Onur Yaser Can davasında üçüncü duruşma görüldü

Onur Yaser Can davasında üçüncü duruşma görüldü

4 polisin "resmi evrakta sahtecilik" suçundan yargılandığı davanın üçüncü duruşması görüldü.

Ersan Kınık - @ErsanKinik

Onur Yaser Can'ın işkence ölümüne ilişkin davada 4 polisin yargılandığı dava, 31 Mart'a ertelendi. Mahkeme, sanıkların hazır edilmesi, işkence hakkında suç duyurusunda bulunulması ve tutuklama taleplerini reddetti.

İstanbul'da 2010 yılında Narkotik Şube ekiplerince gözaltına alınan ve polislerce yapılan işkenceye dayanamayarak hayatına son veren Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) mezunu mimar Onur Yaser Can’ın intiharı sonrası polislerden Yunus Başay, Muhammet Ongun, Onur Ülker ve Hakan Aydın ile bilirkişi Zafer Kökdemir hakkında "resmi evrakta sahtecilik" suçlamasıyla 12 yıl sonra 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlatılan yargılamanın üçüncü duruşması görüldü.

Duruşmayı izleyenler arasında Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da yer aldı.

Duruşma, takip edenlerin sayısının yoğunluğu nedeniyle daha büyük salon olan 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonunda görüldü.

'TAKİP EDİLDİĞİNİ, MUHBİR YAPILMAYA ÇALIŞILDIĞINI SÖYLÜYORDU'

Sanıklar Hakan Aydın, Yunus Başay ve Onur Ülker duruşmaya Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Sanık Muhammet Ongun ise duruşmaya katılmadı.

Duruşma, tanık Baki Burak Acıl’ın beyanlarının dinlenmesiyle başladı.

"O 3 haftadan bahsedeyim size. 2 kere ya da 3 kere buluştuk bir tanesinde baş başa buluştuk, gergindi ve takip edildiğini söylüyordu. O yüzden kimsenin göremeyeceği, Karaköy’de balıkçıların oturma yeri vardı, orada konuştuk. Her buluşmamızda bakışları böyle çaresizce ve yardım dileyen şekildeydi biz de bir şekilde onu rahatlatmaya çalışıyorduk. Takip edildiğini, muhbir yapılmaya çalışıldığını söylüyordu. Biz de rasyonel şekilde bu hezeyanlarıyla baş etmesine yardım etmeye çalışıyorduk. O süreçte gözlerinde gördüğüm şey; arkadaşımı tanıyorum, uzun yıllardır tanıyorum zaten psikolojisi 3 hafta içerisinde nasıl bozuldu hiç anlamadık. Muhbir yapılmak istendiğini söyledi. Ve sürekli takip edildiğinden bahsediyordu. 'Beni satıcı mı yapmaya çalışıyorlar muhbir mi yapmaya çalışıyorlar anlamıyorum' diyordu."

'DURAĞANLIĞI GİTTİKÇE İLERLEDİ'

Onur Yaser Can'ın arkadaşı ve komşusu Mustafa Çiçek de tanık olarak ifadesinde şunları söyledi:

"Çalıştığı işten memnundu yeni gelmişti. Çok sevecen neşeli her zaman pozitif bir insandı. Olgun bir insandı ve hiçbir şekilde bu hazirandaki süreçle alakası yoktu. Yakın oturduğumuz için o 3 hafta içerisinde ara ara görüştük. Daha sonra konuştuğumuzda tekrar ifadeye çağrıldığından bahsetmişti. Bir şekilde ailesinin haber almasını istemiyordu. İlk hafta biraz daha iyiydi. Eski Yaser’den daha durgundu ama halı sahaya falan gitmiştik. Bu durağanlığı gittikçe ilerledi. Pastaneye götürdük Fulya’da çayı zorla içti. Beşiktaş sahile götürdük rahatlasın diye. Ağzından kerpetenle laf alıyorduk, açılmıyordu."

'SON GÖRÜŞMEMİZDE SESSİZ VE BİTKİN DURUMDAYDI'

Tanık Selda Taşkın ise şöyle konuştu:

"Yaser benim ODTÜ'den eski arkadaşım. İstanbul’a ben daha erken gelmiştim. O daha sonra geldi, bir süre görüşmemiştik sonra o geldiğinde arkadaşlarımızın bir etkniliği vardı, orada görüştük. Hiç tanıdığım Yaser gibi değildi. Yaser son derece mutlu, neşeli, hayat dolu bir insandı; ben de bunu fark edip sordum etrafındakilere 'Ne oldu Yaser’e?' diye. Onlar da böyle adli bir sorun var biraz morali bozuk falan gibi bir şeyler söylediler. Ben de belki uzun süredir görüşmedik diye bana anlatmak ister diye ona sordum ne olduğunu. Çok yanaşmadı ama sonra Harbiye tarafında uyuşturucu alırken polislerin onu yakaladığını, emniyete götürdüklerini, ifade verdiğini, orada aşağıladıklarını, kötü davrandıklarını, çıplak arama yaptıklarını söyledi. Ben de bunun üstüne çok aslında başına bir şey gemeyecek olabilir, bu dönemde böyle şeyler duyduk dolayısıyla bu kadar moralini bozmaması gerektiğni söyledim.

