Kutsal Hasan Çoğal
“Yaşam ne kadar ilginç değil mi, tanıştığımız dönemden yıllar sonra sana zindandan mektup yazıyorum. Hem de 15-20 yıllık dostlarıma yazmadığım kadar yoğun duygularla.”
Gönderdiği mektubunda bu satırlara yer vermesi aynı duyguları paylaştığımızın kanıtı gibi. 2011 yılında Eskişehir’de tanışmıştık. Arkadaşım Yunus’un dershaneden arkadaşıydı.
Zamanla görüşmeye, kitap alışverişleri yapmaya sonra bu kitapların üzerine konuşmaya başladık. Bu dönem uzun sürmedi ama dostluğumuz baki kalmış demek. Sonra uzun zaman hiç görüşmedik, haberdar da değildik birbirimizden. En azından ben haberdar değildim. 29 Haziran’da basına yansıyan haberini görene kadar.
3 yıla yakındır tutsakmış. Basından yeni öğreniyordum. Kendisini teşhis edemeyen tanığın ifadesiymiş tutsaklığının nedeni. Bu zaman zarfında ailesi hukuki mücadeleden bir adım geri atmamış, kararlılıkla davanın takipçisi olmuşlar. (Ayrıca soruşturmayı yürüten yüzbaşı ve emniyet müdürü şu anda Gülen Cemaatinden tutuklu.)
59 yıl hapis cezası isteniyormuş. Dava istinaf mahkemesine taşınmıştı ailesi tarafından. Olumlu sonuç çıkması bekleniyordu, çıkmadı.
Avukatı olmayan bir eylemden 59 yıl ceza verilmesinin çok ağır olduğunu ve böyle bir cezanın Türkiye’de ilk olduğunu belirtiyor.
Hukuki mücadeleden bir adım geri atmama kararlılığına devam eden ailesi sonucu Yargıtay’a taşıyacak. Buradan olumlu sonuç çıkmasını bekliyoruz. Çıkmazsa da davanın takipçisi olmaktan vazgeçilmeyeceğini belirterek.
Bu süreçte durum yoğun şekilde haberleştirildi, sosyal medyada gündeme getirildi, vekiller tarafından meclise taşındı vs. Toplumdan gelen tepkinin yarattığı basıncın, geri adım artırma noktasında etkili olduğuna yakın zamanda defalarca şahit olduk. Bu durumu kullanabilmek adına her alanda etkin bir biçimde davaya sahip çıkıp, Yargıtay’dan çıkacak sonuca etki edebilecek kamuoyu yaratma görevi önümüzde duruyor. Baran Barış’ın içeriden çıkaramadığı ses olup gerçeğe sahip çıkma görevi.
Bu görevi zorlaştıran en önemli durum ise içinden geçtiğimiz sürecin ta kendisi. Hukukun göstermelik, adaletin belli kesimler için olduğu bir dönemde mahkemelerde kararların hukuk kurallarına göre değil, güçlünün siyasi tercihlerine göre alındığı gerçeğidir.
Yapabilecek çok şeyimizin olduğunu biliyorum. Hep birlikte yaparsak başarabileceğimize de inanıyorum.
Yazıyı dostumun gönderdiği mektubun son satırlarıyla bitiriyorum. Sanki hepinize, hepimize yazmış gibi.
“Sevgili Hasan bu seferlik mektubumu kısa tutuyorum bir dahakine daha geniş ve uzun yazarım. Kendine çok iyi bak ailene ve arkadaşlarına çok selam. Tekrardan en içten duygularımla sarılıp öpüyorum. Özgür günlerde görüşmek dileğiyle”.