Ozan Çoban ve Güneş Demir’le ‘Bugün 1 Mayıs’ üzerine: ‘Bu şarkıyı Taksim’de yüz binlerce emekçiyle beraber söylemek isterdik’
Nâzım Hikmet'in geçen yıl gün yüzüne çıkan “İstanbul’da 1 Mayıs” şiirini DİSK’in teklifiyle besteleyen Ozan Çoban ve Güneş Demir, şiirin bestelenme sürecini İleri Haber’e anlattı.
İzel Sezer - @izelsezer
Komünist şair Nâzım Hikmet'in Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) tarafından geçen yıl ortaya çıkarılan “İstanbul’da 1 Mayıs” şiiri Ozan Çoban ve Güneş Demir tarafından bestelendi.
Transliterasyonunu Banu İşlet’in yaptığı, klibini Nâzım Soylu’nun hazırladığı ve masteringini ise Aybars Gülümser’in yaptığı marşın bestecileri Ozan Çoban ve Güneş Demir, şiirin bestelenme sürecini İleri’ye anlattı.
DİSK için Nazım Hikmet’in geçen yıl gün yüzüne çıkan ‘’İstanbul’da 1 Mayıs’’ şiirini besteleme fikri nereden çıktı?
Ozan Çoban: Biz Güneş’le her 1 Mayıs öncesi mutlaka bir şarkı düzenleyip paylaşmaya çalışıyoruz. Yine böyle ‘ne yapalım edelim’ diye düşünüyorken DİSK’ten acaba ‘bu şiiri bestelemeyi düşünür müsünüz?’ önerisi geldi. Çok heyecanlandık. Şiirin ortaya çıkış hikayesi de ayrıca heyecan vericiydi.
‘HEYECANIMIZ BESTEYE DE YANSIDI’
1925 yılında yazılmış bu Nazım Hikmet şiiri ilk kez geçen sene yine 1 Mayıs öncesi Tüstav tarafından Banu İşlet transliterasyonu ile yayınlanmıştı. Bir yıl sonra da DİSK, ‘bu şiirin bestesi de olsa ne güzel‘ olur diye düşünüyor ve bize böyle bir fikirle geliyor. Tabii çok büyük bir heyecan duyduk. Hemen çalışmalara başladık. Besteleme süresince de Nazım’ın heyecanına kendi heyecanımızı katarak yol almaya çalıştık. Sanırım bu heyecanımız besteye de yansıdı.
Güneş Demir: DİSK'ten besteleme teklifi gelmesiyle çalışmaya koyulduk. Ozan'la beraber zaten çok eskiye dayanan bir müzik yoldaşlığımız vardı. Son 2 senedir de "duo" çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Bu beste üzerine çalışırken de aslında bir süredir üzerine düşündüğümüz müzikal fikirleri, politik müziğe dair uygulamak istediğimiz birtakım ifade biçimlerini uygulama imkânı bulduk.
‘SINIFSAL MESELELERE DEĞİNEN MÜZİK İNSANLARINDAN VE AKIMLARDAN FEYZ ALDIK’
Bestelediğiniz şiirde sizi en çok etkileyen sözler hangileri?
G.D.: Şiirde çarpıcı bir ‘çok yönlülük’ var. Bir yanıyla bir ajitasyon şiiri, bir marş var karşımızda. Öte yandan mahalle/halk ağzının çok yaratıcı bir kullanımı. Şiirdeki bu çeşitlenmeyi de müzikal bir çeşitlenmeyle ifade etmek istedik. Bu kapsamda, 60'lardan 2000'lere kadar devam eden süreçte, toplumsal/sınıfsal meselelere değinen müzik insanları ve akımlarından feyz aldık.
Ruhi Su, Livaneli, Kızılok'un öncü olduğu bir süreçte 70'lerin ikinci yarısından itibaren Cem Karaca ve genel anlamda Anadolu Rock ile progresif bir boyut kazanıyor bu çalışmalar, belli teatral etkilerin gözlemlendiği, elektronik seslerin bolca kullanıldığı ve tiyatro/müzikal etkilerle ortaya çıkan "Safinaz" gibi uzun eserler göze çarpıyor bu süreçte. Yine bu dönemde AST ile yaptıkları çalışmalarda Sarper Özhan ve Timur Selçuk isimleri sivriliyor ve müzikal yetkinlikle politik ajitasyonun çok güzel bir birlikteliği çıkıyor.
Bestemizde toplumsal meselelere değinen fakat estetik olarak farklılaşmış olan bu değişik ekollerden etkilendik, bu da şiirin az önce bahsettiğim "üslup çeşitliliğinin" müzikal olarak ifade edilmesini kolaylaştırdı bizim için. Timur Selçuk'un modern taşlama üslubu, Ruhi Su ve 80'ler politik müzik gruplarının, bir toplumsallık ifadesi olarak koro kullanımı, yine bu 80'ler gruplarının ve ayrıca Anadolu Rock'ın tekrara dayalı klasik şarkı formunun dışına taşan daha deneysel çalışmaları etkiledi bizi.
