Nietzsche, Rilke ve Freud’un ilham kaynağı olan ilk kadın psikanalist: Lou Andreas-Salomé

Nietzsche, Rilke ve Freud’un ilham kaynağı olan ilk kadın psikanalist: Lou Andreas-Salomé

Yazar:Kamna Kirti

Çeviren: Selin Yegin

Dahi kadınların yeteneklerini veya zekâlarını sergileyemedikleri bir çağda Lou Andreas-Salomé, geleneksel engelleri aşan ve kendi yolculuğunu şekillendiren bir kadındı. Salomé, dünyadaki ilk kadın psikanalistti ve kadınların ne felsefe okumasının beklendiği ne de buna izinverildiği 19. yüzyılın kadın düşünürüydü.

Entelektüel oluşundaki cazibe ve yaratıcı gücü, onu 19.yüzyılın en dikkat çekici düşünürlerinden bazılarına ilham kaynağı yaptı.

Nietzsche’ye göre, Salomé “tanıdığım en akıllı insan,” felsefesine en uygun varis, fikirleri için “en iyi ve en verimli toprak” idi.

Rainer Maria Rilke’ye göre ise “olağanüstü bir kadın” ve etkisi olmadan “gelişimimin hiçbir parçası,birçok şeye etken olan yolları izleyemez” idi.

Son olarak Sigmund Freud’a göre, “bir şeyleri anlama konusunda en iyisi,” hayatındaki ikinci kadın (sevgili baldızı Minna Bernays’dan sonra) ve meslektaşları arasında uzun ve sürekli yazışmayı sürdüreceği tek kadındı.

Bu makale, Salomé’nin tamamlanmış çalışmaları ve en entelektüel zihinlerle kurduğu kısa ilişkiler hakkında size yol gösterecek.

ANDREAS-SALOMÉ’NİN HAYATININ İLK YILLARI

Alman-Baltık bir ailenin tek kızı ve altı çocuğunun en küçüğü olan Salomé, 1861 yılında Rusya’nın St. Petersburg kentinde dünyaya geldi. Katı bir Protestan ailede yetişmesinin ardından,17 yaşında kısıtlamaları reddederek resmi olarak bağlı olduğu kiliseden ayrıldı.

Edebiyat ve felsefedeki yeteneğionu, Hollandalı bir papaz olan Hendrik Gillot’a götürdü. Hendrik Gillot, daha sonrasında Salomé’nin ailesinin haberi olmadan onun özel eğitmeni ve manevi danışmanı oldu. Salomé, onun rehberliğinde karşılaştırmalı teoloji ve felsefe alanında geniş bilgi sahibi oldu, ta ki 42 yaşında, evli ve iki çocuk babası olan Gillot kendisine evlenme teklifi edene kadar.

Salomé bu teklifi geri çevirdi ve babasının ölümünden sonra Roma’ya taşındı. Burada Schopenhauer’in felsefesinin hevesli okuyucularından oluşan bir gruba katıldı ve bu grup sayesinde Paul Rée ile tanıştı.

Réefelsefe tarihçisiydi ve Salomé’den 12 yaş daha büyüktü. Salomé, Paul aracılığıyla, o zamanlar 37 yaşında ve daha dünya çapında filozof olarak tanınmamış olan Friedrich Nietzsche ile tanıştı.

SALOMÉ’NİN NIETZSCHE İLE OLAN İLİŞKİSİ

Hem Rée hem de Nietzsche, Salomé ile arkadaş oldular. Onun zekâsı ve güzelliğiyle büyülenmişlerdi ve sonunda ikisi de ona evlenme teklifi etti fakat Salomé her iki teklifi de geri çevirdi.

Rée, Salomé ile Berlin’de bir daireye taşındı ve orada üç yıldan daha fazla bir süre birlikte yaşadılar, arkadaş kaldılar. Salomé, Rée’nin karşılıksız aşkıydı.

Nietzsche, altı aydan fazla bir süredir Salomé’nin felsefe alanındaki titiz öğretmeni olmasına vekendisinin entelektüel varisi olduğuna inanmasına rağmen, ona çokâşık olmuştu.  Evlilikteklifini ve daha sonra arkadaşlıklarının bozulmasını kabul etmeyenSalomé, Nietzsche’nin zekâsına ve çalışmalarına büyük saygı duyuyordu.

İlişkilerinin kötü bir şekilde bitmesine rağmen, yirmi yıldan daha fazla bir süre sonra Salomé, Nietzsche’nin olağanüstü düşüncelerini, zekâsını, kişiliğini tasvir eden iyi yazmanın on kuralını romanına dâhil etti.Her ikisi de aforizma tarzındaki tercihlere düşkün olduğu için bu roman da aynılarını yansıtıyordu.

Nietzsche, felsefi yazımda adeta yeni bir stil yarattı ki bu yazım o zamana kadar akademik stillerde veya coşkulu şiirlerde yer almıştı. Kendisi, kişiselleştirilmiş bir stil yaratarakdile hâkim olmakla kalmadı, aynı zamanda dilin yetersizliklerini de aştı. Böylelikle susturulmuş olan şey,büyük bir yankı uyandırmayı başardı.

SALOMÉ’NİN RILKE İLE OLAN İLİŞKİSİ

Salomé, 1886 yılında Friedrich Carl Andreas ile nişanlandı. Andreasbir edebiyatçıydı ve ona tutkuyla âşıktı. Salomé’nin evliliğe karşı direnişine rağmen, Andreas bir şekilde ona duygusal yönden şantaj uyguladı ve o da sonunda birlikte seks yapmaktan sonsuza dek uzak durmaları şartıyla evlenmeyi kabul etti. Andreas’ın 1930 yılındaki ölümüne kadar evli kalsalar da mesafeli bir ilişkileri vardı ve saygı içinde birlikte yaşamayı yavaş yavaş kabullenmişlerdi.

