Suriye’nin ikinci büyük kenti olan Halep’i 'devrimin başkenti' yapmak için yaklaşık olarak dört yıldır savaşan radikal İslamcı unsurların Suriye ordusu tarafından yok edilmesi, Suriye’deki dengeleri önemli ölçüde değiştirdi. Aylar süren kuşatmanın ardından gelen zaferle birlikte Halep’in doğusunda sıkışan Nusra Cephesi (Fetih Şam Cephesi) ve diğer cihatçı gruplar büyük ölçüde teslim bayrağını çekerek silahlarını ordu güçlerine bıraktı.
25 bini bulan Suriye ordu güçleri, 4 bini Irak, 4 bini İran ve 2 bin kadarı Lübnan Hizbullah’ından oluşan müttefikleriyle birlikte kentin doğusundaki mahalleleri tek tek temizledi. Şehirde bulunan yeşil otobüsler ise cihatçı militanları İdlib istikametine doğru taşımaya başladı. Bu zafer bir açıdan da, Körfez ülkelerinin Vahhabi/Selefi monarşilerinin ideolojik yörüngesindeki militanların Suriye’de duvara toslamasına ve büyük bir güç kaybetmesine neden oldu.
Bu zaferin hemen ardından batı basınının almış olduğu pozisyon da oldukça önemlidir. 2011’in bahar aylarında Deraa bölgesinde başlayan silahlı eylemler, Cisr üş Şuğur’da Suriye ordusuna mensup 120 askerin katledilmesine ve 2012 yılında silaha sarılmadıkları gerekçesiyle ‘hain ilan edilip’ cihatçı militanlarca öldürülen Haleplilere gözlerini kapatan Batı basınının, kurtuluşun ardından yaşananları bir tür katliam olarak gösterme yolu seçmesi de manidardır.
Elbette bu zaferin ardından dahi Suriye’nin tek parça olarak kalıp kalmayacağı hâlâ belirsizliğini koruyor. Çünkü IŞİD Rakka’daki varlığını devam ettirirken, İdlib’de 10 bin kadar Nusra ve bir o kadar Ahrar militanının başını çektiği gruplar bulunuyor. Halep’ten çıkartılarak İdlib’e götürülen militanların bundan sonra hangi cephelere konuşlandırılacağı ise bir başka sorun.
15 Aralık tarihinde Reuters’a konuşan (1) Sultan Murat Tugaylarından üst düzey bir yetkili, Halep’ten çıktıktan sonra hedeflerinin Fırat Kalkanına katılmak olduğunu söylemiştir. Benzer bir haber El cezire Türkçe tarafından İdlib’e geçen Sultan Murat, Fatih Sultan Mehmet ve Nureddin Zengi’ye bağlı birliklerin Türkiye üzerinden İslam Devleti’nden temizlenmiş olan El Rai ve Carablus’a geçip El Bab kuşatmasına katılacağını yazmıştı. (2)
Elbette burada Türkiye’nin hesabının, Halep’ten İdlib’e tahliye edilecek olan, militanların Hatay sınırından Türkiye’ye geçirilip Kilis üzerinden kuzeydeki Azez ve El Bab hattına konuşlandırmak olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Türkiye, pazarlık masasında Rusya’ya El Bab’ı ver, Halep’i al şeklinde karikatürize edilebilecek bir teklifi sunduğu dönemde, Halep’in kurtarılmış olması bu tablonun aniden değişmesine neden olmuştur. Türkiye’nin elini oldukça güçsüzleştiği esnada, bir de pazartesi akşamı yaşanan Rusya’nın Ankara büyükelçisi Andrey Karlov’un suikast sonucu öldürülmesi eklenince, Türkiye, Suriye politikasını Moskova'da sessizce terk etmek zorunda kalmıştır.
Bizler açısından bu gelişmeler yaşanırken, Suriye, Lübnan ve Filistin’in ilerici güçleri Halep zaferini Kurtuluş savaşı olarak değerlendirdi ve zaferin mimarlarını kutladı.
HALEP'TEN SONRA (3)
Suriye Komünist Partisi'nin (Birleşik) haber sitesi An Nour’dan yapılan değerlendirmede, Erdoğan'ın başkanlığını yapacağı Yeni Osmanlı Türk Devletinin önemli sermaye kenti olarak görülen Halep’ten İslami cihatçıların kovulmasıyla, bu projenin en büyük yenilgisini aldığı belirtildi.