‘GEÇMİŞİN FARKLI EKOLLERİNİN BİRİKİMİYLE NASIL İLERİ GİDİLEBİLECEĞİNİ GÖRMEK İSTEDİK’
Bestemizin marş tınısına kayan boyutları da olduğu için, klasik askeri marş klişesine düşmemek için enstrüman seçiminde Anadolu Rock'ın politik şarkılarda/marşlarda bolca faydalandığı ifadeli duygulu elektronik seslerden faydalandık biz de. Geçmişin bu farklı ekollerini bir araya getirirken eklektik, zoraki bir birliktelik yaratmak peşinde değildik ya da ucuz bir nostalji duygusuna hitap etmek de değildi amacımız. Bu önemli birikimle nasıl ileri gidilebilir, politik dertler müzikal olarak ifade edilirken bu birikimin bizlere nasıl bir katkısı olabilir bunu görmek istiyorduk aslında...
‘KENDİMİ KARŞIMDA BİR YANGIN KULESİ VARMIŞ GİBİ BU DİZELERİ OKURKEN BULUYORUM’
O.Ç.: “..Yangınları haykıran yangın kulesi
Tepeden bakma bize
Bir gün elbet
Seni borazan yapacağız kendimize..”
Beni en çok etkileyen kısım burası sanırım. Müzikli olarak bestelemedik burayı ama şarkının içinde şiir olarak okuduk. Ara ara karşımda bir yangın kulesi varmış gibi kafamı kaldırıp bu dizeleri okuyorken buluyorum kendimi…
‘BİRBİRİMİZE BAKIP ‘GALİBA BAŞARDIK’ DEDİK’
Bestenin kaydını bitirip ilk kez dinlediğinizde neler hissettiniz?
O.Ç.: Aslında su gibi aktı süreç. Biz de şaşırdık ilerleyişimizdeki hıza. Bestenin taslağı çıkıp pilot kaydını bitirdiğimizde de birbirimize bakıp ‘galiba başardık’ dedik. Sonrasında bir demlenme süreci geldi. Uzun uzun dinlemeler, besteye son halini verme çırpınışları, son dokunuşlar… Klibin hazırlanması için de dostumuz Nazım Soylu çok emek verdi. Klip hazır olduğunda, şarkıyı bir de klibiyle beraber dinlediğimde gözlerim doldu.
‘ALDIĞIMIZ DÖNÜŞLER BİZİ ÇOK MUTLU ETTİ’
Bestenizin yayınlanmasının ardından nasıl dönüşler aldınız?
O.Ç.: Sanırım çok sevildi şarkı. Aldığımız dönüşler çok olumlu, bu da çok mutlu etti. Biz besteyi bugünün heyecanıyla, bugünden bir ruhla besteledik. Nazım’ın işçi sınıfına duyduğu güveni, 77 1 Mayıs’ından görüntülerin ağırlıklı kullanıldığı bir kliple destekleyip aslında hepimize de şu hatırlatma da bulunmak istedik: “Türkiye işçi sınıfı güçlüdür. Yeter ki gücünü hatırlasın, gücünün farkına varsın.”
Hatırlamak da direnmektir. O alanlar da, o meydanlar da, o meydanlardaki coşku da bizim. Biziz oradakiler, yeter ki bunu unutmayalım ve bundan bugüne umut devşirmeyi başaralım.
‘İKTİDAR PANDEMİ YÖNETİMİNİ EMEKÇİLERİ SÖMÜRMEK İÇİN FIRSAT OLARAK GÖRÜYOR’
1 Mayıs geçen sene olduğu gibi bu sene de pandemi sebebiyle kitlesel kutlanamayacak. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Evlerde ve iş yerlerinde kutlanacak olan 1 Mayıs size nasıl hissettiriyor?
O.Ç.: Fabrikalarda dip dibe çalıştırılan emekçilerin 1 Mayıs kutlamasını pandemi sebebiyle yasaklamak büyük bir iki yüzlülük. İktidar pandemi yönetimini emekçileri daha da sömürmek için bir fırsat olarak görüyor, bunu emekçiyi daha da yoksullaştırmak için bir koz olarak kullanıyor. Öncelikle bunu teşhir etmemizin elzem olduğunu düşünüyorum.
‘GÖNLÜMÜZ İSTERDİ Kİ BU ŞARKIYI TAKSİM’DE YÜZ BİNLERCE EMEKÇİYLE SÖYLEYELİM’
Büyük bir heyecanla bir beste yaptık. Gönlümüz isterdi ki bu şarkıyı 1 Mayıs’ta Taksim’de yüz binlerce emekçiyle beraber söyleyelim. Bir gün bunun olacağına inanıyorum. Ama 1 Mayıs simgeleriyle var olan bir gün, dolayısıyla simgelerinden uzakta, onlardan bağımsız bir kutlama da pek buruk, pek sönük oluyor. Emekçi meydanından ayrılmamalı. Bizim sahnelerimize, emekçilerin de meydanlarına kavuşacağı günlere en kısa zamanda ulaşmak dileğiyle…