Mehmet Yayla yazdı | #NosEstánMatando: 'Bizi öldürüyorlar'

Mehmet Yayla yazdı | #NosEstánMatando: 'Bizi öldürüyorlar'

Mehmet Yayla

Son günlerdeki gösterilerde en az 42 kişinin öldürüldüğü, yüzlercesinin de kaybedildiği Kolombiya'daki halk hareketi, sesini dünyaya sosyal medyada açtığı bu etiketle duyurmayı başardı. Latin Amerika'dan Avrupa'ya, Myanmar'dan ABD kentlerine kadar dünyanın birçok ülkesinde Kolombiyalı göçmenler ve dostlarının düzenlediği dayanışma etkinliklerine insan hakları savunucuları, demokratlar ve sosyalistler destek verdi.

Montreal, Kanada

İSYANIN ÇIKIŞI

Salgın krizi, toplumsal eşitsizlik, iktidardaki Duque hükümetinin ve aşırı sağcı Demokratik Merkez partisinin krizi yönetememesi, Kolombiya'daki toplumsal patlamanın zeminini hazırlayan etkenler oldu. Duque, göreve başladığı 2018'den beri ülkeyi polis devleti baskısıyla ve halkın gerçeklerinden kopuk bir neoliberal plan doğrultusunda yönetiyor. Bu yönetim tarzı, güçlü bir halk muhalefeti geleneğine sahip olan Kolombiya'da daha önce de iki önemli ayaklanmaya yol açmıştı, ancak bu son ayaklanma en şiddetlisi oldu.

Duque, “Sürdürülebilir Dayanışma Yasası” adlı bir paket-yasa çıkararak pandemiyle derinleşen ekonomik krizin faturasını işçilere, emeklilere ve orta sınıflara ödetmeye çalıştı. Paket, temel tüketim malları üzerindeki katma değer vergisini (KDV) artırmayı, vergi iadelerinin kaldırılmasını, gelir vergilerinin başladığı gelir eşiğinin düşürülmesini (neredeyse asgari ücretten bile gelir vergisi almayı) ve emekli maaşlarına gelir vergisi getirmeyi içeriyordu. Bunun ötesinde, 2020'de salgının ve karantinaların neden olduğu durgunluk sırasında halka elle tutulur bir yardım yapılmamıştı, devlet yardımından en çok yararlananlar, Avianca (havayolu 370 milyon ABD doları kurtarma paketi aldı) ve finans sistemi gibi büyük kapitalistlerdi. Hükümetin ana hedefi, 2020'de GSYİH'nın yüzde 8'ine yükselen açığı azaltarak Kolombiya'nın kredi notunu korumak ve böylece Uluslararası Para Fonu'na (IMF) ve uluslararası finans sermayesine güvenilir olduğunu göstermekti.

Duque, halkın cebine karşı böyle bir saldırıyı duyurmak için en uygunsuz anı seçti: Covid-19'un üçüncü dalgasının ortasında, 50 milyonluk toplam nüfusun 21 milyonunun fakirlik sınırında yaşadığı, 7 milyonunun günde sadece bir kez yemek yiyebildiği ve 4 milyon kişinin işsiz olduğu bir dönemde!

İşçiler, sendikalar, muhalif parti ve gruplar 28 Nisan'da bir ulusal grev başlattı. Hükümet derhal halk gösterilerine yönelik şiddetli bir baskı uygulamaya başladı ve bu baskılar uluslararası toplum tarafından kınandı. Halka karşı uygulanan düzenli sindirme yöntemleri arasında gözaltında veya gözaltısız kaybetmeler; cinayet ve cinsel şiddet; gösterici kitlelere karşı kanunsuz ve orantısız güç uygulamaları bulunuyor.

Baskılar gösterileri durduramadı ve Duque 2 Mayıs'ta reform paketini geri çekmek zorunda kaldı. Maliye Bakanı ertesi gün istifa etti. Ancak ulusal grevler, gösteriler ve ayaklanma dinmedi. Özel donanımlı polis mangalarıyla halk arasındaki çatışmalar devam etti. 10 Mayıs itibarıyla en az 42 kişi öldürüldü ve yüzlerce insan kayıp. Ülkenin üçüncü büyük şehri olan Cali, “direnişin başkenti” ilan edildi. Bu başkent halen, çoğunluğu köy ve varoşlardan gelen işsiz, örgütsüz, askeri eğitimi ve donanımı olmayan, ama kaybedecek pek bir şeyleri de olmayan kararlı gençler ile baskıcı bir devletin özel eğitimli, donanımlı, maaşlı uzman paramiliter güçleri arasında geçen amansız bir çatışmanın merkezi durumunda.

Kolombiya'daki durum, ülkenin hem siyasi, hem de kanun dışı derin devlet ilişkilerinde oyunkurucu olan ABD emperyalizmi için tam bir baş ağrısı. ABD ve Kolombiya arasında «Narko-terörizmle mücadele» bahanesiyle kurulan askeri işbirliği programı, bölgede eşi görülmemiş bir ABD müdahalesine olanak tanıyor. Pentagon doğal olarak bu potansiyeli yitirmek istemiyor. Ayrıca Duque ve bir zamanlar Trump'ın gözbebeği olan Kolombiya aşırı sağı, Biden'in başkanlığı altında da ABD'nin Küba ve Venezuela düşmanlığı politikasının temel müttefikleri olmaya devam ediyor.

SONUÇ

Kolombiya'daki isyan, Latin Amerika'da 2019'dan beri ivme kazanan sınıf mücadelesi sürecinin bir parçası. Ancak bu mücadele -yalnızca ilkesel ya da romantik bir yaklaşımla değil, reel olarak- hepimizin mücadelesi. Hepimizin, çünkü artık tepeden tırnağa küreselleşmiş olan emperyalizme, kapitalizme, sürekli daha despotça dayatılan neoliberal doktrinlere karşı dünya halklarının mücadelesinin bir parçası. Çünkü Duque'nin beslediği şirketler, Türkiye'deki iktidarın besledikleriyle aynı cephede ve bu şirketler de kendilerini besleyen elleri iktidarda tutarlar.

21. yüzyıl başlarından beri dünyanın birçok yerinde, örneğin Latin Amerika hareketlerinde, Arap Baharı’nda, Kanada'nın Quebec ve yerli halk hareketlerinde, Gezi Direnişi’nde, Sarı Yelekliler ayaklanmalarında görüldüğü gibi tepkisel olarak patlak veren mücadelelerin kurulu yerel düzene ve küresel emperyalizme karşı kalıcı zafer kazanmasını sağlayacak bir halk uzlaşması sağlanamıyor. Ülke ölçeğinde devrimci parti ve oluşumlar temel hedefler çerçevesinde güçlerini birleştirmedikçe, uluslararası alanda da devrimci bir dayanışma ağına işlev kazandırılmadıkça, bu tarz ayaklanmaların somut ve kalıcı bir değişim sağlaması zor görünüyor.

''Kolombiya hayatta kalmaya uğraşmaktan bıktı, Kolombiya hayatı yaşamak istiyor.''  

Kolombiya'da 2016'dan beri öldürülen binden fazla aydın, demokrat, sosyalist, işçi ve yerli halk önderinin adlarının yazılı olduğu flama.

Kaynaklar:

www.alternatives.ca

https://www.leftvoice.org/

Montreal'deki Kolombiyalı göçmenler

Kanada Komünist Partisi

DAHA FAZLA