran kurşunlu benzinin zararlarını anlatmaları ve yasaklanması yönündeki girişimleri, karşı tarafça, önce başka konulardaki araştırmalar için yüksek miktarlı fonlar ayrılması şeklinde dostane ikna yöntemleriyle başladı, ardından tehditler, faaliyetlerini engelleme, ödeneklerini kısma ya da iptali gibi yöntemlerle devam etti. Hatta başarısız birkaç suikast girişiminde de bulunulduğu söylenir ama bu konu kesinliğe kavuşturulmamıştır.

Bu arada benzin sanayi de kurşunun zararsız olduğunu göstermek için karşı savlar süren bilim insanları bulmakta gecikmedi. Büyük para gücüyle, tüm mecralarda kurşunun zararsız ve modern çağın gereği olduğu anlatan yazılar, makaleler çıkmaya, konferanslar verilmeye, etkinlikler düzenlenmeye başlandı. Büyük reklam kampanyaları düzenlediler. Öyle ki Milli Kurşun Şirketi’nin 1946 yılında verdiği bir reklamda kurşun içeren tenekelerin bebekler için yararlı olduğu bile büyük bir yüzsüzlükle iddia edilmiştir.

Bunun yanı sıra halka da kurşunu sevimli göstermek için Andersen’in Kurşun Asker masalı tekrar devreye sokularak, algı operasyonu neticesinde en çok satan çocuk kitapları listesinin başına yerleştirilir. İşte naif ve duygulu yazarımızın trajik aşk masalı, yazıldıktan 100 yıl sonra kapitalizm tarafından insanların duygularını sömürerek, kurşunu cici göstermek için kullanılmıştır. Yani Kurşun Asker, kapitalizmin elinde adeta oyuncak olmuştur. Aynı dönemde petrole övgüler düzen şarkıların Amerikan hit listelerine yerleşmesi de ilginç gelmemeli zira ülkemizde de, petrole güzelleme şarkıları yapılmıştır, öyle ki 1980 Eurovision Şarkı Yarışması’nda Ajda Pekkan Petrol isimli şarkıyla ülkemizi temsil ederek, 23 puanla on beşinci olmuştur. Bir insan petrole neden şarkı yapar sizce?

Bu arada, erkek çocuklarının en çok istediği oyuncakların başında gelen kurşun askerler, 1950’lerden itibaren piyasadan çekilmeye başlayarak yerini plastik ordulara bıraktı, hatta bir süre sonra yasaklandı. Sebep olarak İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurşunun pahalanması ve oyuncak sektöründen ziyade elzem sektörlerde kullanımın zorunluluğu gösterilmişse de, bence oyuncak sektörünün zararları ayyuka çıkmış kurşunu terk ederek olası tazminatlardan kaçma hinliği de bunda etkili olmuştur.

Patterson’ın baskılara boyun eğmemesi ve çalışmaları neticesinde, 1970’de ABD’de temiz hava yasası yürürlüğe girdi. 1973 tarihli bir kararla da benzindeki kurşun miktarı % 60 oranında azaltıldı. 1986 yılında ABD’de benzine kurşun karıştırılması yasaklandı. 2000 yılında bazı Avrupa devletleri, 2004 yılında da Türkiye bunu takip etti. Sonrasında su borularında, konserve kutularında ve boyalarda da kurşun kullanımı yasaklandı. 1991’de Grönland’da tekrarlanan ölçümlerde, karda bulunan kurşun miktarının 1971’dekine göre 7,5 kat düştüğü görüldü. Fakat bunca çabası, yer kürenin yaşını belirlemesi, kurşunlu benzine karşı yürüttüğü mücadele, Patterson’a Nobel Ödülü getirmedi. İnsanlar petrol şirketlerinin kâr hırsları nedeniyle, 100 yıl önce yaşayan atalarına göre vücutlarında yaklaşık 625 kat fazla kurşun taşıyor ve tüm olumsuzluklarına rağmen Uzakdoğu’dan, Ortadoğu’ya, Afrika’dan Güney Amerika’ya kadar pek çok ülkede kurşunlu benzin satışı hala satışı serbest, çünkü insan en ucuz ürün. Kurşun Asker de tahminim o ülkelerde, en çok okutulan masal, hatta dinletilen ninni.

[1] http://www.acikbilim.com/2014/10/dosyalar/bir-basina-bir-bilim-insani-clair-cameron-patterson.html

[2] http://baranbaa.blogspot.com.tr/2015/02/1-2014-ylnn-ilk-yarsnn-baslarnda.html

DAHA FAZLA