Onun üstüne bana dedi ki 'Ama beni 2. kez tarih problemi var gibi bir şeyle ifadeye çağırdılar. Benim ifadem olmayan şeyleri benim ifademmiş gibi söylediler. Ben buna itiraz ettim ama 'Bak senin imzan var' dediler'
Ben 2. kez çağrılmasının onda yarttığı korkuyu gördüm, güçlü olması gerektiğini söyledim o da 'Aileme ve arkadaşlarıma bir şey yaparlar beni bir şekilde tekrardan çağırdıklarına göre başka bir şey var' Bundan dolayı korktuğunu, ürktüğünü söyledi. Birkaç gün sonra tekrar görüştük Taksim civarında, orada da daha şeydi... Orada daha da sessiz ve bitkin durumdaydı. 2 hafta sonra kadar bir süre sonra arkadaşım öldüğünü söyledi."

'YAN TARAFTAN GELEN SESLER, KÖTÜ MUAMELE YASER'İ ŞOKA SOKMUŞTU'

Tanık Aziz Köse de ifadesinde Onur Yaser Can'ın hayat dolu bir insan olduğunu belirterek, "Yakalandığı gece her şey değişti. Karakoldan döndükten sonra olayı anlattı. Yan taraftan gelen sesler, soyunması, kötü muamele Yaser’i şoka sokmuştu. Yaser şoku atlatamadı. Onu hayata geri çekmeye çalıştık. Ama zaman içinde ellerimizi uzatmamıza rağmen ellerimizden kaydı gitti... Her duruşmaya çağrıldığında gitmeden önce yaşadığı kaygı korku çok güçlüydü" dedi.

Köse, avukatlar Çiğdem Şat ve Çınar aksoy'un sorularına cevaben de "Aklımda kalan en belirgin şey yüzü duvara yaslanıp çıplak aranması ve yan taraftan gelen çığlık sesleriydi. İfadesine rızası dışında, yazmamış olmasına rağmen eklenen plaka numarası onda büyük endişe yaratmıştı" ifadelerini kullandı.

'3 AŞAMALI BİR SUÇ ZİNCİRİ SÖZ KONUSU'

Davaya ilişkin bilgilerin paylaşıldığı sosyal medya hesabından, Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sivri Can'ın ifadesi de aktarıldı:

"Geçen celsede söylediğim seyler zaten kayıt altına alındı, bunları tekrar etmeyeceğim ancak, bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum. 2 Haziran’da abimin yakalanması, ardındaki 20 günlük süreçte yaşananlarla ilgili olayın bütünündeki maddi gerçekleri açığa çıkarmak, etkin bir soruşturma, yargılama yapmak için mahkemenizin bu evrakta sahtecilik suçunu, bu sanıkların ne amaçla işlediği sorusunu sorması gerekiyor. Burada yapılan evrakta sahtecilik suçu, işkence ve kötü muamele suçlarını gizlemeye araç, baskı ve tehditle intihara sürükleme suçunun da işlevi haline gelmiştir. Ve burada aslında 3 aşamalı bir suç zinciri söz konusu.

Önce yakalandığı gün kendisine uygulanan işkence, aşağılayıcı ve kötü muamele içerikli sorgulama ki bununla ilgili de tanıkların hepsinin ifadelerini dinlediniz. Hepsi ağız birliğiyle çırılçıplak aramadan, aşağılayıcı ve onur kırıcı muamelelerden bahsediyor. Ardından, Hakan Aydın’ın işkence olayından kendisini sıyırmak ve Yaser’e yapılan bütün tahkikat  işlemlerini başka bir ekibin üzerine yıkma ve operasyona yönelik işlerine yarayacak bilgileri eklemek üzere Yaser’in evraklarında yapılması emrini verdiği evrakta sahtecilik suçu. Ve sonrasındaki 15-20 günlük süreçte de bu sahte evraklara dayanarak devam eden tehdit, baskı, fiziki takip aracılığıyla intihara sürüklemesi suçu var.