Teröristlerin dört yıl boyunca Halep içinde yaptıkları yıkım ve tahribattan sonra Halep onlara teslim edilmedi. Suçlular, işgalciler, paralı askerler ekonomik bakımından Suriye’nin ikinci büyük kenti olan Halep şehrini kirleterek kaostan başka ne kazandı?
Suriye ordusu ve müttefiklerin gösterdiği kahramanlıklar İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra görülen en büyük savaşlardan biri Halep Savaşı oldu. Kenti savunurken birçok can kaybı ve yaralı veren Halep halkının, evleri yıkıldı ve yağmalandı.
Teröristler sivillerin evlerini terk etmesini engellemiş ve onları canlı kalkan olarak kullanmak için insanlık dışı yollara başvurmuşlardı. Bu durum aslen, Suriye'ye saldıran uluslararası güçlerin suçudur. Batı dünyasının ve Türkiye'nin insanlarımıza karşı yürüttüğü siyasi ahlaksızlığın bir tür kanıtıdır. Elbette emperyalist güçlerin, savaş boyunca teröristlere verdikleri silah, para ve medya desteğinin de savaşın bu denli büyümesinde etkili olduğu unutulmamalıdır.
Halep'te yaşanan savaş üzerine önemli hususları maddeler halinde ele almayı uygun gördük:
1. Erdoğan'ın başkanlığını yapacağı Yeni Osmanlı Türk Devleti’nin önemli sermaye kenti olarak gördüğü Halep’te teröristlerin yenilgiye uğraması sonucunda, Yeni-Osmanlıcılık projesi fiilen Suriye’de çökmüştür.
2. Suriye devleti, en son teknolojiyle donatılan ve eğitilen 100 binden fazla cihatçı teröristle, bütün ekonomik, psikolojik ve güvenlik baskılarına rağmen mücadele etmiştir. Suriye bölgede güçlü bir devlet olduğunu bu zor şartların altından kalkarak kanıtlamıştır.
3. Rusya, İran ve Suriye arasında yapılan ittifak, Suriye’deki şiddetli saldırıları bertaraf etmekle kalmamış, Amerikan hegemonyasına son vermek için de önemli bir mesaj niteliğinde olmuştur.
4. Kurulmuş olan bu ittifak, emperyalizme karşı mücadelenin imkânsız olmadığını, siyasi başarılar elde edilebileceğini göstermiştir.
5. Teröristlerin Suriye ve Irak'ta yapmaya çalıştıkları plan hızlıca yok olmak üzeredir. İki kardeş ülke olan Suriye ve Irak’a yönelik ciddi terörist saldırılar düzenlenirken, bu iki ülke terörle mücadele noktasında işbirliğini büyütmektedir.
Halep'in kurtuluşunu, Suriye'nin tamamının kurtulması ve Birleşik Arap devletinin oluşması için bir dönüm noktası olarak görmek gerekir. Bu durum faşist ‘Sultan Erdoğan'ın hayallerinin de sonu olacaktır. Fakat unutmamamız gerekir ki, cihatçı teröristler sürekli olarak Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve ABD’nin desteğini almaya devam ederse, terör laneti ortadan kalkmayacak ve sürekli kendine yeni zeminler bulacaktır. Teröristlerin ve onların uluslararası destekçilerinin Suriye'de oluşturmak istedikleri gericiliğe karşı, aydınlanmacı, laik ve demokratik yönetim mücadelesine devam edecektir.
HALEP... SON DARBE (NAKAVT) (4)
Lübnan'ın önde gelen gazetelerinden Al Akhbar'da çıkan 19 Aralık 2016 tarihli ve Elie Hanna imzalı yazıda dört yılı bulan Halep direnişinin ardından yaşanan zafer değerlendirildi. Hanna, “Ortadoğu'nun ve Suriye’nin bölünmesini öngören proje, Halep’te yaşanan zafer ile beraber çöküşe geçti. Halep zaferi, Suriye topraklarının bölünmeyeceğinin göstergesi oldu” ifadesini kullandı.
