NATO savunma bakanları toplantısının ardından
Her ne kadar Trump, Rusya ile pazarlığa oturma niyetini açık etmiş olsa da, NATO, ABD komutasında (atanacak yeni Avrupa Yüksek Müteffik Komutanı bir ABD’li) doğu cephesinde, Polonya ve Baltık ülkeleri örneğinde de görüleceği gibi yayılmasını sürdürüyor. Aynı zamanda, NATO güney cephesinde de ciddi bir yeniden yapılandırmaya ve güçlendirmeye gidiyor. Güneyde merkezi, İtalya’nın Napoli şehri olan yeni askeri üs kurulmasına karar verilmiş durumda.
15 Şubat 2017 tarihinde gerçekleştirilen NATO savunma bakanları toplantısında, ABD’nin yeni savunma bakanı Jim Mattis’in, ‘NATO’nun ABD için hala temel dayanak’ olarak kaldığını söylemesi, Avrupalı emperyalistlere şimdilik derin bir nefes aldırdı. Aslına bakılırsa bu pek de şaşırtıcı değil. Trump döneminin dış politikasına damga vuracak temel stratejinin Çin’in çevrelenmesi olduğunu sağır sultan bile duydu. Kendine Çin’i hedef seçen Trump’ın dış işleri bakanlığına Rex Tillerson gibi Rusya ile ciddi ve sıkı bağları olan birini getirmesi elbette ABD’nin Rusya’ya ilişkin politikasına dair ipuçları vermişti. Bu ‘pro-rus’ kaymanın ABD’nin ‘müesses nizam’ında yaratacağı sarsıntıları dengelemek içinse, Jim Mattis’in savunma bakanlığına atanması gayet normaldi.
Her ne kadar Jim Mattis, Trump’ın NATO’ya dair eleştirilerini paylaşıyor olsa da, NATO’nun hala işlevli olabileceğine inanan bir isim. Dolayısıyla, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ile yaptığı 15 Şubat tarihli açıklama bunu teyit etmiş olması açısından anlamlıydı. Bununla birlikte Mattis’in, NATO’nun son 20 yılda kendini dönüştürdüğünü ama bununla yetinilmemesi gerektiğini, ‘bu sıkıntılı zamanlara’ kendini adapte etmesini ve zamanın ruhuna uygun bir değişimi gerçekleştirmesi gerektiğini vurgulaması oldukça önemliydi. Yine en az bunun kadar önemli olan bir başka vurgu, Rusya ile ortaklık umutlarının şimdilik sonuçsuz kalmasında 2014 yılının bir dönüm noktası olduğunu söylemesiydi. 2014’ün, Rusya’nın Suriye üzerinden Ortadoğu coğrafyasında ağır ağır görünmeye başladığı yıl olduğunu hatırlatmakla yetinelim sadece.
Özetle Mattis, batılı emperyalistler arasındaki transatlantik bağın korunması ve güçlendirilmesi gerektiğini kabul etmekle birlikte, bu bağın daha mobilize hale gelmesinin oldukça yaşamsal olduğunu söylemiş oldu. Bu dönüşüme ABD’nin öncülük etmesinde bir problem görmemekle birlikte, Trump yönetiminin klasikleşen ‘taşın altına elin sokulması’nı istiyor. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, NATO’nun Trump’ın sert eleştirilerine rağmen ABD’nin öncülüğü konusunda herhangi bir kafa karışlıklığı yaşamadığını, ‘bu sıkıntılı zamanlarda’ ABD'nin Avrupa’nın yanında (Polonya ve Baltık ülkerindeki askeri varlığını kastederek) durmasını kararlılıkla gösterdiğini söyleyerek kanıtlamış oldu.
Her ne kadar Trump, Rusya ile pazarlığa oturma niyetini açık etmiş olsa da, NATO, ABD komutasında (atanacak yeni Avrupa Yüksek Müteffik Komutanı bir ABD’li) doğu cephesinde, Polonya ve Baltık ülkeleri örneğinde de görüleceği gibi yayılmasını sürdürüyor.
Aynı zamanda, NATO güney cephesinde de ciddi bir yeniden yapılandırmaya ve güçlendirmeye gidiyor. Güneyde merkezi, İtalya’nın Napoli şehri olan yeni askeri üs kurulmasına karar verilmiş durumda. Bu üssün amacının bölgedeki tehditlere acil müdahale edilmesi olarak tanımlanmakla birlikte, gerekli istihbaratı sağlayacak birimin NATO karagahında konuşlanmasına dönük çalışmalar da başlatılmış durumda. Bu yeni güney bölgesi üssü, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu da kapsayan ama şimdilik sınırları tam olarak belirlenmemiş bir hareket alanına sahip olacak. Kara, deniz ve hava kuvvetlerinden teşkil edilecek olan bu üssün, ‘herhangi bir zaman ve her yerde’ öngürülemeyen olaylara ilişkin ‘yüksek operasyonel acil tepki gücü’ olarak 40.000 kişilik bir personele ev sahipliği yapacağı da karar altına alındı. Bu yeni güney bölgesi, ABD deniz kuvvetleri amiral Michelle Howard’ın komutası altında olacak ve aynı zamanda NATO Komutanı olarak görev yapacak. Böylelikle, yeni güney bölgesi de Pentagon’un emir-komuta zincirine girmiş olacak.
Görüldüğü üzere, NATO ile ABD arasında şu an için önderlik ile ilgili bir problem yok.
Problem, hem doğudaki yayılmanın hem de güneyde yeni bir askeri üs ve müdahale alanın kurulmuş olmasının ciddi maliyeti ve bunun nasıl finanse edileceği üzerinde yaşanıyor. 2014 yılında alınan bir kararla, NATO üyesi ülkelerin, NATO bütçesine yurt içi hâsılasının en az yüzde 2‘si oranında daha fazla katkı yapma hedefi konulmuştu. Ancak bu konuda NATO üyelerine yasal bir yükümlülük getirilmemişti. Mattis konuşmasında bunu sertçe yineledi. Bununla birlikte, beş NATO üyesinin (ABD, Yunanistan, İngiltere, Estonya, Polonya) bunu yerine getirdiğini biliyoruz. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, "Müttefikler, 2015 yılında savunma harcamalarındaki kesintileri durdurdu. 2016 yılında da 22 müttefik savunma bütçelerini artırdı. Bu çok önemli. Savunmaya 10 milyar dolar fazla harcama yapıldı." diyerek sürecin devam ettiğini vurguladı.
Sonuç olarak, NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nın, Avrupalı emperyalistlerin ‘Trump tedirginliği’ni belli ölçülerde törpülediği bir gerçek. Diğer bir gerçek de bu zirvenin NATO’nun yeniden yapılandırılmasına dönük kimi ipuçları vermesiydi.