Dolayısıyla, yapılan evrakta sahtecilik suçunun ve yeni evraklardaki ekleme ve bilglerle, bu sahteciliğin abim üzerinde baskıyı ve tehditi artırma aracına dönüşmesi ve onu intihara sürükleme işlevi var. Dolayısıyla, evrakta sahtecilik bu suç zincirinde, bir ara suç ve araç. Aynı zamanda ve sanıkların tümünün bilgisi dahilinde olan ve kasten iştirak ettikleri bir suç. Etkin bir soruşturma yapılabilmesi için başta bu suç zincirinin emir komutasını yapan Hakan Aydın olmak üzere, bu davada ve 6. ACM'de yargılanan bütün sanık polisler artı, abimi hukuksuz bir şekilde takip ettiğini bildiğimiz polis memuru Şükrü Velioğlu, sahte evraklarda imzası olan eski şube müdürü Cengiz Malbeleği, şube müdür yardımcısı Serdar Şahin ve bize eksik kamera kayıtları yollayarak suçu gizleyen ve görevini ihmal eden yine şube müdürü Mahir Çakallı hakkında mahkemenizin 'işkence', 'aşağılayıcı ve onur kırıcı kötü muamele' ve 'intihara sürükleme', 'resmi evrakta sahtecilik', 'resmi belgeyi bozma ve yok etme', 'delil karartma' ile ilgili suç duyurusunda bulunması gerekir.

'İŞKENCECİ POLİSLERLE KARŞILAŞMASAYDI ONUR YASER CAN, ANNEM, BABAM ARAMIZDA OLACAKTI'

Bir insanın onurunu, haysiyetini ayaklar altına almak için nüfuzlarını kullanmasaydı o işkenceci polisler, onlarla karşılaşmasaydı Onur Yaser Can bugün aramızda olacaktı, güzel mimari eserler veriyor olacaktı, annem aramızda olacaktı, babam aramızda olacaktı."

MÜTALAA TALEBİ

Avukatım Çınar Aksoy, "Bu zincirleme suçların mağduru olarak Ezgi Sevgi Can Fransa'dan kalkıp geliyor, sanıklar SEGBİS'le katılıyor, ses açılmıyor, kayıt olmuyor, 'Fotoğraflar benim mi emin değilim' diyor. Dolayısyla sanıkların mutlaka celsede hazır bulunmasını talep ediyoruz" dedi.

Avukat Çiğdem Şat ise "Fetö/PDY silahlı terör örgütü darbe teşebbüsüne" ilişkin hazırlanan iddianameden alıntılayarak Hakan Aydın'ın Metin Topuz ile görüştüğünü ve tanışıklıklarını tekrar açıkladı.

Avukat Mehmet Ümit Erdem sanıkların bir sonraki celsede hazır bulunması talebini tekrarlayarak dosyadaki eksikliklerin tamamlanmasını ve mütalaa verilmesini talep etti.

Sanık avukatı, daha önce Fatih Cumhuriyet Başsavcılığında dinlenen tanıkların "Rahmetlinin sadece boxerı ile bırakıldığını, birazcık sorgulandıktan sonra bırakıldığını" beyan ettiklerini, Onur Yaser Can'ın intiharının sebebinin maruz bırakıldığı işkence değil, ailesine bir şey olmasından duyduğu korku olduğunu iddia etti. 

ARA VERİLDİ

Ara karar için duruşmaya ara verildi.

Mahkeme, aranın ardından sanıkların celsede hazır edilmesi talebinin reddine, işkence hakkında suç duyurusunda bulunma talebinin reddine, tutuklama talebinin reddine karar verdi. Dinlenmeyen tanıkların ise dinlenmesine karar verilirken, dava 31 Mart tarihine ertelendi.

Duruşmanın ardından adliye önünde Ezgi Sevgi Can ve TİP İstanbul Milletvekili AHmet Şık tarafından açıklama yapıldı. Görülen davanın "işkence davası" olduğunu vurgulayan Ezgi Sevgi Can, "Polislerin, devletin onlara verdikleri gücü bir suç örgütü olarak kullanarak insanların hayatlarını karartmaya devam etmesine engel olacağız" ifadelerini kullandı.

TİP Milletvekili Şık ise görülen diğer davalara da dikkat çekerek, işkenceler için "münferit" savunması yapıldığını kaydetti ve "İşkence tarihindeki 'münferit'leri bir araya getirdiğimizde karşımıza koca bir suç örgütü çıkıyor" diye konuştu.

İKİNCİ DURUŞMA

Davanın ikinci duruşmasında mahkeme heyeti; tanıkların dinlenmesine, dava üzerinden verilen hükme göre işkence iddialarına ilişkin suç duyurusunda bulunma talebinin değerlendirileceğine hükmetmişti.