Halep kentine yönelik saldırının geçmişini hatırlayacak olursak, 19 Temmuz 2012'de kentin doğusunda bulunan mahallelere silahlı militanlar giriş yapmış ve aynı anda Suriye’yi yıkmak için oluşturulan koalisyon (Türkiye, Körfez ülkeleri, NATO ve ABD) çetelere her türlü uluslararası desteği vermek için büyük gayret sarf etmişti. Fakat dört yılın ardından, arkasına Batı'nın desteğini alan cihatçı çeteler, nihayetinde ordu güçleri tarafından bir kaç saat içerisinde yok edilmiştir. Ordu ve müttefiklerin mücadelesi sayesinde Suriye tarihinin en büyük ve en zor savaşından zaferle çıkmayı başarmıştır.
Dört yıl önce Ramazan ayından başlayan savaşta yerel halk büyük bir cesaret göstererek Halep'te kalmakta ısrar etmişti. Kentte yaşanan katliamlar, yüzbinlerce kişiyi etkiledi. Her gün sivillerin ölmesine ve mahallelerin delik deşik edilmesine rağmen on binlerce insan her gün kentin savunulması için elinden geleni yapıyordu. Yerel halk sokakları ve dükkânlarını askeri alanlara dönüştürüp malzeme desteği ve insani destek verdiler. Yerel halk kıt kaynaklarla cihatçı çetelere meydan okurken, 53 ay süren savaşta cihatçı unsurlara Türk sınırına doğru açılmış olan koridordan büyük çapta yardımlar geldiğini de tekrar hatırlatalım. Kentin yok edilmesinde, komşu ülkelerden gelen yardımlar olmaksızın belki de, savaş bu kadar uzun süremeyecekti. Tüm bunların ötesinde, sermaye sınıfının kalemşörleri terörü destekleyen koridorları görmeyip, Suriye devletinin sivil halkı katlettiğini öne sürmesi de, oldukça düşündürücüdür.
Birleşmiş Milletler'in, Suriye ordusundan önce Palmira’daki arkeolojik kalıntıları kurtarmak bahanesiyle geçiş güzergâhlarını kapatmış olması, Halep'e giden yakıt, gıda ve hastane malzemelerinin insanlara ulaşmasını engellemişti. Batı açıkça yerel halkın direnişini kırmak için birçok yol denemiş fakat halkın kararlı duruşu ve Suriye ordusunun operasyonları sonucunda daha büyük felaketler engellenmişti.
Halep zaferinin ardından Palmira’nın yeniden IŞİD'in eline geçmesi, zaferin sevincini kursaklarda bıraksa da, ordunun Palmira’yı yeniden ele geçirmesi zor olmayacaktır. Halep zaferinin etkilerini azaltmak için IŞİD’in girişimleri bulunmaktadır. Ayrıca, bu eli kanlı örgütün son günlerini yaşadığı tahmin edilmektedir. İŞİD son çırpınışlarını yaşamaktadır. Musul ve Rakka’ya yapılan operasyonlar, Kuzey Suriye’ye yardım göndermek için yarıda kesilmiş durumdadır. Rakka operasyonunda ABD tarafının pozisyon alma çabaları ve kendisi açısından esnek koşullar elde etmeye gayret etmesi gayri ciddi davranmasına neden olmaktadır. ABD açısından Rakka çevresinde bulunan petrol ve doğalgaz yataklarının önemini ise gözden kaçırmamak gerekir.
Washington ile IŞİD lideri Bağdadi arasındaki anlaşma yeni değildir. ABD yönetimi, IŞİD’e karşı bir ittifak oluşturulmasına karşı olduğunu her fırsatta hissettirmiş ve hiçbir zaman IŞİD hedefleriyle ilgilenmemiştir. Batı ittifakının temel derdi, Şam yönetimini askeri, iktisadi ve coğrafi alanda zayıflatmaktır. Fakat Halep'in ardından Batı'nın kurduğu ittifak da çatırdamaya başlamıştır.
Burada bir varsayımda bulunalım; cihatçıların Şam cephesini kazandıklarını ve Suriye ordusunun kaybettiğini, hatta Darayya ve Halep'in kaybedildiğini düşünelim. Bu senaryoya göre, IŞİD Irak ve Suriye’de daha fazla güçlenecekti. ABD, Şam yönetimini ve müttefiklerini yenseydi, uluslararası basın yoluyla zaferini dünyaya servis edecekti.