Salomé, Rainer Maria Rilke ile 1897 yılında tanıştı. Kendisi, 36 yaşında ve meşhur bir yazar iken Rilke daha yaratıcı diyarlara adım atan 21 yaşında bir sanat tarihi öğrencisiydi. Üç aylık birlikteliğin ardındanher ikisi de birbirinden hoşlandıve sevgili oldular.“Rene” ismi Alman havası katmak için“Rainer”e dönüştü ve Salomé de ona böyle seslenmeyi tercih etti.

Rainer, ClaraWesthoff ile 1900 yılında evlenene kadar, Salomé ile 3 yılı aşkın bir süredir yoğun bir ilişki içindeydi. Sonraki yirmi yıl boyunca, her ikisi de birbirlerine son derece şiirsel ve yaratıcı olan 200’den fazla mektup gönderdiler. Bu yazışmaları Rilkeand Andreas-Salomé: A Love Story in Letters adlı eserde görebiliriz.

1914 yazında Rilke, yaratıcılığındaki azalışı ve depresyonla olan mücadelesiniSalomé’yeyazdığı bir mektupta itiraf etti.

Bir zamanlar Roma’daki bahçede gördüğüm o küçük anemon gibiyim. Yaprakları gün içinde o kadar geniş açılmıştı ki artık gecelerikapanamıyordu. Onu karanlık çimenlikte çanak yapraklarına kadar böylesine açılmış görmek dehşet vericiydi. Sanki üzerinde akıp giden ve bitip tükenmeyen bir gecenin altında delicesine açılmış gibi görünüyordu…

Bu yazıya cevap olarak, Salomé şunları yazmıştır:

Sürekli hasta ve mutsuz hissetmene rağmen, yaşadıklarını anlatmaya yarayan ifadeleri daima buluyorsun.İçinde bir yerde birlikte dalgalanan bir şeyler olmadıkçakendilerine has biçimleri olan bu ifadeleri yaratman imkânsız olurdu. Ahenk içinde yaşadığın bu deneyim, kopuk bir şekilde hissetmen, aralarında sadece kendiliğinden ıssız olan bir boşluk varken bir dürtünün dışarı kaçmaya çalışırken öbür dürtünün içeriye saklanması gibi şeyler olmadıkça da bu ifadeler var olamazdı. Yaşadıklarını ifade ettiğin kelimeler ve mesela anemondan bahsettiğin pasaj… Eğer içindeki en derin birlikten meydana gelmemişlerse, tamamlanmamışlarsa ya da işe yaramıyorlarsa, onların hiçbirinin bir anlamı yoktur.

SALOMÉ’NİN FREUD İLE OLAN İLİŞKİSİ

50 yaşındaki Salomé, insan sorunlarının artık felsefe yerine psikoloji merceğinden incelendiğini fark etti. Bu sebeple psikoloji çalıştı ve dünyanın ilk kadın psikanalisti oldu.

1911 sonbaharında Weimar Psiko-Analitik Kongresi’ne katıldığında, on yıl önce tanıştığı psikanalizin kurucusu olan Sigmund Freud ile karşılaştı. Her ikisi de birbirlerinin çalışmalarına saygı duyuyorlardı.

İkisi birbirlerinin araştırma makaleleri ve hastaları üzerine tartıştılar. Birbirleriyle narsisizmden anksiyeteye, oradan da mastürbasyona kadar fikir alışverişinde bulundular. Ayrıca bir sanatçının psikolojisi üzerine de uzun uzun düşündüler.

Salomé, Freud’a “Sayın Profesör” diye hitap ederdi ve o da Salomé’nin zekâsına ve bilgisine saygı duyardı. Her ikisi de din, ölüm, savaş vb. konular üzerine birbirlerine mektup da yazmışlardır. Bu yazışmaları Sigmund Freud andLouAndreas-SalomeLetters adlı eserde görebiliriz.

Freud’un Salomé’ye I. Dünya Savaşı’nın eşiğinde gönderdiği ilk mektupların birinde kendisi şunları yazmıştır:

İnsanlığın bu savaştan bile sağ çıkacağından hiç şüphem yok ama kesin olarak biliyorum ki ben veakranlarım için dünya bir daha asla mutlu bir yer olmayacak. Bu çok korkunç bir şey ve bunun en üzücü yanı ise insanlardan psikanaliz bilgimizden hareket etmelerini beklememiz gerektiği yol. İnsanlığa karşı olan bu tutumumdan dolayı senin iyimserliğine hiçbir zaman katılamadım. Benim sakladığım sonuç her zaman şu oldu: Sadece mevcut en yüksek medeniyeti aşırı riyakârlıkla dolu olarak görebildiğimiz için, organik olarak buna uygun olmadığımız sonucu ortaya çıkar. Vazgeçmeliyiz. Kaderin arkasına gizlenmiş, cinsiyetli veya cinsiyetsiz olan Büyük Bilinmeyen bir gün bu deneyi başka bir ırkla tekrarlayacaktır.

SONSÖZ

Lou Andreas-Salomé gerçekten de akılcı inançlarıyla insan düşüncesine durmadan meydan okuyan son derece bağımsız bir kadındı. 50 yaşında psikanaliz eğitimi alma kararı bile başlı başına cesaretini ve düşünce tutkusunu göstermekte.

Salomé’nin hayatı, onun yaşadığı dönemde tartışmalı olabilir fakat o yine de cesur ve özgür bir biçimde yaşamayı seçti.

Kaynak:Medium

DAHA FAZLA