Metin Çulhaoğlu Söyleşileri'nin ikincisi düzenlendi

Metin Çulhaoğlu Söyleşileri'nin ikincisi düzenlendi

"Metin Çulhaoğlu Söyleşileri"nin ikincisi "Gelecekten Umut Var mı?" başlığıyla Ankara'da düzenlendi.

İleri Haber

Yakın zamanda kaybettiğimiz, Türkiye sosyalist hareketinin "düşün emekçisi", Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) kurucularından ve yöneticilerinden olan yazarımız Metin Çulhaoğlu anısına İleri Haber’in çağrısıyla başlayan "Metin Çulhaoğlu Söyleşileri"nin ikincisi Ankara'da düzenlendi. 

Bugün saat 14.30'da Mülkiyeliler Birliği Kültür Merkezi’nde başlayan söyleşide, insanlığın yaşadığı büyük kriz karşısında "Gelecekten Umut Var mı?" sorusunun yanıtı arandı.

Yazar-akademisyen Süreyya Karacabey’in ve edebiyatçı Murat Uyurkulak’ın konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte, İleri Haber yazarı Can Soyer tartışmacı olarak yer aldı.

CAN SOYER'DEN UMUDA DAİR SORULAR

Söyleşide söz alan ilk isim Can Soyer oldu. "Tarışmacı" olarak söze başladığı için bazı soruları ortaya atmak istediğini ifade eden Soyer, "Gelecek ontolojik bir kavram mıdır, bilimsel mi, varlığından bile emin olamadığımız bir şeyin içinde umut aramak doğru mu? İçinde umut aradığımız gelecek gerçekten var mı? Eğer umut gelecekteki bir anda ortaya çıkacak bir şey değilse, onu bugünden yaratmak nasıl mümkün olabilir? Aradığımız umut şimdiki zamanda mı saklı, peki geçmişte umut var mı?"  ifadelerini kullandı.

"Umut, bir anlamda, yaşadığımız bütün kötülüklerin yok edemediği, varlığını sürdüren bir unsurdur" diyen Soyer, "Peki neyi anlatmaktan vazgeçmemeliyiz ki bunun içinde umut inşa edelim?" sorusunu da tartışmaya açtı. 

'İNSANLIĞIN KRİZİNİ, İNSANIN KENDİ KADERİNİ TAYİT ETME İRADESİNİN ALINMASI OLARAK GÖREBİLİRİZ'

Soyer, konuşmasında, "Bugün insanlığın krizini, kolektif deneyim ve birlikteliğin gerilemesi ve bu yüzden de insanın kendi kaderini tayin etme iradesinin alınması olarak görebiliriz. Bu kriz karşısında geleceğe dair umut, geçmişim ve özellikle de bugünün tahlili içerisinden çıkabilir. Umut, bir duygu biçimi olmaktan çok somut gerçekliklere dayanan bilme biçimidir aynı zamanda. Peki her şeyin kötüye gittiğini gören bir bakış açısı hala umutlu olabilir mi? Olabilir. Aslında umut, trajediden sonra geriye kalan şeydir; geriye kalan üzerinden 'Ne yapmalı?' sorunusu sorabilmektir" ifadelerini kullandı. 

'BİZİ AŞAN GİBİ GÖRÜNEN FAKAT SIRF ONU ÖYLE KABUL ETTİĞİMİZ İÇİN DEVAM EDEN BİR DÜZEN VAR'

Soyer'in ardından söz alan Süreyya Karacabey, konuşmasına Bertolt Brecht'e göndermeler yaparak başladı. 

"Sahte tesellilerden kurtulursak, o zaman bir hiçlikle karşı karşıya geliriz ve o zaman gerçek bir şeyi kurma, inşa etme yoluna gidebiliriz" diyen Karacabey, "Bizi aşan gibi görünen fakat sırf onu öyle kabul ettiğimiz için devam eden bir düzen var. Bir yandan da onu değiştirmeye çalışan umutlu olan bir kesim var" dedi.

'UMUT, SAHTE TESELLİLERDEN KURTULDUĞUMUZDA YEŞEREBİLİR'

"Umut, insanlara sahte tesellilerden ya da idealleştirilmis bir geçmişten türeyemez. Tam tersine umut, sahte tesellilerden kurtulduğumuzda yeşerebilir. Umut, tersine devrimci bir kötümserliği de içerir; yokluğun ve yıkıntının içinden yeni bir dünya kurma arayışıdır umut" ifadelerine konuşmasında yer veren Karacabey, "Bunun temeli ise dayanışma sezgisini içselleştirmektir. Bu sezginin ise nesnel ve tarihsel bir temeli var: Evrimsel olarak insan karşılıklı dayanışma ve birlikte bir şeyler yaparak ayakta kalabilen bir varlıktır. Bu sezgisellige sahip olduğumuzda başka bir bilme biçimine sahip oluruz" diye konuştu.

'TARİHİN BİZİ HAKLI ÇIKARDIĞINI UNUTMAMALIYIZ'

Murat Uyurkulak ise konuşmasında, "Umutlu olmak, iyimser olmaktan farklıdır. Bugün iyimserlik ile umut arasında hiç olmadığı kadar bir acı var. Devrimci bir kötümserliğe sahip olmak umutsuz olmak anlamına gelmez. Bugun durum hiç parlak olmayabilir ama tarihin bizi bugün her zamankinden çok haklı çıkardığını unutmamalıyız. Bu haklılığı bir araya gelip ama fiziken bir araya gelip, pervasız insanlık düşmanlarına karşı örgütlü güce dönüştürme imkanımız, ihtimalimiz olduğu müddetçe umudu korumalıyız" ifadelerini kullandı.

Söyleşi, dinleyicilerin soru ve katkılarıyla sona erdi.

İLK SÖYLEŞİ 'NEDEN GEÇİNEMİYORUZ: TÜRKİYE'NİN BÖLÜŞÜM ŞOKU' BAŞLIĞIYLA DÜZENLENDİ

Prof. Dr. Erol Taymaz, Doç. Dr. Emel Memiş ve Hacer Foggo’nun konuşmacı olduğu söyleşiler dizisinin ilki 20 Kasım’da “Neden Geçinemiyoruz: Türkiye’nin Bölüşüm Şoku” başlığıyla düzenlenmiş ve geniş bir katılıma ve üretken tartışmalara sahne olmuştu.  

YIL BOYU DEVAM EDECEK

İnsanlığın ve ülkenin sorunlarının eşitlikçi ve özgürlükçü bir temelde ele alındığı kamusal tartışma sahalarını genişletme amacını taşıyan Metin Çulhaoğlu Söyleşileri Dizisi yıl boyunca Ankara’da devam edecek.