Cenevre görüşmeleri sırasında, Halep ve çevresinde güvenlik koridoru oluşturmak isteyen Rusya ve ABD arasında müzakereler yapılırken, ABD için Halep’in kırmızı çizgiyi ifade ettiği biliniyordu. Fakat bugün Halep’in cihatçılardan temizlenerek uluslararası kamuoyunda kabul gören bölge haline gelmesi, ABD'nin tüm hesaplarını değiştirdi. Bu zafer ABD'yi şimdilik eksenin dışına itti.
Bununla birlikte IŞİD kaybettiği noktalara yeniden saldırmayı deneyecektir. Geçen yıl olduğu gibi, masada yapılan görüşmelerde bu alanların boş bırakılmaması, IŞİD'e yapılan operasyonlarda hız kesilmemesi gerekiyor. IŞİD'in yenilgisinin ardından El Nusra’nın Halep’e giden güvenlik hattına saldırması önemli bir ayrıntıdır. Fakat yaptığı saldırıdan sonra geri çekilmek zorunda kaldığını da belirtmemiz gerekir. Bu çırpınışların ve umutsuz saldırıların sürekli tekrar etme olasılığı bulunuyor.
Halep zaferi hem siyasi hem de askeri alanda kazanılmıştır. Bu tüm dünyada ses getiren bir zaferdir. Ve her şeyden önemlisi cihatçı unsurların Şam’a doğru atacakları adımlar kuma gömülmüştür.
HALEP ZAFERİ, DİRENEN HALKLARIN ZAFERİDİR (5)
FHKC GK (Genel Komutanlık) tarafından yapılan açıklamada, Halep’te yaşanan zaferin, bölgede direnen tüm halkların ortak zaferi olduğu belirtildi.
Suriye halkı için Halep direnişi bir zaferdir. Dahası bu zafer direnen halkların ortak zaferidir. Suriye halkı ABD’nin ve Siyonistlerin projesine büyük darbe indirmiştir. Halep’i kendi kaderine terk edenler Siyonistlerin ortağı olmayı seçmiştir. Halep bundan böyle direnen ve savaşan Suriye halkınındır. Savaş isteyen kan emicilerin değil...
1. Halep'te yaşanan özgürlük savaşı, birlik halinde cihatçı terörizmin zulmüne, Osmanlı zihniyetine, Vahhabiliğe ve Siyonistlere karşı bir zafer niteliğindedir. Batı basınının kara propagandalarına ve Suriye Devletine açıkça düşman olduğu bir dönemde, gerçek olmayan iddialar ortaya atılmış ve Suriye devletinin haklı direnişinin üstü örtülmeye çalışılmıştır. Cihatçılar eliyle yapılan sivillere yönelik katliamlar göz ardı edilerek, Şam yönetiminin sivilleri öldürdüğü yalanları öne sürülmüştür.
2. Biz FHKC Genel Komutanlığı olarak, Suriye halkını, Suriye Arap askerini (ordusunu) ve Suriye ile Arapların başkomutanı olan Beşşar Esad’ı zaferden dolayı tebrik ediyoruz. Halep’teki zafer, Suriye’de yaşanacak büyün zaferlere öncülük edecek ve kan dökmeye çalışan cihatçılara ders olacaktır.
3. Bugün milliyetçilik ve Pan Arabizm sevdalıları vardır. İslam dininin arkasına saklanarak, onun değerlerini önemseyip Suriye üzerinde hak iddia etmeleri, Suriye halkını koruduklarını söylemeleri ve yaşananlar karşısında sahte gözyaşı dökenlere karşı Halep büyük bir cevap olmuştur. Yemen, Libya ve Irak’ta yaşanan katliamların ve Suriye’nin yıkımında payı olanlar Rabia işareti yapan Amerikan uşaklarıdır.
4. Filistin toprakları, denizleri ve nehirlerinin özgürlüğü Suriye’deki zafer gibi olacak ve direniş kültürüne dayalı direnç eksenli Arap ulusunun ilerlemesi ve Suriye’den Tahran’a Hizbullah'dan Filistin'e bu direnç yükselecektir.
(1) http://in.reuters.com/article/mideast-crisis-syria-turkey-idINKBN144230
(2) http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/halepten-cikan-muhalifler-firat-kalkanina-katilacak
(3) http://www.an-nour.com/الأولى/الافتتاحية/item/15690-ما-بعد-حلب#.WFn-V-wjHIU
(4) http://www.al-akhbar.com/node/269533
(5) http://alnorasnews.com/news/?p=1255